Underfoot translate Turkish
127 parallel translation
"crushing them underfoot like grapes in the wine press."
"şarap presindeki gibi herkesi sıkıp eziyor."
You're always underfoot, not working, not talking!
Hep ayakaltındasın, işe yaramıyorsun, konuşmuyorsun!
It's going to be difficult enough as it is without them underfoot.
Rahatsızlık verecek.
To get Lt. Holden out from underfoot... I sent him and his men to scout the island.
Teğmen Holden'dan kurtulmak için onu ve adamlarını, adayı keşfe gönderdim.
And the God, Jehovah, will execute his vengeance on ye who despise his dying love and trample his benefits underfoot.
Şimdi Tanrı'nın intikam zamanı onu küçümseyenleri ayaklar altına alacak.
I got a right to come home and take my shirt off and relax without having that kid underfoot, huh?
Eve gelince gömleğimi çıkartıp dinlenmem şart. ... o çocuk ayak altında olmamalı.
He never minded me underfoot.
Ayakaltında dolaşmama hiç kızmazdı.
Nothing can be done with it but throw it out to be trodden underfoot.
Artık dışarı atılıp ayaklar altında çiğnenmekten başka bir işe yaramaz.
I mean for today, Mark, so he won't be underfoot.
Bugün için diyorum, Mark, böylece ayak altında olmaz.
Move, before you're trampled underfoot.
Çiğnenmemek için, ilerleyin.
You know Dulcie would never stand for having you underfoot.
Biliyorum ki Dulcie'nin senin ayak altında dolaşmanı istemeyecektir.
I'll try not to be underfoot.
Ayakaltında olmamaya çalışacağım.
Callie's cleaning the house, so I'd be underfoot, so I'm supposed to stay with either Cousin Zack or you.
Benim de ayak altında olmamam için, ya kuzen Zack ya da seninle kalmam gerekiyor.
You join us just as the competitors are running out - onto the field on this lovely winter's afternoon here, with the going firm underfoot and very little sign of rain.
Bize katıldığınız anda yarışmacılar bu güzel kış günü sahaya koşuyor. Saha kuru, yağmur alameti az.
The golden talisman underfoot is phenomenon approaching.
Bastığımız altın tılsım yaklaşan bir olgu.
"... the power to tramp underfoot serpents and scorpions.
" yılanların ve akreplerin başını ezme gücünü verdin.
Or I'll crush you underfoot like a flea!
Yoksa seni bir pire gibi ayağımın altına alırım.
I don't know, it just seemed easier and quieter if they weren't underfoot.
Bilmem, onlar ayak altında değilken biraz kafa dinliyorum.
Only our best knights can trample them underfoot.
Sadece en iyi süvarilerimiz bile onları ayaklarının altında ezebilir.
They keep us underfoot
Bizi ayakları altına alıyorlar
And who is it that Justice is trampling underfoot?
Peki, adaletin ayaklarının altında sürünen kişiler kim?
-.. mercilessly crushed underfoot!
-... merhametsizce ayaklar altında ezmek için!
Unless you reveal the way to the mines, I will pluck out your eye and crush it underfoot like a grape.
Hazinelere giden yolu açıklamazsan, senin gözlerini çıkartır ve bir üzüm tanesi gibi ayaklarımın altında ezerim.
Professor, if you do not tell me the way to the mines I will pluck out your daughter's eyes and crush them underfoot like a grape.
Profesör, eğer bana Hazinelere giden yolu söylemezsen kızının gözlerini çıkartır ve onları birer üzüm tanesi gibi ayaklarımın altında ezerim.
I shall raise a new army... and crush this upstart Gedren underfoot.
Yeni bir ordu kurup Gerden'i mahvedeceğim.
Whenever it's wet underfoot I must put on my goloshes.
Yerler ıslandı mı beni galoş giymeye zorluyor.
It crackles underfoot.
Ayaklarımın altı çatırdıyor.
You must stay clear Mr. Holmes or be trampled underfoot.
