The father translate Turkish
36,469 parallel translation
You're the father of that little girl.
Sen o küçük kızın babasısın.
The father was working 80 hours a week to barely pay the mortgage.
Baba haftada 80 saat çalışıp anca ev kredisini ödüyordu.
The father denied autopsy.
Babası otopsiye izin vermedi.
Her son, AJ, went through life looking for the father he never had.
Oğlu hiç sahip olmadığı babasını arayarak bir hayat yaşadı.
Just like Brandon went through life looking for the father he never had.
Brandon gibi. O da yaşamını hayatta olan ama yanında olmayan babasını arayarak geçirdi.
The father or the son?
Babanın mı? Oğlunun mu?
Aren't you the father?
Sen babası değil misin?
- And the father?
- Peki ya babası?
I honestly didn't like him enough to drag him back into it, so I told my family I didn't know who the father was.
İşin gerçeği onu hayatıma sokacak kadar çok sevmiyordum. O yüzden aileme babasının kim olduğunu bilmediğimi söyledim.
Any idea who the father is?
Babası kim bir fikriniz var mı?
Your father was just brutally murdered, and here you scant hours after you were notified, divvying up the spoils.
Babanın vahşice öldürülmesinin haberini alır almaz ganimetin peşine düşmüşsün.
Christi, I know this might be hard to hear, but... we have evidence that Eric was in his father's house before he died. We live in the same compound.
Christi bunu duymanın zor olabileceğini biliyorum ama Eric'in ölmeden önce babasının yanında olduğuna dair kanıtımız var.
So, you made the sale as soon as you heard your father was gone?
Siz de babanızın öldüğünü duyar duymaz anlaşmayı imzaladınız mı?
Can your fiancée vouch for your whereabouts the morning your father was killed?
Birkaç sorumuz daha vardı. Babanızın öldüğü sabah nişanlınız nerede olduğunuzu doğrulayabilir mi?
Because we now know that you're the one who killed your father-in-law, Christi.
Aklandı zaten. Çünkü artık kayınpederini senin öldürdüğünü biliyoruz, Christi.
My father, he-he showed me the evidence and I knew it was fake.
Babam bana sahte olduğunu bildiğim kanıtları gösterdi.
What, you think the warden did it? This man killed my father.
- Müdürün yaptığını mı düşünüyorsun?
No father in the world was more proud of his daughter than your dad.
Hiçbir baba evladıyla senin baban kadar gurur duymuyordur.
I'm Father Penn of the Dubuque Archdiocese.
Ben Dubuque Başpiskoposluğundan Peder Penn.
Well, if it isn't Father of the Year.
Bu yılın babası değil mi?
I know you don't want to hear this, but your father is trying to do right by the Reich
Bunu duymak istemediğini biliyorum, ancak baban imparatorluk için doğru olanı yapmaya çalışıyor
He planted the same kind of bomb that blew up your father's office.
Babanın ofisini patlatanla aynı tip bombadan yerleştirmiş.
The police know nothing of Joshua Vikner, he's not a suspect in the bombing of my father's office, and yet someone left the exact same device in our home.
Polis, Joshua Vikner hakkında hiçbir şey bilmiyor. Babamın ofisinin bombalanması konusunda bir şüpheli değil. Ama yine de birisi aynı teçhizatı evimize yerleştirdi.
I got this letter by courier, just a little while ago, and the man who delivered it to me said that he stood by and watched your father write it.
Bir süre önce kuryeden bu mektubu aldım. Ve bunu bana getiren adam babanız bunu yazarken başında durup izlediğini söyledi.
Does this have anything to do with all that junk that your father said to you the other night?
Bunun, geçen gece babanın söylediği saçmalıklarla bir alakası var mı?
And to think that my father thought that I was the greatest threat to our circle of friends.
Babamın, benim arkadaş çevremiz için en büyük tehlike olduğum fikrini unutma.
Cutter, the guy's about to miss his father's funeral, okay?
Cutter, babasının cenazesini kaçıracak tamam mı?
Perhaps our father designed it that way, so the world would have time to adjust to what's coming.
Belki de babam bu şekilde tasarlamıştır. Böylece dünyanın alışmak için zamanı olur diye.
But as a father, I'm telling you, it's the right thing to do.
Ama bir baba olarak söylüyorum ki yapılacak doğru şey bu.
