The poor man translate Turkish
610 parallel translation
He did, he did, the poor man.
Verdi, verdi, zavallı adam.
Belote is just the poor man's bridge
Belote sadece çulsuzların oynadığı bir oyundur.
The poor man's life was so complicated.
Zavallı adamın hayatı tam bir kördüğümdü.
You know, the poor man can hardly wait to get away from everything.
Zavallı adam herşeyden uzaklaşmak için çok çabalıyor.
The poor man!
Zavallı adam!
And then when I turn out the lights, when everything's dark here you come up and take the poor man down to the canal.
Sonra... ben ışıkları söndürünce, her yer kararınca... yukarı çıkıp zavallı adamı kanala götürürsün.
Did the poor man get his turkeys back?
Zavallı adam hindilerini geri alabilmiş mi?
The poor man.
- Zavallı adam.
The barriers were set up to catch the poor man.
Bu barikatlar zavallıyı yakalamak için kurulmuş.
The poor man hasn't stopped calling.
Neredeyse ölecek.
- The poor man had so much work to do.
- Zavallı adamın yapacak çok işi vardı.
The poor man.
Zavallı adam.
- Don't send the poor man there.
- Zavallı adamı oraya göndermeyin.
Wouldn't you be? Put yourself in the poor man's place.
Kendinizi onun yerine koyun.
The poor man was dreadfully embarrassed.
Zavallı adam çok fazla utandırılmıştı.
Oh, the poor man!
Vah zavallı adam!
It was just like I said, the poor man was starved.
Tam da dediğim gibi, yoksul adam iyice acıkmıştı.
And all the time the poor man had a kleptomaniac on his hands.
Oysa zavallı adam sürekli bir kleptomanla yaşıyormuş.
Oh, dear, I oughtn't to be glad the poor man's intoxicated.
Aman Tanrım, zavallı adam sarhoş diye memnun olmamalıyım.
- The poor man is out of his mind.
- Zavallı adam kötü durumda.
Rather unfortunate that poor man died around the corner last night.
Zavallı genç bir adam dün gece talihsiz bir şekilde öldürülmüş.
As you were saying... rather unfortunate the way that poor man round the corner, uh, died last night.
Zavallı genç bir adam dün gece talihsiz bir şekilde öldürülmüş demiştin.
The poorest man in London is now bankrupt, my dear Peachum, and is just another poor devil.
Londra'nın en fakir adamı iflas etti sevgili Peachum ve sadece zavallı bir fakir.
Give this to the poor man ;
Bunu fakir adama ver tatlım.
Now, ladies and gentlemen of the jury, you must know what justice can mean to a man who is defenseless because he is poor.
Değerli jüri üyeleri, sırf fakir olduğu için kendini savunamayan biri için adaletin ne olduğunu anlamanız gerekir.
- I just picked off the ground the thing that was there... and now you all say I stole it. I'm a poor man, Your Honor. I
Fakir biriyim, sayın yargıç.
Heaven pity the poor girl that'd marry a man in this outfit.
Tanrıya şükür ki bu karışıklığa hiçbir zavallı kız gelmez.
It looks to me like the good Lord's got it in good and plenty for a poor man.
Bazen öyle geliyor ki, sanki Tanrı fakir bir adama diş biliyor.
A man of your age might win a young girl like Christine DuBois if he happened to be the director of an Opera company but a poor violinist... Signor.
Senin yaşında bir adam Christine DuBois gibi bir kızı ancak operanın müdürü ise elde edebilir, zavallı bir kemancıysa değil...
Surely, Angus, a man who had won so great a victory in a horse deal... would buy the poor loser a drink.
Angus, at pazarlığında büyük başarı sağlayan biri pazarlığı kaybedene bir içki ısmarlamalı.
That man, rich or poor, who has the light of faith and charity within himself, even though he were plunged into the very pit of darkness,
Zengin veya fakir, inancın ışığına ve merhamete sahip olan, en karanlık çukura girdiğinde bile
I'm just a poor sailor man and him with the Princess of Central Park at his side.
