She already has translate Turkish
365 parallel translation
She already has five children to feed.
Halihazırda besleyecek 5 çocuğu var.
She already has one.
Zaten kariyeri var.
No. She already has a daughter.
Hayır, zaten bir kızı var.
She already has one with the Duck.
- Buldu bile. Duck'la gidecek.
She already has a foot in the grave!
O akıl hastası! Bir ayağı çukurda onun!
Why is it that, she already has a home!
Başka yerde kalmak da ne alaka, bir evi var ya. Annem dikiş öğretiyor.
I'm back to my role of mediocre person who couldn't ask for more than what she already has and must continue to be the support of an unhappy family with an alcoholic father and two little brothers.
Sıradan hayatıma geri dönüyorum sahip olduğundan daha fazlasını isteyemeyen mutsuz ailesine destek olmaya devam etmek zorunda olan iki küçük kardeş ve alkolik bir babaya sahip olan.
For my daughter Mireille, she already has Johnny in her collection.
Kendisi ünlülerden imza biriktiriyor. Bütün yıldızların imzaları var. Jacques ve Micheline için.
She's 22 years old, and she already has a son.
22 yasinda ve bir oglu var.
She already has.
Konuştu zaten.
Why give her something she already has?
Sahip olduğu bir şeyi neden vereyim ki?
- She already has a home.
- Zaten bir evi var.
She already has her own.
Onun derdi kendine yeter.
She already has.
Çoktan kararını verdi.
She already has her knight in shining armour, and it's not me.
Onun zaten parlak zırhlı bir şövalyesi var ve o ben değilim.
I'm sure she already has a name, Robbie.
Robbie, ben zaten düşünüyorum bir adı vardır.
She already has your strength.
Şimdiden senin kadar güçlü.
She already has children with another man.
- Başka birinden çocukları oldu bile.
He's been calling on Jasmin for only ten days... and she already has an entire new wardrobe.
Yasemin'i sadece on gündür ziyaret ediyor ve şimdiden yepyeni bir gardroba sahip.
She already has the house.
Evi aldı zaten.
She always stands to hear here Since ten years, she has already become accustomed to it
On yıldır buna alıştı.
- She has already.
- Pişirdi bile.
- I think she has enough dolls already.
- Onun yeteri kadar oyuncak bebeği var.
Zeena says he's already got it as good as she has.
Zeena Stan'ın şimdiden kendisi kadar iyi olduğu söylüyor.
She didn't have to marry someone who already has a child.
Zaten çocuğu olan biriyle evlenmek zorunda değildi.
Why, rumour has it that already she has come between you and Peter.
Dedikodular yayıldı bile onun seninle Peter arasına girdiğine dair.
She has enough troubles already.
Bu aralar bela ondan uzak olmuyor.
My lord, may I also remind my learned friend that his witness, by her own admission, has already violated so many oaths that I am surprised the Testament did not leap from her hand when she was sworn here today.
Efendim, ben de saygın dostuma tanığın kendi ifadesiyle şimdiye kadar birçok yemini çiğnediğini hatırlatmak isterim. Bu yüzden bugün yemine giderken Kutsal kitabı elinden fırlatmamış olmasına şaşırıyorum.
But Macario has already told her that she's a hopeless case.
Macario onun kurtulamayacağını söylemişti zaten.
- No, she has done it already.
- Hayır, değil. Daha önce de yaptı.
She's one of those girls that distributes the healing water, she's beautiful, young and ancient, a child and a woman already, authentic and radiant.
Şifalı suyu dağıtan kızlardan biri, çok çok güzel, genç ve eskil, bir çocuk, şimdiden bir kadın... kendine has, ışıltılı.
She has already turned down a Texas oilman... and Arnold, the polo player, who locals say is irresistible.
Yakın zamanda Texaslı bir petrolcüyü geri çevirdi mesela. Bir de buralarda karşı konulmaz denen polo oyuncusu Arnold'u geri çevirdi.
There's already a young lady in this room, but she has agreed to share.
Bu odada zaten genç bir bayan var, ama paylaşmayı kabul etti.
My wife has already told the police everything she knows several times.
Karım zaten bildiği her şeyi polislere birkaç kere anlatmıştı.
She has already been there.
- O zaten hep ordaydı.
She has already returned to her parental home!
O çoktan ailesinin evine döndü!
She was but 30 when I lost her, but already her hair had begun to whiten, even as mine has.
Kız kardeşimi kaybettiğimde henüz 30 yaşındaydı, fakat saçları çoktan, ağarmaya başlamıştı, tıpkı benim saçlarım gibi.
How do you know she has not already run away, left you behind with me?
Çoktan kaçıp gitmediğini seni arkada bırakmadığını, nereden biliyorsun?
It makes more sense to love her when she is in love with you than to beg for her love when she has already given up.
aşk daha mantıklı eğer onla birlikte olmak istiyorsan o aşk için daha ne kadar yalvarak sana
She believes it has already arrived?
Onun geldiğine mi inanıyor?
Do you know if she has done it already or not?
Yani daha önce ilişkiye girdi mi girmedi mi? Sulu armut gibi.
At the tender age of 34... She has already penned over 30 novels!
Henüz 34 yaşında olmasına rağmen şimdiden kırkın üstünde romanı var.
Oh, she has been told already, senor.
Haber verdik zaten efendim.
She has already tried to accept the responsibility.
Zaten sorumluluğu üstlenmeye çalıştı.
She has already discarded this wealth.
Evinde mi saklıyorsun?
Because you have not been cheated Wrong. She has been cheated already
Çünkü çok geç olmadan, uyarıldın yanlış. o çoktan "uyarıldı" zaten kaybol hadi yoksa dayağı yedin ne cüretle?
She doesn't have any bandages so she has to cut strips from her already too short skirt.
Yanında bandaj olmadığı için zaten çok kısa olan eteğinden parçalar kesmek zorunda kalıyor.
She has already come down.
- Az önce aşağı indi.
She's a veteran of four shuttle flights... and has already logged over 800 hours in space.
Şimdiye kadar dört mekik uçuşu gerçekleştirmiş ve uzayda 800 saat geçirmiş.
Now I'm hoping she has some sort of natural immunity... that we might use in fighting other serious infections already here on Earth.
Şimdi umut ediyorum ki Dünya'daki pekçok ciddi salgına... karşı kullanabileceğimiz bir çeşit bağışıklığı olsun.
She's married off and has a child already!
Evlendirilmiş ve bir çocuğu olmuş.
she already knows 20
hasta la vista 47
hassan 138
hashtag 85
hastings 892
hash 52
hasan 47
hasty 16
hashimoto 23
hasil 30
hasta la vista 47
hassan 138
hashtag 85
hastings 892
hash 52
hasan 47
hasty 16
hashimoto 23
hasil 30
hasta luego 31
hasegawa 24
hashish 17
haskell 122
has to be 63
has a nice ring to it 23
hasn't he 258
hasn't it 340
has she 140
has it 234
hasegawa 24
hashish 17
haskell 122
has to be 63
has a nice ring to it 23
hasn't he 258
hasn't it 340
has she 140
has it 234