The future translate Turkish
20,392 parallel translation
The future of this company will be determined upon this race.
Bu şirketin geleceği bu yarışla belirlenecek.
I need people who can see into the future. We use ground-imaging technology and radar, but our equipment is slow, inefficient.
Zemin görüntüleme teknolojisi ve radar kullanıyoruz ama ekipmanlar yavaş ve etkin değil.
Yeah, you look like you're from the future, and you're here to warn us about technology.
Gelecekten gelmiş de bizi teknoloji hakkında uyaracak gibi duruyorsun.
We were protecting Albert Einstein from Nazi agents who were attempting to kidnap him and force him to build an atomic bomb in the future.
Albert Einstein'ı, gelecekte onu kaçırmak ve ona atom bombası yaptırmak isteyen Nazi ajanlarından koruyorduk.
In the future, you risk your own life to save us, Mr. Tyler.
Gelecekte bizi kurtarmak için kendi hayatınızı riske atıyorsunuz, Bay Tyler.
Something changes in the future, and you all die.
Gelecekte bir şeyler değişti, hepiniz öleceksiniz.
You people are from the future, for God's sake!
- Gelecekten geliyorsunuz lan!
Only from 40 years in the future.
Ondan zaten. Ama 40 yıl sonraki halinden.
Good idea, but you shouldn't go alone. 1987 is a long way from 1942, and it's dangerous to know too much about the future.
İyi fikir ama tek başına gitme. 1987 ile 1947 arasında çok zaman farkı var.
'Cause I'm from the future, Damien, and I know how this all ends.
Çünkü ben gelecekten geliyorum ve olacakları biliyorum Damien.
- Let me remind you, it's imperative that you carry on as if you never saw me or anything else from the future.
- Tekrar hatırlatayım beni ve gelecekten hiçbir şeyi görmemiş gibi hayatına devam etmelisin.
She knows what happens to me in the future.
Gelecekte bana neler olacağını biliyordu.
We're here to save the future.
Buraya geleceği kurtarmaya geldik.
Why would somebody from the future be interested in helping Al Capone?
Neden gelecekten gelen birisi Capone'a yardım ediyor?
I need you to vibe me in the future because I need to know if I become... her.
Gelecekteki halime vibelamalısın çünkü ona dönüşüp dönüşmeyeceğimi bilmeliyim. Sen ona dönüşmeyeceksin.
I vibed the two of us fighting each other in the future.
Onu vibeladığımda, gelecekte dövüştüğümüzü gördüm.
I am the future, Flash.
Ben ise geleceğim Flash.
He's shown us the future.
Bize geleceği gösterdi.
As you know, whenever you alter the past, those changes affect the present and get compounded in the future.
Bildiğiniz gibi geçmişi değiştirdiğiniz zaman... bu değişiklikler günümüzü etkiliyor.... ve geleceğe karışıyor.
I screwed up everybody's lives and, apparently, everybody's lives in the future.
Herkesin hayatını mahvettim... belli ki geleceklerinide mahvettim.
Jax and Professor Stein found a message from me in the future saying that, right now, I can't be trusted.
Jax ve Profesör Stein gelecekten gönderdiğim... güvenilmez olduğumu söyleyen bir mesaj almışlar.
I didn't think about the future.
Geleceği hiç düşünmedim.
This is an article from the future.
Gelecekten bir makale.
I can see the future, but most importantly, I can see where people are.
Geleceği de görebiliyorum, ama en önemlisi insanların nerede olduklarını da görebiliyorum.
We may need some of those contacts in the future.
Bu bağlantılardan bazılarına gelecekte ihtiyacımız olabilir.
But not in the future.
Ama ileride değil.
Hey, nobody knows what's gonna happen in the future.
İleride ne olacağını kimse bilemez.
For the future of all.
Her şeyin geleceği için.
The future?
Gelecek mi?
Don't tell me the future's riding on it.
Gelecek buna bağlı deme.
I couldn't show her the future she wanted.
Görmek istediği geleceği ona gösteremedim.
He, too, seeks to safeguard the future.
