Put it there translate Turkish
3,087 parallel translation
I put it there.
Oraya döktüm.
Put it there.
Oraya indir.
But maybe, also... there's a dark part of me... blackness in my heart... I didn't put it there.
Ama belki, bir de... karanlık bir tarafımı kalbimdeki karanlığı, oraya ben koymamıştım.
You turn it around on whoever put it there.
Oraya kimi koyarsan ona dönüştürebilirsin.
Do not put it there, I'm not even driving the car.
Seni oraya ben sokmadım ve arabayı kullanan da ben değilim.
I know you knew about this'cause it was hung at eye level and I know Quinn couldn't reach up that high to put it there.
Haberinin olduğunu biliyorum çünkü göz hizasına asılmış ve Quinn'in asmak için o kadar yükseğe uzanmasına imkân yok.
- I wouldn't be surprised if he put it there.
oraya koymuşsa şaşarım.
Put it there, pal.
Hadi bakalım.
I put it there earlier.
- Hepsini oraya koymuştum.
What, did she just put it there and forget about it?
Nasıl yani, sakızı oraya koyup sonra da unutmuş mu?
Put it there.
Şuraya koy.
Put it there.
Onu oraya koy.
I don't need to, just put it there
İhtiyacım yok, orada kalabilir.
Well, first, we have to put it there.
Ama önce onu oraya takmalıyız.
Pulled it off my sword about a minute after you put it there.
Sen kılıcıma yerleştirdikten, 1 dakika sonra çıkardım.
- Yeah, but it's weird. - Put it there!
Ve, buraya doğru...
Put it there.
Şuraya koy. Güzel.
Well, he knows you code, otherwise why put it there?
Kodu biliyor yoksa neden oraya koysun.
Put it there, partner.
Gel bakalım, ortak.
Because you put it there just now.
Çünkü bunu buraya sen koydun.
Someone put it there.
Biri oraya koymuş.
Even faking it, we can put a camera there.
Numara yapsak da, şuraya bir kamera koyabiliriz.
There you go. Put it on ; we've got to rough you up a little bit.
Giy şunu, seni biraz daha sert yapmalıyız.
What'? You really put it out there, don'!
- Bilerek yaptın.
- Don't put words in my mouth. What I was implying was that I may not have done it that day, but there was no way in hell those people weren't gonna get what they deserved.
Benim yerime konuşma Lax, demek istediğim şu ki belki o gün yapmayabilirdim ama o insanların hak ettikleri cezadan kaçmalarına asla izin vermezdim.
If this guy is still out there , you not only just sped up his timeline , you put yourself in it .
Eğer ortalıkta bir şüpheli varsa, sadece bu sırayı ortaya çıkarmakla kalmadınız, kendinizi de bu sıranın içine soktunuz.
- What did they put it up there for?
- Oraya neden yapmışlar ki?
What did they put it up there for?
Oraya neden yapmışlar ki?
Can you put it down right there?
- Şuraya koyabilir misin? - Pekala.
Lou, I'm trying to put a certain perspective on it where I'm looking at someone over there who's really, really, really hurt.
- Tanrım. ... açıdan bakınca, ben orada gerçekten ama gerçekten incinmiş bir insan görüyorum.
Yes, Angela, there is, and we're gonna put a stop to it.
Evet Angela, var ve biz onu durduracağız.
There's an excitement about ideas unfolding that I try to put into it.
Yerleştirmeye çalıştığım fikirlerin belirdiğini görmek heyecan verici.
I believe it was put there after the fact.
- Sonradan yerleştirildiğine inanıyorum.
I mean, you gotta put the whole hip into it and snap it and get all your energy in there, and make this into a weapon.
Tüm bedenini kullanmalı ve saniyesinde yumruğu atmalısın. Bütün enerjini oraya boşalt. Vücudunu bir silaha dönüştür.
He really had to put it out there and really walk the walk.
