Underprivileged translate Turkish
159 parallel translation
If I don't look after the interests of the underprivileged, somebody else will.
Yoksulların çıkarlarını ben gözetmezsem bu işi bir başkası yüklenmeye kalkabilir.
The decent, ordinary citizens know that I'll do everything in my power to protect the underprivileged, the underpaid, and the underfed.
Bütün namuslu yurttaşlar, yoksulları dar gelirlileri, açları korumak için elimden geleni yapacağımı biliyorlar.
When your precious underprivileged really get together.... Oh, boy....
Senin değerli yoksulların birleşmeyi gerçekten öğrendikleri gün eyvah eyvah...
On behalf of the underprivileged children of this town... I'd like to thank you over-privileged ladies... for sharing your excess privileges with us.
Siz ayrıcalıklı hanımlara, fazla gelen ayrıcalıklarınızı paylaştığınız için kasabanın ayrıcalıklardan yoksun çocukları adına teşekkür etmek istiyorum.
You vote guilty like the rest of us, then some golden-voiced preacher tears your heart out - some underprivileged kid couldn't help becoming a murderer - and you change your vote.
Hepimiz gibi suçlu oyu verdin, sonara altın gibi parlak sesli bir vaiz yüreğini parçaladı - imkanları olmayan bir çocuk katil olmaktan kendini alamadı - ve sen oyunu değiştirdin.
Love Your Underprivileged Brother Week?
İmkanları Olmayan Kardeşinizi Sevin Haftası falan mı?
A most moving appeal from the underprivileged children's home.
Kimsesiz çocuklar evine yardım sözü verdim.
Well, last week, four of your underprivileged children beat him up.
Geçen hafta, senin gariban çocuklardan dördü onu dövdü.
What I'm asking is that the Chapel Building Fund be used as the nucleus for an expanding free scholarship fund, for the education of gifted but underprivileged boys.
İstediğim şey, yetenekli ama imkanı kısıtlı olan çocukların yararına... Şapel İnşa Fonu'nun, ücretsiz burslu öğrenim fonunu... genişletmek için kaynak olarak kullanılmasıdır.
Every time I fought for the underprivileged majorities,
Sosyal haklardan mahrum çoğunluklar için her zaman savaştım.
But there is no vote for the poor, for the underprivileged no vote for all those who took up arms to put down the very autocracy that this Parliament now imposes upon us.
Ama fakirlerin, hor görülenlerin şimdi bu Parlamentonun bize empoze ettiği otokrasiyi yıkmak için savaşanların oy hakkı yok.
"The Underprivileged classes".
"Alt tabaka".
"the textile bourgeoisie", "the underprivileged classes", "the man in the street",
"Tekstil burjuvazisi" "alt tabaka" "sokaktaki insan" "bekâr anneler", vs...
They're having a party today for underprivileged children.
Bugun sokak cocuklari icin eglence duzenliyor.
For the underprivileged, yeah.
Maddi durumu olmayanlar için, evet.
The underprivileged are beating our brains out.
Maddi durumu olmayanlar lanet beyinlerimizi dağıtıyor, anlatabildim mi?
Listen to the underprivileged child back there, will you?
Arkadaki mahrum çocuğu dinliyor musun?
Now you're part of an underprivileged minority, and you're going to suffer.
Değeri bilinmeyen bir azınlığa mensupsunuz ve acı çekeceksiniz.
Continues to teach underprivileged children.
Yardıma muhtaç çocukları eğitiyor.
- He is one of those underprivileged types.
- Biraz olanakları kısıtlıdır da.
I add one name, somebody who's a standout and yet underprivileged.
Başarılı, ama imkanları olmayan birini.
Underprivileged childhood, I guess.
Çocukluğum zor şartlarda geçti.
Couple that with Ellis'work with underprivileged kids, some of whom are seated at the head table right now with Ellis...
Buna bir de Ellis'in şanssız çocuklar için çalışmalarını ekleyin, çocukların bazıları şu anda Ellis'le birlikte oturuyor...
Each blow he strikes, he strikes it for all those who are discriminated against, the downtrodden, the underprivileged the denied, the segregated.
Vurduğu her yumruğu, ayrımcılığa maruz kalan aşağılanan, ezilen, reddedilen, istenmeyen tüm o insanlar için vuruyor.
Tell me about this auction. Well, they're raising money for underprivileged kids so they can go to summer camp.
Bakıma muhtaç çocuklar yaz kampına gidebilsin diye yapılan bir açık arttırma.
Just the weekends, when he gives rides to underprivileged children.
Sadece hafta sonları, imkânları az olan çocukları bindirirken. Çok güzel.
You're here washing dishes for the remedial work-study program for Capeside's underprivileged youths?
