To save me translate Turkish
2,742 parallel translation
Diggle, I'm not looking for anybody to save me.
Diggle, beni kurtaracak birilerini aramıyorum ben.
Very nice of you to try to save me, though.
Beni kurtarmaya çalışman çok nazikti.
I'm only alive because she told Stefan to save me first.
Stefan'dan önce beni kurtarmasını istediğini için hayattayım.
You're the last one I wanted to save me!
Beni kurtaran keşke sen olmasaydın.
Why did you risk your life like that to save me?
Neden beni kurtardın?
Remember that wind funnel that you used to save me?
Beni kurtarırken yaptığın rüzgâr hunisini hatırladın mı?
Those men are Yakuza, and they're not here to save me, they're here to kill me.
O adamlar Yakuza. Beni kurtarmaya gelmediler. Öldürmeye geldiler.
You've got to save me!
Beni kurtarmalısın.
Nathan would never have stopped trying to save me.
Nathan beni kurtarmaya çalışmayı asla bırakmazdı.
How good of you to save me the trouble of finding you.
Beni seni arama derdinden kurtarmış olman ne kadar güzel.
Yeah, well, you tell mom to save me a piece of cobbler.
Tamam, anneme söyle bana da bir parça pasta ayırsın.
That's the only way to save me.
Beni kurtarmanın tek yolu bu.
Remember that bench you used to save me?
Beni kurtarmak için kullandığın o tezgâhı hatırlıyor musun?
Mulan, I was cursed to spend eternity in that horrible sleep, and the only reason I'm here is because you and Phillip risked your lives to save me.
Mulan, o korkunç uykuda ebedi olarak hapsolduğum bir lanet altındaydım ve burada olmamın tek nedeni Philip'le beraber beni kurtarmak için hayatlarınızı tehlikeye atmış olmanız.
Couldn't stop trying to save me.
Beni kurtarmaya çalışmayı bir türlü bırakamadı.
And I won't let you take a piece of yourself to save me.
Beni kurtarmak için kendinden bir parça vermene de izin vermem.
That he failed our city, and that it was up to me to save it and right his wrongs.
Şehrimizi lekelediğini anlattı ve hatalarını düzeltmesinin bana bağlı olduğunu söyledi.
You asked me to save the city.
Şehri kurtarmamı istedin.
So, if you'll allow me to save us both a little time...
Bu yüzden, eğer ikimiz için biraz vakit kazanmama izin verirsen...
He threw me under a bus to save his career.
- Kariyerini kurtarmak için beni otobüsün önüne itti.
Tell me how to save Juliette.
Juliette'i nasıl kurtaracağımı anlat.
But I also know that she's the best thing that's ever happened to me, and I will do whatever I gotta do to save her.
Ama aynı zamanda Annie'nin başıma gelen en güzel şey olduğunun da farkındayım ve onu korumak için her şeyi yapacağım.
How am I supposed to save a woman who wants to put me on the front page?
Beni manşetlere taşımak isteyen bir kadını nasıl koruyabilirim ki?
Well, I'm off to save a tree let me know how this all turns out.
Ben bir ağacı kurtarmaya gidiyorum. Neler olduğunu sonra anlatırsınız.
Huh? You want to be a tough guy, or you want me to save your friend's life?
Sert adam olmak mı istiyorsun yoksa arkadaşının hayatını kurtarmamı mı?
Hey, remember that time when I tried to trick you into getting me pregnant to save our marriage?
Hani evliliğimizi kurtarmak için, seni hamileyim numarasıyla kandırdığımı hatırlıyor musun?
I'm up to my eyeballs trying to save things around here, and your peds program really doesn't mean that much to me, okay?
Burada bir şeyleri düzeltebilmek için canım çıkıyor ve senin çocuk cerrahisi programın benim için pek de bir şey ifade etmiyor, tamam mı?
It really was the only way to save you, since you were bound and ".hooded, which leads me to my second apology.
Ellerin ve kafan bağlı olduğu için seni kurtarmanın tek yoluydu bu. Ki bunlar da ikinci özür sebebim olacak.
The client asked me to save his dream.
Müşteri hayalini kurtarmamı istedi.
You don't have to "save me" anymore, Grace.