Ben gariban bir denizciyim... yanında Central Park'ın Prensesi olan bir denizci.
What could be better than having them on the dining room table where the poor old man can easily get at them.
Yaşlı bir adamın kitaplara daha kolay ulaşabileceği mutfak masasını kullanmak, servis masasını değiştirmek için yeterli bir sebep olur.
You wouldn't want the poor old man to have to get on his knees to see them?
Çok yaşlı bir adamın eğilip kalkarak kitaplara bakmasını ister miydiniz?
( Chuckles ) So the poor old man has to do it.
Bu zavallı yaşlı adam götürmek zorunda kalmış.
He was a country boy who thought even a poor man can be governor... if his fellow citizens find he's got the stuff for the job.
Yurttaşları onu göreve uygun bulursa, fakir bir adamın bile vali olacağını düşünen bir köylüydü o.
The poor Hisham. Let the man in.
Zavallı Hisham.
He is a follower of Francesco, a poor man - the son of a rich man.
Francesco'nun yandaşlarından birisi, fakir bir adam, zengin bir adamın oğlu.
The poor handsome man.
Zavallı yakışıklı adam.
I'd better give the poor young man a cup of tea.
Zavallı genç adama bir fincan çay ikram etsem iyi olacak.
Well, a Merry Christmas and a Happy New Year to the poor old man.
Pekala, yaşlı, fakir adama mutlu Noeller ve mutlu yeni yıllar.
Poor Ed. l guess he wasn't the sort of man to die well.
Zavallı Ed. Bende onun kahramanca ölen bir adam olduğuna inandım.
Poor man, I know he would not be a wolf but that he knows the Romans are but sheep.
Zavallı adam! Biliyorum niçin kurt olduğunu. Romalıları koyundan farksız görüyor da ondan.
One works like a man but the other, poor thing, is crippled!
Bir tanesi ırgat gibi çalışır, ama diğeri, zavallı kız kötürüm.
A man's got to keep a little pride... and he doesn't earn much playing the concertina, poor little fellow, so... I allow him to blackmail me.
Adam dediğinde biraz gurur olmalı... o ise konçertina çalmaktan başka birşey öğrenmedi, zavallı şey... ben de bana şantaj yapmasına izin verdim.
About a poor man that deceived the girls into helping him to become successful.
Hikaye, kendisine yarım eden kadınları aldatan fakir bir adam hakkında.
Poor Dexter is the sort of man whose inheritance robbed him of his heritage.
Zavallı Dexter, ailesinin mirasını yediği bir adam. Seni hiç hak etmedi.
And that poor man, what he must have been going through. She even had the nerve to make him call his boss... to say they couldn't come.
Gitmek zorunda olan zavallı adamı patronunu araması 121 00 : 07 : 47,680 - - 00 : 07 : 49,375 ve gelemeyeceklerini söylemesi için zorluyordu
The poor, dear man.
Zavallı, saygıdeğer adam.
It was a sweet thought, your giving that poor, dear man the very plot they gave to you.
Size verdikleri o parseli bu zavallı saygıdeğer adama vermeniz hoş bir düşünceydi.
The only poor man I was helping, they insisted, was myself.
Yardım ettiğim yoksul tek kişinin, kendim olduğunu ısrarla söylediler.
the poor thing 57
the poor 64
the poor guy 24
poor man 126
manda 42
mania 33
mani 42
mano 100
mandarin 19
mans 17
the poor 64
the poor guy 24
poor man 126
manda 42
mania 33
mani 42
mano 100
mandarin 19
mans 17
management 67
manning 138
manual 26
manslaughter 67
manuel 198
mange 18
manu 88
manuela 81
manolo 90
manly 29
manning 138
manual 26
manslaughter 67
manuel 198
mange 18
manu 88
manuela 81
manolo 90
manly 29