That's me translate Turkish
76,968 parallel translation
I will not allow you to make the same mistake that Uber, Palantir, Zenefits, and, in my earlier years, Chipotle made by not hiring me.
Aynı hatayı yapmana izin vermeyeceğim. Uber'in, Palantir'in, Zenefits'in ve ilk yıllarımda Chipotle'nin yaptığı beni işe almama yanlışını.
Look, that's me with Stevie Wonder.
Stevie Wonder'la olan fotoğrafıma var.
It's an old mariachi number that had cost me practically nothing and so far has bought me two houses and put my village idiot grandson through six years of Emerson.
Eski bir mariachi parçası. Bana masrafı olmadı bile diyebiliriz ve bana bugüne kadar iki ev aldırdı, köyün delisi torunumu altı yıl Emerson'da okuttu.
That's because it didn't change me.
! Çünkü beni değiştirmedi.
No, that's never been a problem for me.
Belki ben de - - Hayır, bu benim için sorun değil.
Trust me, I was trying to get her to do the same thing, and I'm asking the same questions that you are.
Güven bana, ben de aynı şeyi yapmasını sağlamaya çalışıyordum ve seninle aynı soruları soruyorum.
That's not me. That's a...
Bu ben değilim.
That's why she texted me.
Bu yüzden bana mesaj attı.
That's what this is about. These people matter to me.
Bu insanlar benim için önemli.
And that's when you first called me.
- Beni de ilk o zaman aradın.
So you're telling me with all the tools and tech that S.H.I.E.L.D. has at its disposal, - we can't find him?
S.H.I.E.L.D.'ın elindeki o kadar cihaz ve teknolojiye rağmen onu bulamıyor muyuz yani?
That's for me.
Bu benim için.
Trust me, she's gonna show up on the news having just missed the blast, and she's gonna pin it all on S.H.I.E.L.D. - That's what she does. - Daisy.
Güven bana, haberlerde, patlamadan kıl payı kurtulmuş gibi boy gösterip her şeyi S.H.I.E.L.D.'in üzerine yıkacak.
I think that's the only copy I have on me, but there might be another one in the van.
- Sanırım üzerimdeki tek kopya o ama araçta bir tane daha olması lazım.
That's what the other agent told me to say.
Diğer ajan bunları söylememi istedi.
That's what the other agent told me to say.
Diğer ajan böyle söylememi istedi.
the same parameters that limit me must also limit you.
Beni kısıtlayan parametreler seni de kısıtlıyor.
Well, if history's taught me anything, it's that good intentions don't translate into action without a steady hand to guide them.
Tarihin bana öğrettiği bir şey varsa o da iyi niyetlerin, onları yönlendirecek bir el yoksa eyleme dönüşmediğidir.
That's when someone came to me.
işte o zaman biri geldi.
It's taken me a while to understand that.
Bunu anlamam biraz uzun zaman aldı.
So that's why you were so happy to see me.
Bu yüzden beni gördüğüne çok sevindin.
Please tell me that's not his blood.
N'olur bana bunun onun kanı olmadığını söyle.
It's not that simple for me.
Benim için o kadar basit değil.
That's killing me.
Bu beni mahvediyor.
And trust me, it's gonna take me years to process everything that happened in there.
Ve inan bana orada olanların üstesinden gelebilmem yıllar sürecek.
- Yep, that's me.
- Evet, benim.
I wager if someone's gonna buy into that valley, they're gonna make a lot of money, and I'd like it to be you and me.
Bu vadiye yatırım yapacak kişinin çok para... kazanacağına bahse girerim, ve isterim ki o kişiler biz olalım.
That's good. You got anythin'you wanna say to me?
Bana söyleyeceğin bir şey var mı?
Actually, that sounds like it'd be fun to me right now.
İnanır mısın şu an o bile eğlenceli olurdu gibi geliyor.
Please, let me out! That's my daughter!
Lütfen çıkarın beni!
You're just being really straightforward and honest with me and I truly appreciate that, so let's try your plan.
Dürüstçe konuşuyorsun ve bunun için müteşekkirim. O yüzden senin planını deneyelim.
I like the hat but none of that's gonna make me happy.
Şapka hoşuma gitti ama bunların hiçbiri beni mutlu etmez.
She's either gonna tell me that she never wants to see me again or she wants to make up.