The dead girl's father is approaching in a blue windbreaker.
Ölen kızın babası yaklaşıyor. Mavi rüzgarlığı var.
Look in the mirror and be the man your father never was.
Aynaya bak... Babanın hiç olmadığı adam ol.
Just got off the phone with my father.
Babamla telefonda görüştüm.
Paper Boi, isn't a lack of a father the reason you hate transpeople?
Paper Boi, trans bireylerden nefret etme sebebin babasız büyümüş olman olabilir mi?
They're saying Bob Lee wrote an email, something about wanting the Medal of Honor like his father.
Bob Lee bir eposta yazmış diyorlar. Babası gibi bir onur madalyası istiyormuş.
Max, I try like hell to be fair to your father and not put you in the middle.
Max seni zor duruma sokmamak için babana karşı olabildiğince adil davranmaya çalışıyorum.
But something in the voice says it was a Father.
Ama sesin bir baba olduğunu da söylüyor.
If you don't have the money, my Father will pay for it.
Eğer paran yoksa, babam hesabımızı öder.
By the time I was born, my father had turned very old.
Doğduğum zaman, babam çok yaşlanmıştı.
In the late 70s, their father, Jesús, a prominent landowner, was kidnapped by the FARC guerrillas who demanded 50 million pesos for his ransom.
Arsa sahibi babaları Jesus, 70'lerin sonunda FARC gerillaları tarafından kaçırılmış ve fidyesi için 50 milyon peso istenmişti.
From that day forward, the right-wing, psychopathic, commie-killing Castaño brothers swore never to rest until their father was avenged and every last guerrilla driven from the countryside was killed.
O günden bu güne, sağcı psikopat, komünist avcısı Castaño Biraderler babalarının intikamını alana ve tüm gerillaları öldürene kadar durmamaya yemin ettiler.
Father and son are the same thing.
Baba ve oğlu aynı şey.
Your father and Ciro have the fuse.
Babanın ve Ciro'nun sigortası var.
For us too, but tell your father, from now on, the alley's done starving.
Bizim içinde, ama babana söyle, şuandan itibaren, sokaklar açliktan bıktı.
My father didn't speak to me for the rest of high school.
Babam lise boyunca benimle konuşmadı.
And that's my right as father of the groom.
Bu damadın babası olarak hakkım.
Jackson has just found out that his father injected him with the ghost gene.
Jackson babasının ona hayalet geni enjekte ettiğini bile yeni öğrendi.
My father injected me with the ghost gene.
Babam hayalet geni bana enjekte etti.
My father must have given her the ghost gene like he did to me.
Babam hayalet geni bana yaptığı gibi ona da enjekte etmiş olmalı.
You have 15 seconds to put my father on the line, or I disappear.
Babamı telefona getirmek için 15 saniyen var yoksa ortadan kaybolurum.
If I had tried to hit my father, that would have been the last thing I had ever done.
Bu yapmaya kalkıştığım en son şey olurdu sanırım.
Yes. If we can manage not to get shot out of the sky, I'm going to be a father.
Eğer vurulmamanın bir yolunu bulursak, baba olacağım.
father 10424
fathers 85
father of the year 25
father brown 114
father and son 35
father jack 19
father christmas 18
father beocca 17
father abbot 27
father quinn 28
fathers 85
father of the year 25
father brown 114
father and son 35
father jack 19
father christmas 18
father beocca 17
father abbot 27
father quinn 28
father crilly 18
the floor is yours 27
the flash 89
the first one 115
the forest 35
the family 112
the first of many 20
the floor 53
the family business 35
the first time i saw you 26
the floor is yours 27
the flash 89
the first one 115
the forest 35
the family 112
the first of many 20
the floor 53
the family business 35
the first time i saw you 26
the final frontier 122
the first time we met 43
the future 293
the french 76
the fool 54
the food 120
the front 31
the first 240
the facts 28
the fire 114
the first time we met 43
the future 293
the french 76
the fool 54
the food 120
the front 31
the first 240
the facts 28
the fire 114
the front door was open 16
the first day 25
the fuck 145
the feds 64
the fuck is this 18
the four 34
the funeral 36
the fear 48
the fight 31
the fireplace 19
the first day 25
the fuck 145
the feds 64
the fuck is this 18
the four 34
the funeral 36
the fear 48
the fight 31
the fireplace 19