Put it in translate Turkish
14,475 parallel translation
Put it in your mouth!
Aç ağzını!
I'll put it in the garage later.
Sonra da aracı garaja koyarım.
You get it wet, put it in the sun, gone.
Bir ıslandı mı, bir güneş gördü mü, iptal oluyordu.
Because you put it in a plastic bag and it couldn't breathe. He probably killed it with his leprechaun magic, anyway. All right, doesn't matter.
Çünkü onu plastik bir çantaya koymuşsun ve nefes alamamış.
" And then he did put it in there.
"Sonra da koydu oraya."
put it in an envelope and... put it in the mail.
yaz ve zarfa koy ve... postala.
Put it in my office, please.
Makamıma götürün lütfen.
You can imagine how tempted I was to take that knife and put it in his hand and let him use it to his liking.
Bıçağı ona verip istediğini yapmasına izin vermenin ne kadar çekici geldiğini tahmin edebilirsin.
Wait, I'll put it in reverse.
- Bir saniye, geri vitese alayım.
Would you say that you... put it in her gas hole? - Mike!
Yoksa, benzin deliğine mi sokuyorsun?
Put it in reverse.
Geriye tak.
Okay, put it in the pile.
Pekâlâ, yığının üzerine koyuver.
- You put it in correctly?
- Plaka numarasını düzgün girdiğine emin misin?
Every man a house, a car, and a garage to put it in.
Herkese bir ev, bir araba ve bir garaj.
You throw your grande cup or your pop bottle in the right trash can under the sink... recyclables here, trash there... you tie it in a bag, you take it outside, you put it in the right dumpsters.
Plastik bardağını ya da pet şişeni lavabonun altındaki çöpe atarsın. Geri dönüşebilir olanlarla çöpü ayırırsın. Torbaya koyup ağzını bağlar dışarı çıkarırsın ve uygun konteynere atarsın.
I swear I put it in sleep mode.
- Uyku moduna aldığıma yemin ederim.
It starts when you get a D.A. out here and put it in writing!
Bölge savcısını çağır ve her şey yazıya dökülsün.
It's time to put it in motion.
Şimdi uygulama zamanı.
He said I should put it in the collection a little at a time.
Yavaş yavaş bağış kutusuna koymamı söylemişti.
We'll just get some cream out of the refrigerator, whip it up, put it in the freezer, it becomes ice cream.
Dolaptan kremamızı alırız, çırptıktan sonra buzluğa koyarız, alın size dondurma.
Put it in third, then fourth, down shift before the curve then accelerate again.
Vitesi üçe tak, sonra da dörde viraja girmeden önce vites küçült, sonra tekrar hızlan.
Just put it in.
Sok gitsin.
I think I'd let him put it in my butt.
Galiba popoma girmesine izin verirdim.
Like, do I put it in a hair clip or do I just...
- Ne? - Saç tokası gibi koyacak mıyım yoksa...
Don't put the eggs in there. It's gonna melt them.
- Oraya yumurta atma, erir.
I'm gonna find you and put you in it.
Çünkü seni bulmaya geleceğim, ve bulduğum zaman o deliğe seni ben tıkacağım.
You put me in the shit, just'cause you got it in for Hector Salamanca?
- Sırf Hector Salamanca'ya kafayı taktın diye beni de mi boka süreceksin?
"Injured in the line of duty" was how he put it. Jesus wept.
- "Vazife esnasında yaralandı." diye göstermiş.
I put it in my pocket.
Cebime koydum.
But the hell a lot of good it'll do them if they canna find wheels to put them in.
Ancak arabaya takacak tekerlek bulamazlarsa bu hiçbir işe yaramaz.
I've got a great idea. Once we get Frank's money, we'll just take all of that money and put ourselves in rehab,'cause we're not gonna stop smoking crack. It's all I'm thinking about.
Frank'in parasını aldığımızda bütün o parayı rehabilitasyona gitmemize harcarız çünkü uyuşturucu kullanmayı bırakmayız.
I'm not sure it's safe for people to put those beverages directly in...
- İçkileri direkt damardan vermek ne kadar güvenli...
Well, in truth, someone named Doc McPoyle attempted to put some sort of healing milk in his pinkeye and it got infected, but that doesn't matter.
İşin aslı, Doktor McPoyle adlı biri kızarmış gözüne, şifalı süt diye bir şey koyma girişiminde bulununca iltihaplandı, ama bu önemli değil.
No. "lost it" as in i had it in a sack And i put it down, And when i came back to pick it up,
Hayır. "Kaybettim." Bir torbada tutuyordum, bir yere koydum sonra almak için tekrar gitti koyduğum yere, koyduğum yerde değildi.
I wouldn't put it past the bastard to stick a tack in his shoe.
Ayakkabısının içine raptiye koymadan o piçi arkamda bırakmazdım.
If you're going to commit suicide, don't put your head in the oven, it's such a cliche.
Isabel, intihar edeceksen kafanı fırına sokma, çok klişe.
How do you, like, put the bullets in it?
Nasıl seviyorsun, mermiler içindeyken mi?
Dr. Katz... we've both been doing what we do for a long time, and it's put us in courtrooms for too many days.
Doktor Katz... İkimiz de bu işi uzun zamandır yapıyoruz... Bu iş sebebiyle çok defa mahkeme salonlarında bulunduk.
I had it put in after 9 / 11.
11 Eylül'den sonra yaptırdım.
That you and everyone you know has a piece of DNA in your genome put there without your knowing it.
Sizin ve herkesin DNA'sına haberiniz olmadan yerleştirilmiş bir parça var.
- I can prove that shit. - Put a plug in it.
- Şahidin var mı?
The drugs they found in Danny's apartment in Miami... Think it's possible someone else could have put them there?
Miami'de Danny'nin dairesinde buldukları uyuşturucuları oraya başka birinin koymuş olabileceği aklına yatıyor mu?
Ah, I got it... Um, Back Bay Social Club! Teddy put in new patio cameras last year.
Evet Arka tarafta sosyal kulup geçen sene kamera taktırmıştı.
Sweet, so I want you to put that card in your shirt pocket, really make sure there's no way I can see it or touch it.
Şimdi kartı gömleğinin cebine koy ki görme veya dokunma şansım olmasın.
I can put in the word if you want it.
İstersen tavsiye ettirebilirim seni.
And it's my job to shut'em down and put'em in jail.
Suçluları yakalayıp, hapse tıkmak da benim görevim.
If you wanna put in the extra time, go for it.
Zaman kazanmak istiyorsan devam et.
I had to- - I had some background to pay, - and I put the rest of it in the bank.
Ödemem gereken birkaç borcum vardı ve kalanını da bankaya yatırdım.
♪ You come in the door You ask for more ♪ ♪ Put your back into it What you waiting for? ♪
Evime gelip daha da istedin Acele et, ne bekledin
I don't understand how you're remembering all of this, or... how you're waking yourself up, but everything in your head, they put it there.
Tüm bunları nasıl hatırladığını ya da kafana yerleştirdikleri onca şeye rağmen kendini nasıl uyandırdığını anlamıyorum.
And whenever I see a postcard in the pile, I try to put it picture side up.
Posta yığınlarının arasından ne zaman kartpostal görsem arkasına bakmamaya çalışırdım.
put it in your mouth 17
put it in the bag 22
put it in your pocket 22
put it in here 18
put it in there 32
put it down 1121
put it on me 21
put it up 74
put it out 105
put it back 246
put it in the bag 22
put it in your pocket 22
put it in here 18
put it in there 32
put it down 1121
put it on me 21
put it up 74
put it out 105
put it back 246