Beni artık "kurtarmak" zorunda değilsin, Grace.
But after talking with Max, the thought of not fighting to save his leg is incomprehensible to me.
Ama Max ile konuştuktan sonra bacağını kurtarmak için çabalamamak düşüncesi benim için akıl almaz bir şey.
You risked the fire to come and save me.
Alevlerin içine girip beni kurtardığın için.
That wasn't just for me... But it was also to save you.
Bunu sadece beni değil seni de kurtarmak için yaptı.
But she came running without even reporting it to the police. That wasn't just for me, but it was also to save you!
Bunu sadece beni değil seni de kurtarmak için yaptı.
- Jesus. - My mom taught me to save for a rainy day.
- Annem bana kara günler için birikim yapmamı öğretti.
To save me.
Beni kurtarmak için.
You saved me from that thing, and now we have the chance to save everyone else.
Beni o şeyden kurtardın, şimdi herkesi kurtarabiliriz.
This Thorian blaster was given to me by the vice chancellor of Loron when I helped save the queen...
Bu Thorian silahı bana Loron Şansölye yardımcısı tarafından verildi.
It's your turn to save me back.
Şimdi kurtarma sırası sende.
So what you're saying is that you wanna use me, your non-family, to make a good impression on your new real family. Yeah, having Sage in your show will save my relationship with Steven. Yeah.
Yani demek istediğin beni kullanmak istiyorsun, ailenden olmayan birini, yeni ailen üzerinde iyi bir etki bırakmak için.
You couldn't have a seat for my boyfriend next to me because you had to save it for one of your indentured minions.
Benim erkek arkadaşım için bir koltuk ayıramıyorsun çünkü onları diğer yalaka yardımcılarına saklamak zorundasın.
If your sensei will have me, I want to learn how to save her.
Eğer hocan beni alırsa onu nasıl kurtarabileceğimi öğrenmek istiyorum.
I'd like to thank all the ladies over the years with whom I've practiced fake romantic speeches and, of course, Robin Scherbatsky for being so hypnotized by hog that she needed me to come and save her.
Yıllar boyu yapmacık konuşmalar yaptığım kadınlara teşekkürlerimi sunuyorum. Tabii bir de Robin Scherbatsky'ye. Bir "dalgaya" öyle takılmıştı ki gelip onu kurtarmam gerekti.
If you save time to watch me, don't you think there will be time for you to look in the mirror?
Beni izleyeceğim diye vakit kaybedersen aynaya bakacak vaktin olur mu sence?
You begged me to save your daughter, and I did.
Kızını kurtarmam için bana yalvardın, ben de kurtardım.
( Amos Lee's "Mama Sail To Me" playing ) You save lives.
Sen hayat kurtarıyorsun.
Tell him if I'm gonna save Juliette Barnes'public image, he is going to owe me.
Juliette Barnes'ın imajını düzeltirsem bana borçlanacağını söyle.
By the way, I'm not sure what deal you and Marshall made that makes you willing to walk in here and act all nice, but let me save you the trouble.
Bu arada Marshall'la yaptığınız anlaşmanın buraya gelmeni ve seni iyi davranmaya yönelttiğini sanmıyorum ama seni zahmetten kurtarayım.
You drew first blood. You and Verna turned on me when you conspired to save Lindsay Dwyer behind my back.
Verna'yla birlikte arkamdan iş çevirip Lindsay Dwyer'ı kurtardınız.
This book is dedicated to Sergeant Harrison Scott and Private First Class Anthony Hernandez, two men who saved me so I could save others. "
Bu kitap hayatımı borçlu olduğum Çavuş Harrison Scott ve Birinci Sınıf Er Anthony Hernandez'e adanmıştır... Başkalarını kurtarabileyim diye beni kurtaran iki adama.
And now you're here asking me for something- - to save you.
Şimdi ise sen benden bir şey istiyorsun. Kurtarılmak istiyorsun.
to save your life 21
to save the world 23
to save you 50
to save my city 50
to save him 16
to save her 24
save me 469
mexico 335
metro 61
merci 624
to save the world 23
to save you 50
to save my city 50
to save him 16
to save her 24
save me 469
mexico 335
metro 61
merci 624