Yaşayacağı hayatı yok sayıp, bunun için mücadele etmeliydi.
It's why she got put in there in the first place.
İlk defasında da bu yüzden oraya götürmüşlerdi.
If anything that Nicholas was telling us was true, if any of it had any accuracy, and if there was any military officer possibly involved, the last thing that we wanted it to be put was on the front page of the newspaper or on television
Nicholas'ın anlattıklarının herhangi biri doğruysa herhangi bir doğruluk payı varsa ve buna dahil olan askerî subay varsa istediğimiz en son şey gazete manşetlerine veya televizyona çıkmasıydı.
All right, put everything in the bag, and put the bag in the front seat of your car, and leave it unlocked so we can inspect it as soon as we get there.
O eşyaları torbaya koy o torbayı da arabanın ön koltuğuna koy ve arabayı kilitleme böylece geldiğimizde hızlıca incelemeye başlayabiliriz.
Just put that up there in the corner and make it color and see what I like.
Şunu köşeye yerleştir ve renkli yap ve bakalım neyi beğeneceğim.
It's not enough to be good, we need to put ourselves out there, be different.
İyi olmak yetmiyor kendimizi öne çıkarıp farklı olmalıyız.
You put five white-talking black guys in the same room, you come back in an hour, it's gonna be like Ladysmith Black Mambazo over there.
Beş beyaz-gibi-konuşan siyah adamı bir odaya koyarsan, bir saat içinde gelirsin, Ladysmith Black Mambazo oradaymış gibi olur.
I like it, put it in there.
Hoşuma gidiyor, şuraya koy onu.
Okay, if you can take a piece of film and you can turn it into numbers, you can manipulate those numbers and then put it back onto the film, boy, there - there's no limit to what you could do.
Bir filmi alıp numaralara çevirebilirseniz, ve o numaraları istediğiniz şekilde manipüle edip filme geri koyabilirseniz, yapabileceklerinizin sınırı olmaz.
Or is there another way to put it?
Ya da başka bir söylem?
Getting ready, standing there, put it on, and go, "the fuck?"
Hazır olmak, oracıkta dikilmek, tam başlayacekken de, "ne bok yiyoruz lan şimdi?"
Back then, it was just a lot of new york going on, and we wanted to represent compton, and we wanted to put compton out there in a way where it was just like, it was hard, and... and we wanted to hit everybody across the head with a sledgehammer.
O zamanlar, bi çok New York çıkışlı isim vardı ve, ve biz de Compton'ı temsil etmek istiyorduk, ve bu sandığımızdan, sandığımızdan daha zordu, ve... ve karşımızda çıkacak olan herkese balyozla vurmaya hazırdık.
Well, then you put it out there.
Öyleyse, orada açıkla.
Put it in there.
Buraya sık, amcık.
Fucking put it in there. In your fucking head.
Kafana sıkarım senin.
I have the juice to kick open this door and make you put your hand in there while I kick it closed again, and I'm gonna do that over and over again until you tell me which one of your guys murdered a Deputy Marshal.
O kadar taşaklıyım ki bu kapıyı kırar, elini kapının arasına koyar ve kapıyı üstüne kaparım ve bunu tekrar, tekrar yaparım ta ki bana hanginizin bir federal şerifi öldürdüğünü söyleyene kadar.
In life, there are firefighters and there are arsonists, and if you don't want to watch it all burn down, you'd better know how to put out a blaze.
Hayatta, yangın söndürücüler ve kundakçılar vardır. Eğer her şeyin baştan aşağı yanmasını istemiyorsan alevleri nasıl etkisiz hâle getirmen gerektiğini bilmelisin.
put it down 1121
put it on me 21
put it up 74
put it back 246
put it in 97
put it out 105
put it away 268
put it in your mouth 17
put it this way 82
put it over there 46
put it on me 21
put it up 74
put it back 246
put it in 97
put it out 105
put it away 268
put it in your mouth 17
put it this way 82
put it over there 46