Ya beni bir daha görmek istemediğini söyleyecek ya da barışmak istediğini.
With that, you could replace me and help a lot of people for a long time. It's a lot of money.
Az bir para değil.
- Louis, I'm gonna let that go, because I know you're hurting, but that right there is exactly why I'm right, because if you're willing to talk to me like that, god help those associates.
Louis acı içinde olduğunu bildiğimden bu söylediklerini duymazdan geleceğim. Ama işte bu yaptığın bile benim haklı olduğumu gösteriyor. Çünkü bana bu şekilde konuşabiliyorsan Tanrı o avukatların yardımcısı olsun.
- Rachel, that's amazing, but are you telling me that Louis is really ready to give that up?
Rachel bu harika bir haber ama Louis bundan gerçekten vazgeçecek mi yani?
Everyone assumes that I'm next in line, and now I've got Donna telling me that if I don't step up...
Herkes sırada benim olduğumu düşünüyor, ve şimdi de Donna öne çıkmazsan ne olacağını...
- The problem is those fantasies weren't of me being a therapist to a man who's still too afraid to admit that he needs help, much less take control of a firm that bears his name.
- Sorun o fantaziler bana hala yardıma ihtiyacını olduğunu söylemekten korkan bir adam için değil isminde adının geçtiği firmanın kontrolünü ele alan bir adam içindi.
- Oliver, come on, it's not that- - - tell me your first case back isn't carrying water for some corporate big shot, and I'll shut my mouth right now.
- Oliver, yapma... -... sandığın gibi... - İlk davanın büyük kurumsal bir firmanı için su taşımak olmadığını söyle ben de çenemi kapatacağım.
But the person who's gonna decide when that vote is is me, and I say our first order of business is putting out word that Harvey specter is the new managing partner.
Fakat bu oyun ne zaman geçerli olduğuna karar verecek kişi benim, ve birlikte ilk işimiz Harvey Specter'ın yeni yönetici ortak olduğu belirlemek olsun.
I mean, he's a 26-year-old drug dealer who drives a car that says, "Ask me about my tiny dick."
26 yaşında bir uyuşturucu satıcısı ve "Küçük penisime bakın." diye bağıran bir arabası var.
[softly] You told me to be who I needed to be, and that's someone who doesn't want to lose her family.
"Nasıl biri olman gerekiyorsa öyle ol." dedin. Ailesini kaybetmeyi istemeyen biri olmalıyım.
- My God, that's a lot for me to process.
- Tanrım, hepsini birden sindirmem zor.
But it's a sure thing that my daughter needs me.
Ama kızımın bana ihtiyacı olduğu kesin.
My wife's life is in danger and yours is, too, if you don't give me that flash drive.
Karımın hayatı tehlikede ve o USB'yi bana vermezsen seninki de tehlikede olacak.
No, I'm not. Listen to me, there's no way Seidel came up with the idea to sell that shit to Velocity himself.
Siedel'in Velocity işini tek başına düşünmüş olmasına imkan yok.
So you're telling me that asshole's holding all the cards, and Mike's never gonna be a lawyer?
Bütün kozların adamda olduğunu Mike'ın asla avukat olamayacağın mı söylüyorsun?
Mike, I'm not trying to be an asshole, but we went to a lot of trouble to get that shit on Palmer and you looked like you wanted to kill me.
Mike yanlış anlama ama Palmer'a karşı o kozu elde etmek için bayağı bir zahmete girdik ve sen bana öldürecek gibi baktın.
That's between me and him.
- Bu benimle onun arasında.
Because even though I didn't like your terms, you spoke to me as an equal and you treated me with respect and that's the kind of person I want to be in business with.
- Niye buradasın? Şartların hoşuma gitmese de, benimle eşitin gibi konuştun ve bana saygıyla davrandın ve ben böyle biriyle iş yapmak istiyorum.
But I'm not sure I want to be with a man who thinks there's ever a reason to treat me that way.
Bana bu şekilde davranmaya sebebi olan biriyle yaşamak istediğimden emin değilim. - Tara...
that's messed up 106
that's mean 65
mexico 335
metro 61
merci 624
menu 31
melanie 499
merida 43
metres 235
mercedes 285
that's mean 65
mexico 335
metro 61
merci 624
menu 31
melanie 499
merida 43
metres 235
mercedes 285