So much pain translate Turkish
503 parallel translation
I got so much pain, major.
Çok canım yanıyor binbaşı.
it's not so much pain as hard work.
Çok çalışmak kadar acı vermez.
This spares us so much pain!
Sizi kaybetmek bana da acı verecek!
No one can so much pain.
Kimse bu kadar acıya dayanamaz.
Frederic, I'm here to stop you from freeing the woman... who brought so much pain to your father and me.
Frederic, babana ve bana çok fazla acı vermiş olan... kadını özgür bırakmanı engellemek için buradayım.
This is what caused King Jihl so much pain.
Lord Jhil'e gelen hastalığın aynısı.
So much pain.
Çok fazla acı.
I have suffered so much pain and agony.
Çok acı ve ıstırap çektim ben.
If it's so much pain, don't do it.
Canın çok yanacaksa yapma bunu.
I don't know why there has to be so much pain.
İnsanın neden bu kadar çok acı çekmesi gerektiğini... bilmiyorum.
in so much pain?
Ne yaptı ellerim?
I'm sorry that I've caused you so much pain.
Size bu kadar acı yaşattığım için üzgünüm.
Now I'm in so much pain, I can't even sleep.
Şimdiyse o kadar ağrıyorlar ki uyuyamıyorum.
So much pain on the earth that He created?
Yeryüzünde yarattığı bu kadar fazla acı için?
We all carry around so much pain in our hearts - love and pain and beauty.
Hepimiz kalbimizde bir sürü hüzün taşıyoruz aşk ve hüzün ve güzellik.
which has made thee suffer so much pain.
Sana bu kadar acıyı çektiren
Never have I seen so much pain and suffering.
Hiç bu kadar acı ve üzüntü görmemiştim.
- I'm in so much pain.
- Çok ağrım var.
There has been so much pain and joy...
Öyle acı çektim, öyle mutluluklar yaşadım ki.
Then I feel so much pain.
Sonra çok acı hissediyorum.
Jefferson, I can't stand to hear Peg in so much pain.
Jefferson, Peg'in böyle acı çekerken bağırmasına dayanamıyorum.
I'll tell you what, though. That kid was in so much pain, it's better off he died.
Ama bana sorarsanız, öyle çok acı çekiyordu ki, ölmesi daha iyi oldu.
That person... who has also caused you both so much pain.
İkinize de çok fazla acı çektiren bu insana.
So much has been lost, so much forgotten so much pain, so much blood.
Çok şey kaybettik, çok şey unutuldu acılar çekildi, kanlar aktı.
That is why I had to endure so much pain.
Bu kadar acıya bu yüzden katlandım.
We have gone through so much pain, John.
Çok acı çektik, John.
So many changes, so much pain and grief.
Bir sürü değişiklik, acı ve pişmanlıklar.
- She's in so much pain.
- Çok acı çekiyor.
And he helped her to die because she was in so much pain.
Ve çok acı içinde olduğu için ölmesinde yardım etti.
I was all numb because of so much pain
Çektiğim acılar yüzünden uyuşmuştum.
"So much pain and so much passion."
"Bu kadar acı ve bu kadar ihtiras."
May be he was in too much pain to do so.
Acı çekerken seni mi düşünecekti?
So much for Mrs. Hollis'nine months of pain... and 20 years of hope.
Bu Bayan Hollis'in dokuz aylık ağrısı... ve 20 yıllık umudu için çok fazla.
With the executioner Henry borrowed from the French king... so that Anne's head would be cleaved from her body without too much pain.
Celladıyla Henry, Fransız Krallığından ödünç aldı... böylece hiç acısız biçimde Anne'nin kafası vücudundan ayrılacaktı.
I got a pain in my hip and my right arm aches so much I can't sleep.
Kalçam ağrıyor ve sağ kolumdaki ağrıdan uyku tutmuyor.
You'd think being a doctor and seeing so much of pain and suffering... that I've got problems enough for one man.
Bir doktor olup da o kadar acı ve çile gördükten sonra sanarsın ki bir adama yetecek kadar sorunlarım var.
May our descendants remember this, for in doing so, they will spare themselves much pain and suffering, and will keep their blood pure of the influence of this accursed race.
Torunlarımız bunu hatırlasınlar. Çünkü böyle yaparak, kendilerini acı ve cefadan kurtarmış olacaklar ve bu lanetli ırkın etkisinden kanlarını tertemiz muhafaza edecekler.
The temptation to let go... promises so much comfort after the pain.
Vazgeçmek acıdan sonra rahatlamak için verilen sözdür.
It is not so much the pain of losing you, my dearest daughter... in the flower of your youth, that makes your loss more... than a father can bear... as the torment I suffer... at not knowing what monster was the cause of your death.
Seni kaybetmenin acısı, sevgili kızım, benim gençliğinin baharında kızım, o kadar önemli değil. Ölümünden sorumlu olan bu canavarı bilemenin bana verdiği azabı çekmek ; işte bu, senin acını, bir babanın katlanabileceğinden çok fazla yapıyor.
We had so much together, so much... which suddenly, all at once, closed up and became a hard little ball of pain.
birlikte çok güzel bir şey yaşadık ama aniden hepsi sona erdi ve,
I don't know why there has to be so much pain. It's the pain that scares me.
Beni korkutan şey acı.
What's the use of so much sacrifice and pain for so little?
Böyle küçük bir şey için fedakârlık ve ıstırabın ne faydası var?
And what makes New York such a funny place is that there's so much tension and pain and misery and craziness here.
New York'u komik bir yer haline getirense, içinde çok fazla acı, sefalet ve çılgınlık barındırması.
It gives him so much pleasure and me so little pain.
Ona o kadar çok mutluluk bana da o kadar az acı veriyor ki.
But if you get so wrapped up in your own pain that you can't see anyone else's, then you might just as well dig yourself a hole... And pull the dirt in on top of you, because you're never going to be much use to yourself... Or anyone else.
Eğer kendi acına saplanıp kalırsan başkasının acısını göremezsin sonra kendine bir delik kazmış ve toprakla üstünü kapatmış olursun böyle yaparak ne kendine bir hayrın dokunur ne de bir başkasına.
I wanted so much to take away some of his pain.
Acısının bir kısmını hafifletmek istiyordum.
- Because you're in so much more pain from the circumcision.
- Çünkü sünnet olduğun için daha çok acı çekiyordun.
And when I do, if you so much as utter a word, a syllable, you will be investigating hitherto unexplored realms of pain.
Bıraktığımda, bir kelime söylersen, veya tek bir hece... hiç tatmadığın acıları tadarsın bu gün.
I've been through so much torment and pain so I wouldn't feel
ben ne azaplar ne acılar yaşadım. o yüzden hissetmeyeceğim.
I wish to die slowly and with much pain so I remember what it was to be alive.
Yavaş yavaş ve acı çekerek ölmek istiyorum ; böylece yaşamanın ne demek olduğunu anımsayabilirim.
After so much war, fear and pain. This is the decisive moment. - In Normandy.
Bu kadar savaş, acı ve korkudan sonra, artık sona gelindi
so much fun 46
so much 519
so much has happened 21
so much the better 74
so much for 27
so much money 21
so much more 31
so much better 45
so much so 40
so much for that 32
so much 519
so much has happened 21
so much the better 74
so much for 27
so much money 21
so much more 31
so much better 45
so much so 40
so much for that 32