Shouldn't i translate Turkish
15,583 parallel translation
But I suggest that we shouldn't go to the media.. ... Till we find Ronnie.
Ama Ronnie'yi bulana kadar basına haber vermemeyi öneririm.
I shouldn't even be talking to you, Heather.
Seninle konuşuyor olmam bile yanlış Heather.
I shouldn't be watching this.
Bunu izlememem lazım.
I shouldn't have to remind you that you work for me.
- Benim için çalıştığını hatırlatmama gerek yok sanırım.
Maybe I shouldn't be alive!
Belki de hayatta olmamalıyım!
I shouldn't have done this to you.
Bunu sana yapmamalıydım.
We had a long talk and I explained that I've just been working very closely with Nikhail and she shouldn't read too much into the friendship.
Uzun bir konuşma yaptık ve açıkladım. Nikhail ile çok yakın çalışıyorum ve o bu arkadaşlık konusunda fazla düşünmemeli.
I shouldn't have done that.
Bunu yapmamalıydım.
I told you we shouldn't have taken him to an R-rated movie.
Sana söylemiştim. Artı 18 filme onu götürmeyecektik.
I shouldn't have left him alone.
Onu tek başına bırakmamalıydım.
I shouldn't have gotten so angry.
- Bu kadar öfkelenmemem gerekirdi. - Ben de üzgünüm.
I shouldn't be talking to you guys. Don't you have class?
Sizinle konuşmam yasak beyler.
- Why should I trust you? - You shouldn't.
- Sana neden güveneyim?
I probably shouldn't have a gun.
Silahım olmasa daha iyi sanırım.
I remember when I turned, and you, for sure, shouldn't have a box of witch crap right now, but you can't hold her hostage, either.
Dönüştüğüm zamanı hatırlıyorum böyle bir cadı sorunumuz yoktu ama onu esir tutamazsın.
I shouldn't have but I did.
Yapmamalıydım ama yaptım.
I shouldn't have been standing so close to the fireplace.
Şömineye o kadar yakın durmamalıydım.
I really shouldn't encourage Aria's writing.
Aria'yı yazmaya teşvik etmemeliyim.
Maybe I shouldn't feel responsible, but I do. Yeah.
- Kendimi sorumlu hissetmemeliyim belki de ama hissediyorum.
Yeah, it doesn't mean I shouldn't be prepared.
Hazırlıklı olmamam gerektiği anlamına gelmez bu.
- I haven't. - You shouldn't be down at the river right now by yourself.
- Bu sıralar nehrin kenarında tek başına dolanmamalısın.
Well, I obviously shouldn't have come today.
Belli ki bugün gelmemeliydim.
So you can keep your forgiveness and your pity because I shouldn't have either... or your friendship.
Çünkü bunların da arkadaşlığının da gereği yok.
I mean, I shouldn't, right?
Daha doğrusu, güvenmemeliyim. Değil mi?
- I'm doing things that I shouldn't.
- Yapmamam gereken şeyler yapıyorum.
I shouldn't have to beg people to care about my son.
İnsanlardan oğlumla ilgilenmeleri için yalvarmak zorunda değilim.
I shouldn't even be here.
Burada olmamalıydım.
- Jesus, I shouldn't have come here.
- Tanrım, buraya hiç gelmemeliydim. - Boşver.
Yeah, I probably shouldn't tell you this, but there's a lot of weird stuff that happens over there.
Bunu sana söylememem gerekiyor ama orada bir sürü tuhaf olaylar dönüyor.
I'm sorry... I shouldn't have come.
- Hiç kimseyi üzmek istemem...
I told you we shouldn't have done this.
Yapmamamız gerektiğini sana söylemiştim.
If this was the best idea you could come up with for a win, I shouldn't be the one resigning.
Eğer kazanmak için aklınıza gelen tek fikir buysa istifa eden ben olmamalıyım.
I really shouldn't say this, but she doesn't need it.
Aslında söyleme bile gerek yok, ama gerçekten ihtiyacı yok.
I probably shouldn't say it.
Demesem daha iyi olacak.
But if he wants to save my brother in a bid to win my heart, why shouldn't I let him?
Ama kalbimi kazanmak için kardeşimi.. kurtarmak istiyorsa, buna neden izin vermeyeyim?
So I'm just gonna suggest you shouldn't talk about your queen in such a lowly manner, huh?
Ben de sana sadece kraliçen hakkında böyle aşağılık konuşmaman gerektiğini tavsiye edeceğim.
I knew I shouldn't have bought those steaks.
Biftekleri almamam gerektiğini biliyordum.
I shouldn't have to ask you, Alec.
- Senden istemek zorunda değilim Alec.
I shouldn't have to beg you to marry me.
Benimle evlenmen için sana yalvarmak zorunda bırakma beni.
- I said stuff that I shouldn't have said.
- Yanlış konuştum.
You shouldn't have been the one I found out from.
- Senden öğrenmemeliydim.
I shouldn't have done it.
Yapmamalıydım.
- I shouldn't be talking to you.
- Seninle konuşmam gerek.
Why shouldn't I be happy?
Neden mutlu olmayayım ki?
Give me one good reason why I shouldn't arrest you for assault.
Bana seni saldırıdan tutuklamam için tek bir neden ver.
Give me one good reason why I shouldn't arrest you for assault.
Seni saldırı suçundan tutuklamamam için iyi bir sebep söyle. Tamam.
'Cause I hate it when people get away with things they shouldn't.
Çünkü insanların yaptıklarının yanlarına kâr kalmasından nefret ediyorum.
It's your life! I shouldn't have helped.
Senin hayatın, keşke yardım etmeseydim.
I shouldn't have done that with you.
Seninle öyle bir şey yapmamalıydım.
I shouldn't have kissed you.
Seni öpmemeliydim.
I'm... I really shouldn't.
Oturmamalıyım.
shouldn't it 27
i don't care how long it takes 27
i mean 97485
i lost my mind 16
i know 63170
ines 33
i love my sister 16
i love you 17750
it's fine 7136
i don 542
i don't care how long it takes 27
i mean 97485
i lost my mind 16
i know 63170
ines 33
i love my sister 16
i love you 17750
it's fine 7136
i don 542
irene 487
i'm fine 13072
i am 12154
i do 17590
i just 13298
i don't think so 6892
it is 11007
it's not fair 795
ivan 848
in fact 10253
i'm fine 13072
i am 12154
i do 17590
i just 13298
i don't think so 6892
it is 11007
it's not fair 795
ivan 848
in fact 10253
i'm too old for this shit 16
irma 94
imbecile 102
iris 595
india 252
internet 115
i did 11059
is it 9219
idea 68
it's friday 105
irma 94
imbecile 102
iris 595
india 252
internet 115
i did 11059
is it 9219
idea 68
it's friday 105