Touchy translate Turkish
789 parallel translation
Don't be so touchy.
Bu kadar alıngan olmayın.
It's a touchy situation.
Bu hassas bir konu.
Don't be so touchy, General.
Bu kadar alıngan olma, General.
Me, touchy as much as I want.
Ben, alınganım istediğim kadar.
They've made a mighty touchy situation.
Çok hassas bir konumdalar.
Her Majesty's very touchy about having her subjects strangled.
Majesteleri buyruğu altındakilerin boğazlanması konusunda çok hassas.
So sensitive, so touchy...
Hassasmış, kırılganmış...
- Grizzly bears Touchy beasts
- Bozayılar alıngan yaratıklardır
How touchy!
Ah, ne kötü!
People that handle touchy chemicals or high explosives men in the dynamite factories.
Patlayıcı madde veya hassa kimyasallarla çalışan insanlara, dinamit fabrikasındakiler mesela.
- Oh, you're getting touchy, huh?
- Alınganlık ediyorsun, öyle mi?
Now, Jonesy, don't be touchy.
Jonesy, bu kadar alıngan olma.
Gettin'to be a kind of touchy subject, huh?
Hassas bir konuya dokunduk galiba.
- Now who's touchy?
- Şimdi kim hassaslaştı bakalım?
- Lon, don't get so touchy just because Lucille doesn't think you're good enough to take her to the dance.
- Lon, Lucille onu dansa götürecek kadar iyi olduğunu düşünmüyor diye alınganlık yapma.
I think we can do with all the understanding we can scrape together in these touchy times.
Bu hassas zamanlarda birbirimize karşı anlayışlı olabiliriz sanırım.
Touchy and demanding masters, as you'll see.
Göreceğin gibi, hassas ve talepkâr efendiler.
Don't be so touchy.
Bu kadar alıngan olma.
You're being a little too touchy about a perfectly inoffensive remark, seems to me.
Tamamen zararsız bir ifade karşısında fazla alıngan davranıyormuşsun gibi geldi.
- You're always so touchy about his plays.
- Onun oyunları hakkında hep çok hassassın.
His money's all right, but I wish he wasn't so touchy.
Parası neyse de, keşke bu kadar alıngan olmasaydı.
Heavy ball and a light charge of powder works best on a touchy little craft like this, here.
Böyle ufak bir araç için, ağır top ve çok az barut, çok işe yarar.
My stomach is very touchy.
Midem çok hassas ;...
You're touchy about yourself but oblivious of others.
Kendin için alıngansın ama diğerleri umurunda değil.
Well, that's a touchy question.
Bu zor bir soru.
And I'm sorry, but I don't think we're ever gonna have a touchy-feely, mother-daughter relationship like on TV and the movies because you know what?
Üzgünüm ama asIa TV'de ve fiImIerde gördüğün tarzda sevgi doIu bir... ... anne-kız iIişkimiz oImayacak çünkü öyIe bir şey yok!
You're always so touchy.
Hep böyle alıngan oldun.
You're a little touchy.
Biraz tedirginsin.
Frank's just touchy about his name.
Frank isim konusunda biraz işkillidir.
Patty is touchy about what I'm going to show you but she loves this land as all of us Rogers do.
Patty, sana göstereceğim şey konusunda biraz duygusal ama bu toprağı, bizim kadar seviyor. Bu kadarını biliyorum.
Why's everyone so touchy?
Bu ne alınganlık?
I swear boys, this CO of yours is about as touchy as a she-bear with cubs.
Yemin ederim, komutanınız yavrularını koruyan bir ayıdan farksız.
Boys seem a little touchy these days.
Çocuklar bugünlerde biraz tedirgin.
You're so touchy!
Fazla alıngansın!
You're touchy, Bick.
Amma hassassın Bick.
Touchy as an old cook.
Bir aşçı kadar hassassın.
Why are you so touchy?
Niye böyle hassassın?
Sometimes he gets awful touchy.
Bazen çok duygusallaşıyorsun.
Touchy?
Alıngansın ha?
ls she always so touchy?
Her zaman bu kadar alıngan mıdır?
It's kind of touchy, Doc, I...
Bu biraz hassas bir konu doktor.
- Sure. Didn't know you're touchy about it.
Bu konuda hassas olduğunu bilmiyordum.
I live here. I'm touchy about everything.
Ben burada yaşıyorum.
A little touchy, but...
Biraz alıngan, fakat...
Well, don't be touchy, my dear.
Şey, alıngan olma, tatlım.
And all for formalities, backing out, all that sort of thing he's very touchy about that.
Geri geri çıkmak vesaire gibi tüm formaliteler konusunda son derece hassas.
He's a very touchy proposition altogether but a very vital one.
Kendisi son derece hassas ve son derece hayati bir konu.
You're touchy, Sidney.
Bu kadar kırılgan olma Sidney.
Don't be so touchy.
Sana hiç yakışmıyor.
He gets very touchy.
Çok alıngan olur.
Don't get touchy, chief.
Alınma şef.
touche 95
touch 409
touched 29
touching 81
touchdown 220
touch me 152
touch and go 16
touch wood 21
touch him 24
touching you 17
touch 409
touched 29
touching 81
touchdown 220
touch me 152
touch and go 16
touch wood 21
touch him 24
touching you 17