Smart man translate Turkish
718 parallel translation
Smart man, hornblower.
Bu Hornblower akıllı bir adam.
A smart man like you don't need a gun.
Senin gibi akıllı bir adamın silaha ihtiyacı yok.
You know, Beecher, it takes a smart man to know when he's licked.
Biliyorsun Beecher, zeki insan ne zaman yenildiğini bilir.
He's a smart man.
Akıllı bir adam.
O'Doul smart man.
O'Doul akıllı.
- Frank's a very smart man.
- Frank çok zeki bir adam.
You know, Juke, it don't take a smart man... to figure that my uncle's getting a bear trap ready for me.
zekice bir adam almıyor... Amcamın benim için bir ayı tuzağı hazırladığını anlamak için.
It takes a smart man to know when to back away.
Zeki biri ne zaman geri çekileceğini bilir.
But he's a smart man.
Ama o akilli bir adam.
But you are a smart man.
Ama sen akıllı birisin.
Smart man.
Akilli adamsin.
- He's pretty smart man.
- O, oldukça zeki bir adam.
Well, a smart man, he'd give me a job.
Akıllı bir adam, bana iş verirdi.
For a smart man, Mr. Burdette, that's pretty stupid.
Zeki bir adam için Bay Burdette, bu epey aptalca olur.
Smart man.
Akıllı adam.
Some smart man once said that on the most exalted throne we are seated on nothing but our own arse.
Akıllı adamın biri, en ihtişamlı tahta bile oturduğumuzda, sonuç olarak kendi kıçımızın üzerine otururuz, demiş.
Poor excuse for a smart man.
Mazur görün.
You know, for a smart man, you ain't got a lick of sense.
Bilirsin, mantıklı bir adamın, duyguları çok azdır.
Takes a smart man to understand you.
Seni anlamak için akıllı bir adam olmak lazım.
You're a smart man.
Dikkatinizden kaçmamış Bay Dyer.
Said he was one hell of a smart man.
Onu çok zeki bir adam olduğunu söylemiştin.
You look like a smart man, sir.
Akıllı birine benziyorsunuz efendim.
I'm merely pointing out that life is short... and the smart man hedges his bets.
- Hayır. Sadece hayatın kısa olduğuna... ve akıllı adamın en az zarara uğramak için hareket ettiğine dikkat çekiyorum.
You are one smart man, Tom Harvey.
Sen çok akıllı bir adamsın Tom Harvey.
You've got a lot of brains, Martin, but you're not a smart man.
O kadar çok aklın varki, Martin, ama zeki bir adam değilsin.
He's a pretty smart man.
Çok akıllı biri.
Everyone looked at me and smiled. Even a smart man could get lost.
Herkes bana öyle bir baktı ve güldü ki, en sert adam bile oradan kaçmak isterdi.
Smart man, he's gonna play his cards right tight up against his chest.
Ustası bile kartları kendinden gizleyerek oynar.
You're a smart young man and my hat's off to you.
Akıllı genç bir adamsın ve sana şapka çıkartıyorum.
All I'm aiming to say, Miss Gracie, is, a upstanding man like Zeb Andrews would make a girl a right smart husband.
Benim demek istediğim, Bayan Gracie, Zeb Andrews gibi sorumluluğunu bilen birinin iyi bir koca olacağı.
You're a smart insurance man, aren't you, Mr. Neff?
Zeki bir sigortacısınız değil mi, bay Neff?
Never once a man who's smart all the way around the course.
Tam akıllı bir adama bir türlü rastlayamadım.
He's a very smart guy for a college man.
- Gibi. Bir üniversiteliye nazaran gayet zeki biri.
He is an intelligent, smart, ambitious young man, who hates his job, who hates the Building and Loan almost as much as I do.
İnşaat ve Kredi Birliği'nden en az benim kadar nefret ediyor. Doğduğu günden beri buradan gitmeye çalışan genç bir adam.
You're a smart fellow, a college man.
Siz akıllı bir dostsunuz.
So I push him around, make a lot of smart cracks about him, and tell him off all day long, and he winds up proving he's four times the man I'll ever be.
Onu itip kaktım, onun hakkında bir çok incitici espriler yaptım bütün gün onu azarlayıp durdum. Olmak isteyeceğim adamdan dört kat daha fazla kendini kanıtladı.
You're a good man and smart, to boot.
İyi ve akıllı bir adamsın.
That's pretty smart of you to pick an old man who owns a textile mill.
Yün fabrikası olan bir baba seçmekle akıllılık etmişsin.
Gentlemen, let's drink a toast to the man who is smart enough to take my advice.
Baylar, tavsiyemi dikkate alacak kadar akıllı olan adama kadehlerimizi kaldıralım.
Me, I'm smart, not having a man.
Ben akıllıyım, erkeğe bağlanmam.
" a very bright, intelligent, smart, and cute young man who is quite witty,
" o, çok zeki, şeker bir gençtir, akıllı, kibar ve dürüsttür
'Cause you're the only man smart enough to get him a first degree conviction.
Çünkü ona birinci dereceden mahkumiyet almak için yeterince akıllı tek adam sensin.
My pop's an ornery man, Judge, that's'cause he's so smart.
Sayın Yargıç ne demelerini bekliyorsunuz? Kurtulmak için her yolu deniyorlar.
For a man who's smart enough to run a big daily newspaper... ... you sure surprise me. Can't you recognize New York...
Oyunu kazanmayı öğretiyorsa hiçbir şey kayıp değildir.
You're beautiful, you're smart, you're funny, and you can kick a man's ass no problem.
ve bir adamın kıçını tekmeleyebiliyorsun. Sorun değil. - Çok haklısın.
And they were smart enough to invent these training devices. What a way to maintain control over a man.
Ama erkekleri kontrol etmek için bu aletleri yapacak kadar zekiler.
And you be smart, young man.
Zeki, genç bir adam gibi davran.
For a man who's half outlaw himself and still smart enough to be elected sheriff by Chisum and the ranchers, I expect better than that.
Kanun kaçağı ama zeki birini Chisum ve öteki çiftlik sahipleri şerif seçiyorsa, bundan daha iyisini beklerim.
The difference between a white man and an Injun in a situation like this is us whites are smart enough to know an Injun always turns down your first offer.
Bu durumda bir beyaz adam ile bir kızılderili arasındaki farkı... ... bilecek kadar zekisin. Beyazlar, bir kızılderilinin...
My old man, he was never too smart.
İhtiyar, pek zeki değildi.
That's because the man took away the reason to be smart and have some self-respect.
Sebebi de akıllı olma hakkını alan bir adam... ve biraz kendine saygı.