Put it together translate Turkish
1,488 parallel translation
They'll really have to put it together if they want any shot at medalling here today.
Eğer madalya almak istiyorlarsa gerçekten de kendilerine gelmeleri gerek.
Put it together.
Hepsini birleştir. - Hayır.
- I don't know if he put it together.
- Gördüm. - Bilemiyorum eyer o ipuçlarını birleştirebilirse.
You just start with one piece, and you gradually just slowly put it together until you come up with the full picture.
Bir parçayla başlıyorsun ve giderek, yavaşça hepsini bir araya getiriyorsun ta ki tam resmi oluşturana dek.
Dr. Lee told me he detected amounts of lepton radiation from the device that I was able to put it together.
Dr. Lee cihazdan lepton radyasyonu yayıldığını tespit edene kadar ben de anlamamıştım.
What you mean you got to put it together yourself?
Ne demek, kendin birleştirmen gerekiyor?
We could use all the bodies we can get to help put it together.
Ve bu işe yardım etmesi için herkesi kullanabiliriz.
Sotheby's called him. He put it together.
Sotheby's aradı ve her şeyi anladı.
Physical evidence is our only chance to put it together.
Fiziksel kanıtlar tek şansımız.
If anybody can put it together, you can.
Bunu senden iyi kimse yapamaz.
Because the DNA didn't match, Jacksonville P.D. just didn't put it together.
Jacksonville polisi, DNA'lar uyuşmadığı için mi bağlantı kurmamış?
You're lucky I was still here to help put it together.
İLK TAŞ FIRLATILDI. Şanslısın ki, toparlamana yardım etmek için hala buradaydım.
I'm meeting with some of the people that put it together.
Richard Branch'le.
The concierge at the hotel put it together.
Oteldeki görevli ayarladı.
Well, put it together ASAP.
O zaman bunu olabildiğince çabuk halledelim
Why is it so impossible to put together a decent run-through?
Doğru dürüst bir gözden geçirme yapmak neden bu kadar imkansız?
But you know, it's like a jigsaw puzzle put together in my head.
Ama sanki kafamın içinde yapboz gibi.
Come on now, put it in together!
Toplanın.
But... When you put them to all together ones what ends up happening it is that they take the control in small slices, and then......
Ama onları bir araya getirdiğinizde yavaş yavaş kontrolü ele almaya başlarlar.
It's not much time to put a mission together, sir, but...
Bir görev birliği hazırlamak için yeterli bir süre değil efendim, ama...
You're not really able to get it to mean anything... until you actually put it all together.
Bunun bir anlam ifade etmesini sağlayamıyorsun. ta ki her şeyi bir araya getirene kadar...
So in some senses, it requires the editor's table to really put the whole thing together... to put the movie together of what your life and your world is actually about.
Yani bir açıdan, her şeyin bir araya getirilmesi için iyi bir editör gerekiyor. hayatının ve dünyanın aslında nasıl bir şey olduğunu gösteren filmin oluşturulabilmesi için.
It was nice of you to put this together.
- Anlaman güzel.
Put it all together starting with Borris, you got
Boris'ten başlayarak sıraya koyarsak şunu elde ediyoruz.
So she went through my old letters and put the whole thing together and, frankly, didn't tell me anything about it till way after the fact.
Eski mektuplarımı karıştırmış ve olayı çözmüş. Olay bitene kadar da bana söylemedi. - Onu sana ben yollamadım.
I'm gonna put "Dr. Acula" across the screen, take that period, get it out of there, squish it together, it'll say "Dracula."
Şu noktayı çıkar, harfleri şıkıştır ve işte sana "Dracula"! Harika bir son.
It'd make it a whole lot easier if we put our heads together.
Baş başa verirsek bu işin çok daha kolay hallolacağını düşünüyorum.
Starting to put it all together?
Her şeyi bir araya getirmeye başladın mı?
The look of pain in her eye when she walked in on Simone and I... it made me realize that my power to hurt Lana... is stronger than all my powers put together.