O da geleceği korumaya çalışıyor.
And she has the future of the world in her hands.
Dünyanın geleceği onun elinde.
The future will be safe.
Gelecek kurtulacak.
You're blind to the future.
Geleceği görmüyorsun.
My pride is shaping the future.
Benim gururum geleceği biçimlendiriyor.
King Regis did what he did for the future.
Kral Regis gelecek için yapması gerekeni yaptı.
P.S. In the future, you should always come to me with any work questions.
Ayrıca, gelecekte işle ilgili bir sorun olduğunda bana gel.
I wished for a perfect opening night at Thirio, in the not-too-distant future, with my boys.
Çok uzak olmayan bir gelecekte, erkeklerimle Thirio için mükemmel bir açılış gecesi diledim.
That you would pass up the chance to show me even the barest glimpse of that future, catapulting our transmutation research into the 21st century,
Geleceğe bir göz atmama bile izin vermeyerek 21. yüzyıla dair dönüşüm araştırmamıza taş koyuyorsun.
Me and Grey found it alongside future Barry's message about the oncoming war. This speedster killed Rex and kidnapped our friends.
İhtiyarla birlikte bulduk, içinde de gelecekteki Barry'nin yaklaşan savaşla ilgili mesajı vardı.
Are you planning on donating a kidney sometime in the near future or...?
Yakın bir zamanda böbreğini mi satacaksın?
It's like we're meta-frenemies. Well, have you ever vibed anything from the future that didn't come true?
Gelecekten gördüğün ve gerçekleşmeyen bir şey oldu mu hiç?
When you return, you will be in the new timeline I created, where everyone's past and everyone's future has been affected, including yours.
Döndüğünüz zaman yarattığım yeni bir zaman çizgisinde olacaksınız. herkesin geçmişinin ve geleceğinin... etkilendiği bir zaman diliminde sizinki de dahil.
All right, that's a lie. But for the record, I painted that long before you were ever engaged to what's-his-name, back-back when I thought you and I still had a future.
Tamam, yalan söyledim ama bilgin olsun, o resmi sen, adı her neyse onunla nişanlanmadan önce hâlâ ikimizin geleceği olduğunu düşündüğüm dönemde yaptım.
They're bringing The Future.
Onlar geleceği getiriyorlar.
Okay, she's, um... she's an Ignorant, and Ignorants either bring The Future, or they find The Light.
Tamam mı? O... O bilgisiz biri.
Steve believes that committing to another human being's wounds, past, present, and future, is a great challenge but also the most rewarding experience one can have in this life.
Steve, başka bir insanda yara açmanın geçmişte, şimdi veya gelecekte olsun, büyük bir mücadele olduğunu ama aynı zamanda bir insanın hayatında yaşayabileceği en büyük getirisi olan tecrübe olduğunu söylerdi.
You could've had a new future with the empire.
İmparatorlukla bir geleceğin olabilirdi.
You call upon the wards of this world's future, mortal.
Bu dünyanın koruyucularına sesleniyorsun, ölümlü.
I don't see much of a future on the other side of that promise.
O sözün öteki tarafında pek bir gelecek göremiyorum.
future 113
the floor is yours 27
the flash 89
the first one 115
the forest 35
the first time i saw you 26
the first of many 20
the family 112
the family business 35
the floor 53
the floor is yours 27
the flash 89
the first one 115
the forest 35
the first time i saw you 26
the first of many 20
the family 112
the family business 35
the floor 53
the final frontier 122
the first time we met 43
the french 76
the first 240
the front 31
the fool 54
the food 120
the father 151
the first day 25
the front door was open 16
the first time we met 43
the french 76
the first 240
the front 31
the fool 54
the food 120
the father 151
the first day 25
the front door was open 16
the fuck is this 18
the feds 64
the facts 28
the fire 114
the four 34
the funeral 36
the fuck 145
the fear 48
the fight 31
the fireplace 19
the feds 64
the facts 28
the fire 114
the four 34
the funeral 36
the fuck 145
the fear 48
the fight 31
the fireplace 19