They alive translate Turkish
3,327 parallel translation
Are they alive?
Canlılar mı?
Are they alive?
Onlar hayatta mı?
Are they alive?
Hayattalar mı?
If he's burning his victims while they're alive, it's not just sadistic. He's patient. And organized.
Eğer kurbanlarını canlı yakıyorsa sadece sadist değil, sabırlı da demektir.
And if they didn't find Sarah after a couple of days, the odds that they were ever gonna find her alive- -
İki gündür Sarah'ı bulamadıklarına göre büyük ihtimalle hayatta değil- -
They could still be alive couldn't they?
Hala hayatta olabilirler, değil mi?
They shouldn't even be alive.
Hayatta kalmaları bile bir mucize.
Joe, if they don't find this guy, it's gonna eat you alive for the rest of your life.
Joe, bu herifi bulmazlarsa hayatın boyunca için içini yiyecek.
They were still alive in the lake.
Göldeyken canlılarmış.
What happened to Suh Eun Gee? Why are they hiding her away when she's alive and well?
Seo Eun Gi'ye ne olmuş olabilir ki yaşayıp iyi olduğu halde onu böyle sessizce saklıyorlar?
Because they're well-protected against being eaten, it's a good gamble to stay alive a long time, because you've got a good chance of reproducing later.
Yem olmaya karşı iyi korunup uzun süre hayatta kalarak iyi bir kumara giriyorlar çünkü daha sonra üreme şansları artıyor.
The clams are able to reproduce when they are hundreds of years old, and so long as they are able to reproduce, their genes keep them alive.
Midyeler yüzlerce yaşındayken üreyebilirler ve üreyebildikleri sürece de genleri onları hayatta tutar.
Look how they squirm to stay alive.
Hayatta kalmak için nasıl çırpındıklarına bak.
It's funny how they squirm to stay alive.
Hayatta kalmak için çırpınmaları çok eğlenceli.
More of a nom de guerre, but don't tell anybody, or they'll skin me alive.
Takma addan daha fazlası, sakın kimseye söyleme, yoksa derimi yüzerler.
Everyone just thankful they'd made it out of the cities alive.
Herkes şehirlerden ölmeden çıktığı için şükrediyordu.
They're like, " He's alive.
" Yaşıyor!
They're alive?
Hayattalar mı?
If you hadn't come, they'd have burned me alive.
Eğer siz gelmeseniz beni diri diri yakacaklardı.
Wanderer? They don't know we humans can stay alive in the body.
Göçebe, bir insanın vücutta hayatta kalabileceğini bilmiyorlar.
They made me keep you alive.
Beni seni hayatta tutmaya zorladılar.
They're alive.
- Hayattalar.
They were burned alive.
Hayattayken yandılar.
They're not gonna let us off this bridge alive.
Bizi bu köprüde sağ bırakmazlar.
They would skin people alive to get them to talk.
Konuşturmak için insanların canlı canlı derilerini yüzerlerdi.
They'd realise that your worth is more alive than dead
Ölü olmandansa canlı olarak daha değerli olduğunu anlarlar.
He's still alive, even after they skinned his face off his skull.
Hala yaşıyordu, hatta kafatasından derisini yüzdüklerin de bile.
Those who couldn't bear what they done to stay alive or what horrors they had to look forward to, until they die, asked for help.
Daha fazla yaşamaya veya ölene dek onları bekleyen korkulara dayanamayanlar yardım çığlıkları atarlar.
They burned alive.
Diri diri yandılar.
They'll burn them alive!
Diri diri yakacaklar!
The more alive you are. And they can see that in you. They feel that in you.
Ne kadar canli hissettiginizi ise sizde gorur ve hissederler.
Suspect wanted her out there alive where they wouldn't be disturbed.
Şüpheli kızı oraya canlı götürmüş, rahatsız edilmeyeceği bir yere..
I choose to believe they're alive in some other dimension.
Ben başka bir boyutta yaşadıklarına inanmak istiyorum.
We saw the sacrifices they made for each other to keep the mission alive, to push the discovery further.
Birbirleri için, görevi devam ettirmek için ve bilimi ilerletmek adına yaptıkları fedakarlıkları gördük.
If they even know you're alive.
O da yaşadığını unutmadılarsa.
They didn't know how I was driving, let alone still alive.
Nasıl araba sürdüğümü ve hala yaşadığımı bilmiyorlardı bile.
They're the reason I'm alive.
Yaşama sebebim onlar.
Robb believes they're alive.
Robb hayatta olduklarına inanıyor.
The Stark boys, they're still alive.
Stark çocukları hâlâ hayattaymış.
I'm just saying we're alive and they're not.
Peki, tamam. Yeter, tamam, bu mevzu, bıktırdı artık. Ben sadece diyorum ki, biz hayattayız, onlar değiller.
They say the worst thing about losing a child through abduction and not knowing whether they're alive or dead, it's... it's just that... the not knowing.
Çocuğunun kaçırılmasının en kötü yanının hala hayatta mı öldü mü bilmiyor olmak derler. Bilinmemezlik durumu.
- You sure they're alive?
- Yaşadıklarına emin misin?
They need us alive
Hayatta kalmalıyız.
They need their prisoners alive
Amerikalı tutsakları canlı istiyorlar.
They'll eat me alive.
Beni çiğ, çiğ yiyecekler.
They say to keep the love alive in a marriage.. ... two things are very important.
Evlilikte aşkı hayatta tutmanın... iki önemli unsuru vardır.
I know where they have been seen alive for the last time.
Hayattayken son olarak nerede görüldüklerini biliyorum.
Somebody still alive today started work when they were just a kid.
Bugün hayatta olanların çoğu çocuk yaşta işe başladı.
Listen, right now, they have a better chance of getting out of all this alive than you do.
- Dinle, şimdi buradan canlı çıkma şansları senden daha fazla.
They aren't the foundation this paper was built on, and they aren't what will keep it alive.
Bu gazetenin temelini oluşturan, onu hayatta tutacak olan şeyler değil.
They are alive.
Onlar canlı.
alive 714
alive and well 49
alive or dead 65
they are 1447
they aren't 58
they are coming 72
they can't see you 17
they are my friends 21
they have 241
they said 545
alive and well 49
alive or dead 65
they are 1447
they aren't 58
they are coming 72
they can't see you 17
they are my friends 21
they have 241
they said 545
they come 53
they don't 727
they are cute 16
they are beautiful 39
they are everywhere 27
they are my family 17
they do 1025
they can't 247
they are delicious 17
they are good 26
they don't 727
they are cute 16
they are beautiful 39
they are everywhere 27
they are my family 17
they do 1025
they can't 247
they are delicious 17
they are good 26