So much blood translate Turkish
406 parallel translation
- That's because you lost so much blood.
- Çok kan kaybettiğin için böyle.
The case has lost so much blood... nothing but a transfusion can save him.
Vaka öyle çok kan kaybetmiş ki... Sadece nakil onu kurtarabilir.
We have fought so hard and have given so much blood to win.
Sonuna kadar savaşıp, kazanmak için çok kan döktük.
Yet who would have thought the old man to have had so much blood in him.
Bir ihtiyardan bu kadar kan geleceği, kimin aklına gelirdi?
I was hoping we could stop spilling so much blood wherever we went.
Gittiğimiz her yerde kan dökmekten vazgeçebileceğimizi umuyordum.
God knows I wish it, but I have witnessed so much blood, my very being reeks of it.
Keşke yapabilseydim ama o kadar çok kana şahit oldum ki ; pis kokuları benim üzerime de sindi.
Yet who'd have thought the old man to have so much blood in him?
İhtiyarda o kadar kan olduğu kimin aklına gelirdi?
There was so much blood everywhere.
Etrafta çok kan vardı.
So much blood, so many dead.
O kadar ölü, o kadar kan.
Why did he lose so much blood?
Acaba neden bu kadar çok kan kaybetmiş?
Then I thank heaven that Giuseppe, who spilt so much blood in his lifetime, should have his own blood spilt now.
Bu kadar kan akıtan Cassetti'nin kendisi de cinayete kurban gitti.
- There was so much blood.
- Çok kan akmıştı.
I have to change my slip two or three times a day. And so much blood.
Gündüz birkaç kere külotumu değiştirmek zorundayım ve kan da akıyor.
There ´ s so much blood all around me.
Her yanımda kan var.
But there was so much blood, I panicked.
Ama o kadar kan vardı ki, panik oldum.
There's so much blood.
Çok fazla kan var.
- So much blood.
- Çok fazla kan var.
There was - - There was just so much blood. Hey, you.
Orada - - Orada çok fazla kan vardı.
I couldn't believe that frail body had so much blood in it.
İnanamadım, o narin bedende o kadar kan olmasına.
Oh, Jesse, there's so much blood.
Jesse, çok kan var.
Why is there so much blood?
Bu kadar kan nereden geliyor?
There was so much blood.
Çok fazla kan vardı.
No problem. So many dead, so much blood shed.
Sonunda... o kadar çabaya değdi...
Who would have thought the old man could have so much blood in him?
Kimin aklına gelirdi yaşIı adamın bu kadar çok kanı olduğu?
It was scary, so much blood
Çok korkunçtu, çok kan vardı.
I've never seen so much blood!
Hiç o kadar çok kan görmemiştim!
So much blood!
Neden bize saldırdılar?
There's so much blood here.
Burada çok kan var.
- So much blood.
- Çok fazla kan vardı.
So much blood
Çok kan var
"One would not think the greenness of this valley... could let a day be sick with so much blood."
Bu vadinin güzel yeşili, bir günde kırmızıya boyandı.
So much has been lost, so much forgotten so much pain, so much blood.
Çok şey kaybettik, çok şey unutuldu acılar çekildi, kanlar aktı.
There was so much blood.
O kadar çok kan vardı ki.
There's so much blood.
- Çok kan akıyor.
Say, pop. I wish you wouldn't talk so much about blood while we're eating.
Hey babalık, yemek yerken bu kadar kanlı şeyler anlatma.
Better than flesh and blood. Like her so much I've a mind to have me other arm cut off.
Onu çok seviyorum, diğer kolumu da kestirmeyi düşünüyorum.
Journalism is so much more than blood and sex.
Gazetecilik, kan ve seksten öte bir şeydir.
I've got just so much blood.
Çok fazla kanım varmış.
The blood of Christ is sold so much the quart. "
Ve galonla satılır İsa'nın kanı. "
May our descendants remember this, for in doing so, they will spare themselves much pain and suffering, and will keep their blood pure of the influence of this accursed race.
Torunlarımız bunu hatırlasınlar. Çünkü böyle yaparak, kendilerini acı ve cefadan kurtarmış olacaklar ve bu lanetli ırkın etkisinden kanlarını tertemiz muhafaza edecekler.
We were the first townswomen's guild to perform "Camp on Blood Island"... and, of course, last year... we did our extremely popular reenactment of Nazi war atrocities... so this year we thought we'd do something in a much lighter vein.
"Camp on Blood Island" ı canlandıran ilk birlik bizdik. Elbette, geçen sene oldukça popüler olan Nazi mezalimini canlandırdık. Bu sene daha az damardan bir şey canlandırmak istedik.
She don't drive it so much. She's got high blood pressure.
O arabasını o kadar çok sürmez Onun tansiyonu var.
Can't say so. Too much blood.
Söyleyebileceğim şey çok fazla kan var.
I bled so much, I thought I'd have no blood left.
Kaybettiğim kanı hayal edemezsin. Öleceğimi sandım.
The seal's blood carries so much oxygen... that is can hold its breath for over an hour.
Kanlarındaki fazla oksijen sayesinde, su altında 1 saatten fazla kalabilirler.
He hasn't written anything in five or six years... but he made so much off of "Flesh and Blood," he doesn't have to.
Beş, altı yıldır hiçbir şey yazmadı... ama Flesh and Blood'dan o kadar çok kazandı ki, yazmasına gerek yok.
So much blood
- Kanıyorsunuz!
Why do the villains have so much blood?
İlk kez birini öldürdüm! Kana alışık değilim!
He had seen too much blood and misfortune and he didn't want to bring them to the house he loved so much.
O kadar çok kan ve sefalet görmüş ki ve bunların hiçbirini bu kadar çok sevdiği eve getirmek istememiş.
Nothing counts so much as blood.
Hiçbir şey kan bağı kadar kuvvetli değildir.
There's nothing counts so much as blood.
Kan bağından kuvvetli bir şey yoktur.
so much fun 46
so much 519
so much has happened 21
so much for 27
so much the better 74
so much money 21
so much more 31
so much pain 26
so much better 45
so much so 40
so much 519
so much has happened 21
so much for 27
so much the better 74
so much money 21
so much more 31
so much pain 26
so much better 45
so much so 40
so much for that 32
blood 1038
bloody 177
blooded 155
bloody mary 53
bloody hell 1276
blood pressure 102
blood type 26
bloody fool 33
blooded murder 40
blood 1038
bloody 177
blooded 155
bloody mary 53
bloody hell 1276
blood pressure 102
blood type 26
bloody fool 33
blooded murder 40