You're telling me translate Turkish
5,572 parallel translation
Telling me you're the only other person The Brotherhood wants to gun down more than these kids?
Kardeşlik'in bu çocuklar kadar seni de vurmak istediğini mi söylüyorsun?
You're telling me that you're drunk right now?
Acayip sarhoşum. Bana şu an sarhoş olduğunu mu söylüyorsun?
You're telling me I could lose my eyesight completely?
O zaman bana tamamen göremeyeceğimi mi söylüyorsunuz?
You can't call off the call-off without telling me you're calling off the call-off.
Bana ayrılmaktan vazgeçeceğini söylemeden ayrılmaktan vazgeçemezsin.
Well, why don't you start by telling me why you're here?
Şey, neden niye burada olduğunu anlatarak başlamıyorsun.
Except this huge thing just happened, and you're telling me that your sister did it, and then you're offering me money.
Tabii bu büyük olay başımıza geldi ve sen bana bunu yapanın kardeşin olduğunu söylüyorsun. Ve üstüne bir de bana para teklif ediyorsun.
And now you're telling me that that's
Ve şimdi bana bunun...
And you're telling me that I can't rob a lousy casino?
Sende bana berbat bir kumarhaneyi soyamayacağımı mı söylüyorsun?
- You're telling me - how to speak to Gretchen?
Sen şimdi bana Gretchen ile nasıl konuşmam gerektiğini mi söylüyorsun?
Is this your way of telling me that you're canceling our meeting with the surrogacy agency tonight?
Taşıyıcı annelik kurumuyla yapacağımız görüşmeyi iptal etmek istediğini mi söylemeye çalışıyorsun?
But now you're telling me Colpepper's been murdered.
- Ama şimdi bana Colpepper'ın öldürüldüğünü söylüyorsunuz.
There's something you're not telling me.
Bana anlatmadığın bir şey var.
A no-talent hack turns overnight sensation, and you're telling me that you didn't take a shortcut.
Yeteneksizin teki bir gecede bir olaya dönüşüyor sen de bana kestirmeden gitmediğini söylüyorsun.
Did something happen that you're not telling me about?
Bana anlatmadığın bir şey mi oldu?
But if you're telling me she literally ran into Openshaw... I swear, I never could've imagined she would kill anyone.
Ama bana gerçekten Openshaw'ı vurdu mu diye sorarsan kimseyi öldürebileceğini düşünemezdim.
What you're telling me is we have totally lost control of the situation.
Ne diyorsun? Olayın kontrolünü tamamen kaybettik ha?
You're telling me he had a hole in his nose because of the cocaine?
Kokain yüzünden burnunda delik açılmış mı diyorsun?
Well, I've been a little focused on magic bubble duty, and as you can see by the lack of magic in Mystic Falls, it's a spectacular fail of a mission, and now you're telling me that this whole time
Ben büyü işlerine odaklanmakla meşguldüm. Mystic Falls üzerindeki büyü yokluğundan da anlaşılacağı üzere inanılmaz bir başarısızlıkla sonuçlandı.
So if you're telling me that this task force could help me get ahead of cases like that instead of cleaning up after them...
Yani eğer bana bu özel timin davanın önüne geçmemi sağlayacaksa ardından etrafı temizlemek yerine...
You're telling me this magic hourglass Can destroy reality?
Bu sihirli kum saatinin gerçekliği yok edebileceğini mi söylüyorsun?
There's panic all over the country, and you're telling me you don't have any kind of containment on this thing?
Ülke çapında bir panik var ve sen bana gelmiş bununla ilgili hiçbir sınırlamanın olmadığını mı söylüyorsun?
Oh, right, and you're telling me that doesn't raise a red flag?
Sen de bunun dikkat çekmediğini mi söylüyorsun?
Okay, so you're telling me that he was willing to forget about the beating because of a bracelet?
Tamam, yani bilezik yüzünden dayağı unutmaya mı niyetliydi?
Tell them they'll be looking for an Alice Kelly. Wait a second. You're telling me that she moved to the next town over and changed her name?
Bir dakika, komşu kasabaya taşınıp adını mı değiştirdi diyorsun?