Simone'la beni yakaladığında gözlerindeki acıyı görünce farkına vardım ki, Lana'yı incitme gücüm, diğer bütün güçlerimin toplamından daha fazla.
Long story short, he is put back together by science, or maybe it's supernatural.
Uzun lafın kısası, bilim ya da doğaüstü olaylar sonucu dirilir.
I should have put it all together.
Bunları daha önce bir araya getirebilmeliydim.
It's just hard to put those images together- -
Sadece bu resimleri bir araya koymak zor- -
He doesn't know it, but sooner or later he's going to put the whole thing together.
Bilmiyor ama er ya da geç parçaları birleştirmeye başlayacak.
It's worth more than this entire house put together.
Bütün bu evden daha değerli.
You could stand out there slinging drugs till you get shot or cut, have us put you back together free of charge so you can do it again.
Vurulana ya da bıçaklanana kadar dışarıda uyuşturucu satıyorsunuz sonra da tekrar yapabilmeniz için sizi bedavaya iyileştiriyoruz.
Let's put it on together.
Birlikte takalım.
Yeah, you know, it usually takes a gay guy to put together a place as fashion-forward as yours.
Biliyorsun, senin gibi bu kadar moda şeyi biraraya getirenler genellikle gay adamlardır.
And it's worth more than both your legs put together.
Ve bu senin iki bacağından daha değerli.
We've had tragedy, controversy, but when it really mattered, these kids put together a fantastic display of the power of learning.
Bu yolda trajedi oldu, çekişme oldu fakat işler ciddiye binince, bu çocuklar öğrenme azminin nelere kadir olduğunu gösterdiler.
- About as long as it takes to take apart a plane and put it back together again.
- Ne kadar vaktimiz var? Bir uçağı dağıtıp yeniden toplamak ne kadar sürüyorsa o kadar.
And then while we're waiting, let's put together a removal order and send it over to our new friends over at the D.A.'s office because tomorrow morning,
Hazır beklerken bir de nakil emri çıkarttırıp, Bölge Savcılığındaki yeni dostlarımıza yollasak? Çünkü Gerald Curtis yarın bize kendi öyküsünü anlatacak.
Remember how we'd put our fists together and... It was like we were giving each other energy?
Yumruklarımızı bir araya getirip enerjilerimizi paylaştığımıza inandığımız günleri hatırlıyor musun?
Of course, it's taken me years to put together this collection.
Elbette, bu koleksiyonu bir araya getirmem yıllarımı aldı.
When you put it all together, we know that you killed Marta.
Tüm parçaları birleştirince Marta'yı öldürdüğünü anladık.
I remember when it happened, I just wanted to put her back together... You know, like humpty-dumpty, just the pieces weren't around.
Olayı hatırlıyorum ben sadece onu tekrar eski haline getirmeyi istiyordum bilirsin işte, yumurta adam gibi ama parçalar orada değildi.
He'll put it all together, and when he does... it's really only a question of whether he kills you before he leaves.
Herşeyi çözecek ve çözdüğünde sadece, seni gitmeden öldürüp öldürmeyeceği merak konusu olacak.
Put it back together.
Beraber onları geri getireceğiz.
It's a promotional thing we put together a few years ago.
Birkaç yıl önce yaptığımız bir tanıtımdı.
We have to remove his heart, cut it open, scrape out the tumor and put his heart back together.
Kalbini çıkarıp, içini açıp tümörü çıkaracağız ve kalbini yeniden yerine koyacağız.
Now put it back together.
Şimdi arabayı birleştirin.
Hey, McGee, when I told you to put this car back together I didn't mean put it back together with the only piece of evidence we have on the killer.
- Bu arabayı birleştirin dediğimde, elimizde katille ilgili tek kanıtı da koyun demedim.
put it down 1121
put it on me 21
put it up 74
put it back 246
put it out 105
put it in 97
put it away 268
put it in your mouth 17
put it this way 82
put it over there 46
put it on me 21
put it up 74
put it back 246
put it out 105
put it in 97
put it away 268
put it in your mouth 17
put it this way 82
put it over there 46