Açık olmalısın, Bay Holmes! Yoksa ayaklar altında kalırsın.
I understand you have to be here, but keep out from underfoot.
Burada olmanız gerektiğini anlıyorum, ama ayak altında durmayın.
Dionin, who was trodden underfoot by the son of man,
Dionan, İsa'nın ayakları altında çiğnendi.
Yeah, and plenty of winter tubers underfoot.
Evet, ve bol kış yumruları ayağımızın altında.
We'll see how good your skills are when things are slippery underfoot.
Zemin kayganlaştığında ustalığının ne kadar iyi olduğunu anlayacağız.
We've learned that we can either stay out from underfoot or be stepped on.
Ya ayaktan uzak duracaksın, ya da ezilmeyi göze alacaksın.
One day the land is so dry the withered plants crunch to pieces underfoot.
Bir bakmışsınız toprak o kadar kurudur ki solmuş bitkiler ayak altında parçalanır gider.
Soon there'll be two little O'Briens scampering about underfoot.
Yakında ayak altında koşturup duran iki küçük O'Brien olacak.
Hay underfoot.
Ayağımın altında saman var.
It's the least I can do to string together a few moments of silence without her underfoot.
O ayakaltında değilken en azından birkaç sessiz dakika geçirebilirim.
I am not really myself except in the midst of elegant crowds... at the heart of rich districts... or amid the sumptuous ornamentation of palace hotels... an army of servants and a plush carpet underfoot...
Şık insanların, zengin yerlerin mekanların, zarif süslerin olduğu otellerin, hizmetçi ordularının ve görkemli halıların olmadığı yerlerde kendim olamıyorum.
Rather than crush the grape underfoot they place the fruit on the belly of a bride and reap its juices when the young husband steers his vessel into port.
Üzümleri ayak altında ezmek yerine gelinlerin göbeğine koyarlar. Genç kocaların limanlarına yanaşması ile ezilir üzümler.
You mean besides the fact that you led me on for the sole purpose of crushing me underfoot?
Sırf kalbimi kırmak için başta bana umut vermen haricinde mi?
Burned to death or trampled underfoot by the monster.
Ya yanarak öldüler ya da canavarın ayakları altında ezildiler.
- They appear to be always underfoot.
- Hep ayak altında oluyorlar.
I say we spray them with citronella or squash them underfoot.
Üzerlerine sitronella ilacı sıkalım ya da ayağımızın altında ezelim. Efendim.
Me with a whole passel of critters underfoot.
Ben ve diz boyunda bir sürü canavar.
You boys have been underfoot long enough.
Ayak altında çok dolandınız.
Because underfoot, well, you can see underfoot it's not quite right for these shoes.
Bastığımız yeri görüyorsunuz, bu ayakkabılar buna uygun değil.
I have flesh swooning underfoot, and it needs repositioning, stat.
Bende insan bayıltan ayak var ve yeniden takılması lazım, acele.
Vertov and his wife Elizaveta cut their documentaries and newsreels... in dark basements with rats scuttling underfoot.
Vertov ve karısı Elizaveta belgesellerini ve haberlerini... farelerle birlikte bodrum katlarında kurguladılar.
Whistle- - ( whistles ) - -and I'm underfoot.
Islık çaldın mı hemen gelirim.
I'm usually just underfoot around here anyway.
Zaten ayakaltındayım.
Always underfoot! Scram!
Ah hala mı!
under 290
understand 2529
underground 88
underwear 81
understanding 63
undercover 116
underwater 36
underneath 75
understood 2547
underpants 29
understand 2529
underground 88
underwear 81
understanding 63
undercover 116
underwater 36
underneath 75
understood 2547
underpants 29
underwood 165
under the bridge 22
under the radar 23
under the bed 63
under the sea 16
understand me 81
understandable 121
under the table 51
understand this 55
understand what i'm saying 17
under the bridge 22
under the radar 23
under the bed 63
under the sea 16
understand me 81
understandable 121
under the table 51
understand this 55
understand what i'm saying 17