English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ P ] / Pinch me

Pinch me translate Turkish

239 parallel translation
Hey, somebody pinch me.
Hey, biri bana çimdik atsın.
If you want to see me pinch me or subpoena me.
Beni görmek istiyorsaniz... tutuklatin veya mahkemeye verin.
- Mother, pinch me.
- Anne, beni çimdiklesene!
Pinch me, Rosie.
Çimdikle beni Rosie.
- Don't pinch me!
- Dokunma bana!
Pinch me, darling. Pinch me, so I'll know I'm not dreaming.
Bana çimdik at ta, rüya olmadığını anlayayım sevgilim...
Don't pinch me!
Beni çimdikleme!
If you pinch me, you don't suffer.
Eğer beni çimdiklersen sen acı çekmezsin.
- He tried to pinch me.
- Beni ellemeye kalkıştı.
Ouch, no resaon to pinch me, stupid devil.
Ah, neden beni çimdikliyorsun aptal şeytan.
Pinch me!
Çimdikleyin şimdi!
Pinch me now!
Çimdikleyin beni!
I had to asked this guy to pinch me to make sure I wasn't dreaming.
Rüya olmadığından emin olmak için adamın birine beni çimdikle dedim.
You wanna pinch me, you pinch me.
Beni kelepçelemek istersen, kelepçele.
Somebody pinch me.
Biri beni çimdiklesin.
Don't pinch me.
Çimdikleme ya.
Don't pinch me there.
Beni çimdikleme.
DON'T LET HIM PINCH ME!
Beni ısırmasına izin verme!
Pinch me, Rags.
Çimdikle beni paçavra.
Danny here would pinch me.
Danny beni içeri atardı.
- Pinch me, I'm in heaven.
Çimdikleyin beni! Cennete geldim!
Don't pinch me so hard
Bukadar sert cimcikleme.
Don't pinch me I want to see- - You are here
Emin olmak istedim...
Mario, pinch me and wake me from this nightmare!
Mario, beni çimdikle ve bu kabustan uyandır!
I said, pinch me!
Çimdikle, dedim.
Pinch me, I'm dreaming.
Çimdikleyin beni, rüya görüyorum.
- Could you pinch me?
- Beni çimdikler misin?
What're you doing, my own Dad wouldn't even even pinch me.
Ne yapıyorsun abi ya? Daha baba... Babamız fiske vurmadı bize ya.
Why did he pinch me?
Öğretmenim neden beni çimdiklemişti ki?
Have a beer on me, Sam, and throw a pinch of salt over your shoulder.
Bana bir bira al Sam ve içine bir tutam tuz at.
Give me a big kiss and a pinch
Bir öpücük ve yanak ver bakalım.
Pinch a landseer, me?
Tablo çalmak mı, ben mi?
Back up the pinch with a charge or drive me back to my shack.
Suçlamada bulunmayacaksanız beni barakama geri bırakın.
Tell me did you pinch the constable's badge?
Dostum, Orman Koruma memurunu nasıl atlattınız?
As kids I used to pinch his marbles, and he'd lecture me.
Çocukken bilyelerini yürütürdüm. Bana ders verirdi.
Lieutenant O'Hashi, when he reaches the first trench, - to pinch in this way, to his right. - And report back to me.
Teğmen O'Hashi, ilk seti aştıktan sonra bu tarafa doğru ilerleyecek.
They tell me you've been operatin'ten years in this town without a pinch. Yeah. Luck, Mr. Darcey.
Bana, on yıldır bu şehirde tek bir yumruk bile atmadan iş yaptığını söylediler.
I don't steal off you and you don't off me, not even a pinch of pie.
Senden bir şey çalmam, sen de benden çalma, bir kek kırıntısı bile.
You save me a pinch now.
Bana da biraz bırak.
Break off a pinch of you LYLE : You didn't have to leave with me.
Benimle gelmen gerekmiyordu.
Pinch me.
Çimdikle beni.
You besiege me, you bring the milk you send me false notices... you send gas workers, you pinch my letters.
Etrafımı sarmışsın, süt getiriyorsun sahte bildirimler gönderdin... gaz servisini gönderdin, mektuplarımı aşırdın.
I want'em to see me make this pinch.
Bunu yakaladığım zaman beni görmelerini istiyorum.
It's hard to say, not knowing her, but she'd probably experience something along the lines of... an overwhelming need to pinch my cheeks, uh, knit me a sweater.
Ama muhtemelen, yanaktan makas alma,.. ... kazak örme gibi dürtülere kapılır.
But sometimes in a pinch, or if you're in your office giving some poor kid a flu shot, you surprise me, Fleischman.
Ama bazen bıçak kemiğe dayandığında,... veya zavallı çocuğun birine grip aşısı yaparken beni şaşırtıyorsun.
Pinch-hitting for me?
Öldürücü vuruşu ben yapmayayım mı?
Let me pinch you.
Dur da sana çimdik atayım.
If I didn't pinch some of the money, you wouldn't have bought me a thing.
Eğer parayı vermeseydin, istediğin her şeyi alabilirdin.
Oh, like you would want me to butt in on one of your pinch interrogations.
- Sanki pinch sorgulamalarından birine karışmamı ister miydin?
Now, the paper has chosen me to pinch hit for him.
Gazete de onun yedeği olarak beni seçti.
To me, she meant a sort of escape, fresh air, a pinch of salt... to season the salad I had in my mind.
Benim için o, bir kaçış fırsatı, temiz havaydı, aklımdaki karışıklığa... yepyeni bir tat katacak bir tutam baharattı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]