Too hard translate Turkish
5,452 parallel translation
Little smart-alecky, maybe, like you're trying too hard to be cool like fuckin'Hugh over there.
biraz ukalaca, belki, kuul olmaya çok zorlamışssın kendini sanki Kodumun Hugh'unun yaptığı gibi.
This is too hard.
Çok zor bu iş. Neden gidip o soygunu yapmıyoruz?
It's too hard.
Çok zor geliyor.
I wouldn't be too hard on myself, if I was you.
Ben olsam kendimi zorlamazdım.
- Y-you work too hard, Jane.
- Sen çok fazla çalışıyorsun, Jane.
We've tried too hard for you to do this.
Bunun için o kadar uğraştık.
Hope she doesn't take being an orphan too hard?
Umarım yetim kalmaya çok üzülmez.
It's like she's trying too hard to be helpful.
Bana yardımcı olmak için çok zorluyor gibi.
Do you think it's possible that maybe, just maybe, you're trying a little too hard to push Betsy out?
Sence belki, sadece belki Betsy'i biraz fazla zorluyor olabilir misin?
- Too hard headed for that.
- Çok salak.
Raising a child alone is too hard.
Tek başına çocuk büyütmek çok zor.
Looking after her is too hard for us.
Ona bakmak, bizim için çok zor olacak.
But too hard find clients.
Çok zor, bulmak müşteri.
Don't work too hard now.
Kendini çok zorlama.
It's too hard to get into.
İçine girmesi çok zor.
You're playing too hard to get.
Kendini çok ağırdan satıyorsun.
Well it's the only house around here for miles so it shouldn't be too hard to find.
Bu çevredeki tek evi bulmak çok da zor değildir herhalde.
You're pushing him too hard.
Onu fazla zorluyorsunuz!
because it's too hard for him.
Çünkü bu onun için çok zor.
But if it's too hard for you to be here, then...
Amam burada olmak senin için çok zor O zaman sen...
It's too hard.
Tamam mı? Çok zor.
It's too hard to see.
Bir şey görmek çok zor.
That the Catholic priests in Africa are allowed to get married because chastity's just too hard for them?
Afrika'daki Katolik rahiplerinin evlenmeye izinli olduğu iffet yemini onlara çok zor geldiği için?
She worked too hard.
Çok çalışıyordu.
It would be too hard.
- Böylesi çok zor olur.
Shouldn't be too hard to find him, then.
- O zaman bulmak zor olmasa gerek.
Look, Lester... if this is too hard for you, you can just give us the bare bones...
- Bak Lester eğer zor geliyorsa olayları yüzeyden -
Hey, dad, we don't need to work too hard.
Hey baba, bizi bu kadar çalıştırmana gerek yok.
Hedig is working you too hard.
Hatırlamıyorum. Hedig seni çok çalıştırıyor.
Hedig pushes him too hard.
Hedig onu çok zorluyor.
You pushed Max too hard.
Beni çıkarman lazım. Max'i fazla zorladın.
You think I'm too hard on them?
Çok mu üzerlerine gidiyorum sence?
Malia stayed in contact with him for a few years, but over time, it was just too hard to get ahold of him.
Malia, onunla bir kaç yıl iletişimde kaldı ama zamanla onunla bağlantı kurmak zorlaştı.
If it's too hard for you to be here with her...
Burada onunla olmak zor geliyorsa eğer...
Yeah, maybe talking to people is too hard.
Belki insanlarla konuşmak fazla zordur.
I've worked too hard to get to where I am now.
Şu anda bulunduğum yere gelmek için çok uğraştım.
Oh, you like the idea of me falling in love again, but you're worried that I'm falling too fast and too hard.
Yeniden âşık olmamı sevdin ama çok hızlı ve çok âşık olmamdan endişe ediyorsun.
I've worked too hard to leave with nothing.
Elim boş dönemeyecek kadar uzun ve çok çalıştım.
Well, it's hard for you too, Senpai.
Kötü zamanlar geçiriyorsun, Senpai
Pretending we're a couple has been hard on me, too.
Çiftmişiz gibi davranmak benim için de zor.
It's too damn hard.
Bu benim için çok zor.
Yo, the Spanish bitches are sitting on too many freakin'pillows, making it hard to see and shit.
İspanyol sürtükleri çok fazla yastıkta oturuyorlar, görmek çok zor bu boku.
Even the monsignor won't find it hard to argue that we've held our charitable hand out much too long.
Hayır işlerinde gereğinden fazla cömert davrandığımızı Monsenyör de kabul edecektir.
He's a hard-on, your father, and you're too trusting.
Baban şerefsizin teki ve sen, ona çok güveniyorsun.
and my leg's in... ( Voice on radio. )... pretty bad shape... ( Voice on radio. ) I'm fine... ( Voice on radio. ) Hard to breathe now too.
Ayaklarım da iyi durumda değil. İyiyim, nefes almakta güçlük çekiyorum.
I was going to say that the whole thing was like a monument to someone trying too damned hard to be different.
Şunu diyecektim farklı olmak için aşırı uğraşan birinin eseri gibi olmuştu her şey.
Look, this whole destiny thing is hard to understand, believe me, I am having trouble with it too...
Bak, tüm bu kader olayını anlamak zor inan bana, ben de güçlük çekiyorum...
Hey, you know what? It's hard being me, too.
Ben olmak da zor bir iş.
Hard to charge, too much chatter.
- Dolmak çok zor, çok fazla laklak var.
I love you, too, hard-ass.
Ben de seni seviyorum zorba.
- Once you've gone too far, it's hard not to go all the way.
- Bir defa sınırı aşınca yoldan geri dönmek çok zordur.
hardware 22
hard 725
hardy 174
hardly 502
harder 533
hardman 24
hardcore 24
harding 62
hard pass 21
hardison 43
hard 725
hardy 174
hardly 502
harder 533
hardman 24
hardcore 24
harding 62
hard pass 21
hardison 43
hard kill 18
hard day 29
hard times 35
hard work 70
hardly ever 25
hard worker 16
hard to tell 74
hard to starboard 26
hardworking 26
hard right 23
hard day 29
hard times 35
hard work 70
hardly ever 25
hard worker 16
hard to tell 74
hard to starboard 26
hardworking 26
hard right 23