To save him translate Turkish
1,869 parallel translation
Why are you trying to save him?
Onu neden korumaya çalışıyorsun?
A man's life was hanging in the balance, And it was my job to save him.
Bir adamın hayatı tehlikedeydi, ve onu kurtarmak benim görevimdi.
So what else can I do, but try to save him every single day on that damn operating table?
O zaman her gün onu o kahrolası ameliyat masasında kurtarmaya çalışmaktan başka ne gelir elimden?
You got to save him.
Onu kurtarmalısın.
'I tried to save him.
Onu kurtarmaya çalıştım.
I need to save him.
- Eve gidip, dinlen.
But now I need your help to save him.
Ama şimdi onu kurtarmak için senin yardımına ihtiyacım var.
- We got to save him!
- Onu kurtarmalıyız!
I have to save him.
Onu kurtarmalıyım.
We have to save him!
- Onu kurtarmalıyız!
I don't knowwhy I had to save him, I just did.
Onu neden kurtardığımı bilmiyorum. Yaptım işte.
Will you be able to save him?
Kurtulma şansı var mı?
Do all you can to save him, doctor.
Onu kurtarmak için ne gerekiyorsa yapın doktor.
- I have to save him!
- Onu kurtarmak için!
I will always regret that I was unable to save him.
Onu kurtaramadığım için, daima pişmanlık duyacağım.
He was so cute, I just had to save him.
Çok tatlıydı, onu kurtarmalıydım.
But then somebody like Rayner gets in trouble... And who's there to save him?
Fakat bir gün Rayner gibi biri mahvolduğunda, onu kim kurtaracak?
They're smiling. They're here to save him.
Gülümsüyorlar, sözde beni buraya kurtarmaya geliyorlar.
And believe me, I want to save him just as badly as you do.
İnan bana, ben de senin kadar onu kurtarmak istiyorum.
We weren't able to save him.
Onu kurtaramadık.
Unfortunately we won't be able to save him.
Ama maalesef onu kurtarma şansımız yok.
They need you to save him.
- Komiseri. Onu kurtamana ihtiyaçları var.
We need to get her to save him.
Devon'ı kurtarmak için onu yakalamalıyız.
In order to save him, we have to use him.
Onu kurtarmak istiyorsak kullanmalıyız. Ne?
Okay, none of that's going to save him now.
Tamam, bunların hiçbiri hayatını kurtarmaz.
I wanted to save him.
Onu kurtarmak istedim.
" I tried to save him, but it was too late.
Onu kurtarmaya çalıştım ama çok geç kalmıştım.
If one of our teammates gets in trouble, It's our duty to save him.
Takım arkadaşlarımızdan birinin başı belaya girerse onu kurtarmak bizim görevimiz.
Do we want to save him?
Onu korumak istemez miyiz?
You're my chance to save him.
Onu kurtarmam için yardım etmelisiniz.
Yeah, whoever it was... they tried pretty damn hard to save him.
Her kimseler, onu kurtarmak adına oldukça zorlamışlar. Yeterince değil, belli ki.
We will have to save him.
Onu kurtarmak zorundayız.
It's not your job to save him.
Onu korumak zorunda değilsin.
You killed him, and you stole it in a desperate attempt to save your sinking company.
Umutsuzca bir girişimle batmakta olan şirketinizi kurtarmak için onu öldürüp, formülü çaldınız.
I know you can't save him, but I need you to tell me he's gonna be alive when she's born.
Onu kurtaramayacağınızı biliyorum ama kızımız doğduğunda sağ olacağını söylemelisiniz.
Tell him to come here now and save your life.
- Babanı ara.
Because I think that I yelled at him When he tried to save me.
Çünkü sanırım, o beni korumaya çalışırken, ben ona bağırdım.
The day before, Hitler had promoted him to Field Marshal, thinking it would compel him to commit suicide in order to save his honour.
Bir gün önce Hitler, onurunu kurtarmasi için intihar etmeye mecbur birakacagi düsüncesiyle onu Maresallige terfi ettirmisti.
I told him I am not the type of guy that want's to save the world.
Ona, dünyayı kurtaracak bi tip olmadığımı söyledim
SHE SAVE FOR HIM TO GO TO U.S. FOR A BETTER LIFE.
Annem onu Amerikaya gidebilirsin ve daha iyi bir hayatı olsun diye korudu.
And this man he was trying to save this very land, but they intimidated him.
İşte o adam, bu büyük yeri kurtarmaya çalışıyordu. Ama onu tehdit ettiler.
To save the life of Ray needed him to complete his mission. - Why?
Ray'in hayatını bile kurtardım, görevini tamamlaması gerekiyordu.
A heroic but calculated gesture, intended to secure a pardon for the Professor to save my sister I was arrested for attacking him.
Bunun Profesör'ün affını garantileyen ve kardeşimi kurtarmak için kahramanca hesaplanmış bir hareket olmasını beklerken ona saldırmaktan tutuklandım.
That's when I stopped praying for god to save me And just asked him to forgive me.
İşte o zaman Tanrıdan beni kurtarması için yardım istemeyi bıraktım ve sadece beni affetmesini diledim.
We gave him a chance to save all of you.
Ruhlarınızı kurtarması için ona bir şans verdik.
- Give her to him to save your own skin.
Kendini kurtarmak için kızı ona ver. Hayır.
I'm not letting her grow up without a father If i can save him by going to a meeting.
Eğer bir görüşmeye giderek kurtarabileceksem babasız büyümesine müsaade edemem.
I couldn't just let him toss it in the trash to save a few bucks.
Birkaç doları kurtarmak için çöpe gitmesine göz yumamazdım.
If you wish to prove you're not an assassin, save him.
Bir suikastçi olmadığını kanıtlamak istiyorsan, kurtar onu.
But even this was not sufficient to prevent him from attempting to kill his own daughter and save himself.
Ama bu yine de onu, kendisini kurtarmak için kızını öldürmeye çalışmaktan alıkoyamadı.
All you have to do is stabilize the compound, and you can save him.
Tek yapacağın bileşimi dengelemek. Böylece oğlunu kurtarabilirsin.
to save the world 23
to save your life 21
to save you 50
to save my city 50
to save me 22
to save her 24
save him 126
himself 154
himura 39
him again 23
to save your life 21
to save you 50
to save my city 50
to save me 22
to save her 24
save him 126
himself 154
himura 39
him again 23
him too 56
him and me 36
him or me 60
him who 26
to say the least 206
to say good 30
to say goodbye 37
to say 74
to say what 25
him and me 36
him or me 60
him who 26
to say the least 206
to say good 30
to say goodbye 37
to say 74
to say what 25