I can't tell you about Caroline except to say that she reminds me of someone. Is there something you're not telling me?
Bana söylemediğin bir şey mi var?
You're telling me this why?
Bunu neden bana söylüyorsun?
You're telling me.
Bana mı söylüyorsun?
You're telling me that that birthmark doesn't make you the slightest bit curious.
Bana, o doğum lekesini görmenin bile merakını arttırmadığını mı söylüyorsun?
But listen, you're telling me that it's important to you and I really appreciate that.
Ama bak, bunun senin için önemli olduğunu söylüyorsan, gerçekten takdir ediyorum seni.
What are you telling me? They're still green.
Bana ne anlatıyorsun Hâlâ yeşil.
You're telling me you are the wrong mans?
- Yanlış erkekler olduğunuzu mu söylüyorsun?
You're telling me!
Bana mı söylüyorsun!
You're holding an uncapped marker, and you're telling me you were not about to tag this subway car?
Elinde kapağı açık bir kalem tutup bununla vagona bir şey yazmayacağım mı diyorsun?
So you're telling me King Moonracer, this guy here, would willingly hang out with a bunch of unwanted toys when he didn't have to?
Yani bana Kral Moonracer'ın mecbur olmadığı halde istenmeyen oyuncaklara liderlik yapıtığını mı söylüyorsun?
Wait... so you're telling me 2014 wasn't a great year for the Kirkwoods?
Yani Kirkwoodların 2014'ü harika değil miydi?
You're telling me.
Bana mı anlatıyorsun.
Oh, you're telling me.
- Kesinlikle.
You're telling me that the billiard ball was shrinking?
Yani bana bilardo topunun küçüldüğünü mü söylüyorsun?
You're telling me that you lied to a suspect in interrogation?
Sorgu esnasında bir şüpheliye yalan konuştugunu mu söylüyorsun?
And you're telling me this out of the kindness of your heart.
- Bunları da tüm içtenliğinle söylüyorsun.
- I know you have Fitch. I know everything they know about your operation. You're gonna want to hear it but I'm not telling you anything until you bring me in.
Fitch'in elinde olduğunu, operasyon ve senin hakkında bildikleri her şeyi biliyorum bunlar duymak isteyeceğin şeyler, ama yanına gelmeden hiçbir şey anlatmayacağım.
And I can't be expected to sit at home waiting for a phone call telling me that you're not coming home!
Ben de senden eve gelmeyeceğini söyleyen bir telefon beklerken evde öylece oturamam.
So, now I'm innocent, is what you're telling me.
Yani bana masum olduğumu söylüyorsunuz.
So you're telling me you somehow managed to dig up the original master of "6 A.M."?
Yani bana nasıl olduysa Sabah 6'nın orijinalini bulduğunu mu söylüyorsun?
You're telling me the story of how you invented yourself.
Bana kendini nasıl keşfettiğinin hikayesini anlatıyorsun.
There's something you're not telling me.
Bana söylemediğin bir şey var.
What is it you're not telling me?
- Bana söylemediğin nedir?
I don't understand. You're telling me you can't get a search warrant, even though that son of a bitch Boothe is behind this?
Anlamadım, bana bunun arkasında o şerefsizin olduğunu bildiğiniz halde arama izni alamadığınızı mı söylüyorsunuz?
You're telling me that this was handed to you by a "concerned citizen"?
Bunu sana "ilgili bir vatandaş" ın mı gönderdiğini söylüyorsun?
I am calmly telling you that you are a loser, you'll always be a loser, and you're not gonna take my kid away from me.
Sana sakin bir şekilde senin kaybeden olduğunu daima kaybeden olacağını ve çocuğumu benden alamayacağını söylüyorum.
Well... I'm just telling you to let me know if you're really struggling.
Hayır yani zorlanıyorsan bana söyle.
telling me 24
telling me what to do 18
mexico 335
metro 61
merci 624
melanie 499
menu 31
merida 43
metres 235
mercedes 285
telling me what to do 18
mexico 335
metro 61
merci 624
melanie 499
menu 31
merida 43
metres 235
mercedes 285