Burada, Capeside " ın çaresiz gençliği için yaratılmış olan... '"hem çalış hem oku"'programı için bulaşıkları yıkıyorsun, değil mi?
You know, I could have toys for underprivileged kids in here.
Torbalarda imkanları olmayan çocuklar için oyuncaklar olabilir.
As your new leader, I promise to do my best... to weed out the geeks, losers and underprivileged... and toss their fat asses out of our school.
Yeni lideriniz olarak, okulumuzdaki sersemleri, başarısızları ve imkanları kıt olanları ayıklayıp kapı dışarı etmek için elimden geleni yapacağıma söz veriyorum.
A theater major she helps run a drama program for underprivileged children.
Tiyatro okuyor. Yoksul çocuklar için bir tiyatro programına yardımcı oluyor.
- An underprivileged kid.
- İmkânları kısıtlı bir çocuk.
As a rich coIIege-bound student, I once joined some underprivileged youths in saving a community center from being converted into a shopping mall,
Bir zengin kolej mezunu olarak, bir keresinde alışveriş merkezinden Halk Merkezi.... haline getirilmiş bir yerde, olanakları kısıtlı olan gençlere katılmıştım.
I also head the committee to match mentors with underprivileged children.
Yoksul çocuklarla ilgilenen komitenin başındayım.
I'm not taking a dozen underprivileged kids on a canoe trip.
Yoksul çocukları kano gezisine götürdüğüm yalandı.
The other day I was thinking of teaching underprivileged children how to read.
Geçen gün yoksul çocuklara okumayı öğretmeyi düşünüyordum.
He's talking of tutoring underprivileged retards or some shit.
Yoksullara ders vermek gibi boktan şeylerden bahsediyor.
- You're highly underprivileged.
- İmkanların çok kıt.
You know, like, bringing art to the underprivileged kids in the community, blah, blah, blah.
Bilirsiniz, toplum içinde bazı imkanlardan yoksun çocuklara sanat götürmek gibi, falan filan.
I'm gonna seek out all the underprivileged And hungry children of the world,
Dünyanın her yerindeki çaresiz ve aç çocukları..
These are underprivileged kids who've managed to refocus their anger into something constructive.
Bunlar olanakları kıt çocuklar, öfkelerini yapıcı bir şeye yönlendirmişler.
The underprivileged should not be denied these essential diversions.
Daha az şanslılar, bu önemli eğlencelerden yoksun kalmamalılar.
He would rather stay with the outcasts and the whores and the underprivileged than the rich and the hypocrites.
Dışlanmışlarla orospularla, ayrıcalıksız olanlarla olmayı zengin ve ikiyüzlü olanlara tercih ediyordu.
You know Toys for Tots and we deliver gift baskets for the underprivileged.
Biliyorsunuz, çocuklar için oyuncaklar ve fakirlere hediye sepetleri götürüyoruz.
Underprivileged?
Mahrum mu?
What our organization does, in a nutshell, is we raise money for underprivileged children all around the globe, so that they can keep a scrapbook.
Organizasyonumuzun ne yaptığını kısaca özetlemek gerekirse tüm dünya üzerinde maddi imkansızlıklar içinde olan çocuklar için para topluyoruz, böylece onlar da kendi yapıştırma kitaplarını yapabilsinler diye
While Stan Sitwell used the game to raise funds for underprivileged children.
Stan Sitwell ise oyunu imkanları kısıtlı çocuklara para toplamak için kullanıyordu.
We enroll seventy special needs students, most of them from underprivileged families.
Çoğu imkanları kısıtlı ailelerden, 70 fakir öğrencinin kaydını yaptık.
She thinks that we're underprivileged and starving.
Temel sosyal haklardan mahrum olduğumuzu ve açlıktan öldüğümüzü düşünüyor.
It's not her fault she's underprivileged
Belki de almış olduğu kötü eğitimden kendisi sorumlu değil.
You do see the irony of it, though, don't you? My charity donates thousands of dollars to underprivileged kids.
Hayır kurumum, yardıma muhtaç çocuklara binlerce dolar bağışta bulunuyor.
Be nice to the underprivileged countries.
Burnun yine kanamaya başlarsa bil ki fazla karıştırıyorsun.
under 290
understand 2529
underground 88
underwear 81
understanding 63
undercover 116
underwater 36
underneath 75
understood 2547
underpants 29
understand 2529
underground 88
underwear 81
understanding 63
undercover 116
underwater 36
underneath 75
understood 2547
underpants 29
underwood 165
under the bridge 22
under the radar 23
under the bed 63
under the sea 16
understand me 81
understandable 121
under the table 51
understand this 55
understand what i'm saying 17
under the bridge 22
under the radar 23
under the bed 63
under the sea 16
understand me 81
understandable 121
under the table 51
understand this 55
understand what i'm saying 17