English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / Save him

Save him translate Turkish

3,474 parallel translation
You save him, he's still your undoing.
Onu kurtardın. Ama hala senin felaketin.
Oh, okay, so, I should just wait for him to choke in public again, and then not save him?
Hah, peki. Yani öyleyse şimdi tekrar kalabalıkta boğulmasını bekleyip, sonra da kurtarmayacak mıyım?
And they couldn't save him.
Onu kurtarmayı başaramamışlar.
If he thinks you're dead, I won't be able to save him.
Senin öldüğünü düşünürse, onu kurtaramam.
Oh, I must have gotten all bloody when I tried to save him.
Onu kurtarmaya çalışırken üstüm başım kana bulanmış demek ki.
"Save him"? Really?
Kurtarmaya çalışırken mi?
she couldn't save him.
çünkü onu kurtaramadı.
He had a reversed heart, but the bullet still tore through major arteries and they couldn't save him.
Kalbi ters taraftaymış ancak kurşun ana atar damarı yırtmış ve onu kurtaramamışlar.
So, even if you found him alive, the act of removing the weight, trying to save him, would have released those toxins into the bloodstream.
Yani, kendisini yaşıyor halde bulsak bile ağırlığı kaldırma eylemi, onu kurtarmaya çalışmak zehirli maddeleri kan akışına bırakacaktı.
You paid me to save him, not listen to him talk.
Onu kurtarmam için para ödedin, konuşmasını dinlemem için değil.
And so... so I'm scrambling down the rock face to try and save him, when the stupid goat... he sees a shrub.
İşte... bu yüzden aptal keçi ne zaman bir çalı görse aşağı iniyor, bende onu kayaların arasından kurtarmaya çalışıyorum.
It's gonna be hard to save him if he can't save himself.
Eğer kurtarılmak istemiyorsa onu kurtarması zor olacak.
We try to save him. The Chinese try to kill him.
Biz adamı kurtarmaya çalışacağız, Çinliler öldürmeye...
we have to save him!
Onu hemen çıkartmamız gerek!
Waiting for me to save him.
Benim gelip, onu kurtarmamı bekliyordu.
You had your chance to save him, but it's too late.
Onu kurtarmak için şansın vardı, ama artık çok geç.
I tried to save him but I...
Kurtarmaya çalıştım ama...
No, so we can try and save him.
Hayır onu kurtarmayı deneyelim diye.
Hey, you're the one who said that you didn't want to help save him.
Onu kurtarmak istemediğini söyleyen sendin.
In fact, we tried to save him.
Aslında biz onu kurtarmaya çalıştık.
I did everything I could to save him.
Her şeyi yaptım Onu kurtarabilirdim.
Will it save him?
Onu da kurtaracak mı?
You shot him, now you're trying to save him?
Onu vurdun, şimdi de kurtarmaya mı çalışıyorsun?
What, you think'cause I went out on my own, I want to save him?
Ne, sırf tek başıma gittim diye, onu kurtarmak istediğimi mi sandın?
I'm sorry you couldn't save him.
Onu kurtaramadığına üzüldüm.
I must save him.
Onu kurtarmalıyım.
He wants me to save him, Henry, everyone.
Onu, Henry'yi, herkesi kurtarmamı istiyor.
And now you have a chance to save him, thanks to me and Belle.
Benimle Belle sayesinde artık onu kurtarmak için bir şansın var.
Felicity, we can't save him!
Felicity, onu kurtaramayız!
- We can't save him.
- Felicity, onu kurtaramayız!
I'm gonna save him.
Onu ben kurtaracağım.
Guess I'm still trying to save him.
Sanırım hâlâ onu kurtarmaya çalışıyorum.
They didn't see what happened to him if he managed to save himself...
Ona ne olduğunu, hayatta kalıp kalmadığını bilmiyorlarmış.
I couldn't save him.
Onu kurtaramadım.
She did help us save him.
Onu kurtarmak için bize yardım etti.
We'll save him.
Kurtaracağız.
I'm gonna save him.
Onu kurtaracağım.
I'm so sorry, Mrs. Griffin, but Brian's injuries are just too severe for us to save him.
- Çok üzgünüm Bayan Griffin ama Brian getirildiğinde çok ağır yaralı olduğundan müdahale etmemiz için çok geçti.
Save him...
Kurtar onu...
Please... save him...
Lütfen kurtar onu.
It was just a little cupid shuffle. Before I had to let him go to save you,
Seni kurtarmam için gitmesine izin vermeden önce bunu ele geçirdim.
That a guy with a bow and arrow can't save a guy whose had a building fall on top of him.
Yaylı oklu bir adamın tepesine bina yıkılmış bir adamı kurtaramayacağını.
Kill him, save Gus.
Onu öldür, Gus'ı kurtar.
So you dressed him up in bondage gear, set him up with a dominatrix, all so that the company could save giving him a retirement bonus?
O yüzden onu fetiş kıyafetine soktun ve dominatriksi de ayarladın ki, şirket ona emeklilik ikramiyesi vermekten kurtulsun?
In order to save Thomas, we must bring him back.
Thomas'ı kurtarmak için onu buraya geri getirmemiz gerek.
Save everyone a lot of trouble if you'd let me kill him.
Öldürmeme izin verseydin birçok insan rahat edecekti.
I wish I was able to help him, help save Henry.
Keşke ona yardım edebilsem. Henry'yi kurtarabilsem.
You can save him, right?
Onu kurtarabilirsin, değil mi?
Let him save the day.
Bırak da günü kurtarsın.
He's about to go out there and look for him, try to save your father, save the man who tortured him, manipulated him, threw him in a hole until he was nearly driven out of his mind.
Çıkıp onu aramaya gitmek üzere, neredeyse aklını kaçırmasını sağlayan, ona işkence eden, onu manipüle eden, onu bir deliğe atan babanı kurtarmaya çalışacak.
He wants to save me. And you've obviously convinced him there's some... experimental therapy that can cure my leukemia.
Beni kurtarmak istiyor ve belliki sen lösemimi tedavi etmek için deneysel bir tedavi olduğuna onu inandırmışsın.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]