You insult me translate Turkish
494 parallel translation
First you take advantage of me, then you insult me!
Önce suistimal ettiniz, şimdi de hakaret ediyorsunuz.
He says to me, "When you insult me, look me in the eye."
O da "Bana hakaret ederken yüzüme bak." dedi.
Why do you insult me?
Neden beni küçük düşürüyorsun?
You insult me.
Bana hakaret ediyorsun.
Why do you insult me with this lawyer's chatter?
Bu hukukçu ağzıyla niye bana hakaret ediyorsun?
You insult me as everybody will insult you in a short time.
Şimdi beni aşağılıyorsun ama yakında bütün insanlar seni aynen böyle aşağılayacak.
How dare you insult me?
Beni kovuyor musunuz?
Well, I can't help noticing that you insult me and then you're polite to me alternately.
Dikkat ettim de bana bir kaba bir kibar davranıyorsunuz.
You insult me with that cheap bribe.
Bu ucuz rüşvetle bana hakaret ediyorsunuz.
You insult me.
Şerefimi iki paralık ediyorsun.
Anne, why do you insult me?
Anne, neden beni aşağılıyorsun?
How dare you insult me
Neden inanayım sana?
You insult me, sir.
- Bu bir hakaret bayım
How dare you insult me like that? !
Ne hakla beni aşağılıyorsun?
YOU INSULT ME, MY DEAR.
Kızgın olmanızdan hoşlanmıyorum.
You bitch, how dare you insult me?
Seni kaltak, herkesin önünde beni nasıl aşağılarsın?
"I won't have you insult my husband, he'll return soon to me and his child!"
"Kocama hakaret etmenize izin vermeyeceğim, o çok yakında bana ve çocuğuna dönecek!"
You let her insult me!
Onun bana hakaret etmesine izin veriyorsun!
Afraid somebody will insult me and you'll find it necessary to defend me?
Biri bana hakaret edecek ve sen de beni savunmak zorunda kalacaksın.
I mean no insult, but how do you expect me to describe a man who wants to play God... and have everyone else in the world run around and say, "Heil Hitler"?
Aşağılamak istemedim ama, Tanrı olmak isteyen biri nasıl tanımlanır dünyadaki herkes etrafında koşuşup,''Heil Hitler " derken?
Harry Parker, are you going to stand by and let this creature insult me?
Harry Parker, orda öylece durup, bu yaratığın bana hakaret etmesine izin mi vereceksin!
Sir, I will not allow you to insult me in this manner.
Bayım, beni bu şekilde aşağılamanıza müsaade edemem.
- Did you call me here to insult me?
- Beni hakaret etmek için mi çağırdınız?
You can't insult me.
Hakaret etmeyin bayım.
I respect your pride in this little rat hole you call Tobruk, but don't insult my intelligence by telling me that if it stood in my way I couldn't crush it like that.
Beni de küçümseme. Tobruk denen şu küçük sıçan deliğinde durup yolumu kesiyor olsaydınız Sizi böcek gibi ezerdim.
If you called me in here just to insult me- -
Eğer beni burada hakaret etmek için çağırdıysan- -
Are you trying to insult me?
Beni küçümsüyor musun?
You invited me here to insult my wife.
Karıma hakaret etmek için çağırdın beni buraya.
Look, if you're trying to insult me...
Eğer beni aşağılamaya çalışıyorsan...
He paid that man to insult me so you'd go into Zack's territory with that red in your eye.
O adama bana hakaret etmesi için para verdi... ve sen gözlerinden alev saçarak Zack'in mekanına gitmek istiyorsun.
Do you dare to insult me?
Ne cüretle beni aşağılarsın?
You shall pay for this insult to me.
Bu hakaretinin bedelini ödeyeceksin.
You have no reason to insult me.
Asla bir kadını zorlamam.
For England's sake, you'll help me get rid of him, but don't ever insult him to my face.
İngiltere'nin iyiliği için, ondan kurtulmama yardım edeceksin. Ama sakın ona olan nefretini yüzüme karşı kusma!
Are you gonna sit there and let this tin horn insult me?
Burada oturup, bu teneke kafalının beni aşağılamasına göz mü yumacaksınız?
Look here, Leamas. Ever since I tried to help you, you've done nothing but insult me.
Sana yardım etmeye çalışmaya başladığımdan beri beni hep aşağıladın.
But I'll tell Antonio you came to insult me.
Ama Antonio'ya beni aşağılamak için geldiğini söyleyeceğim.
Are you going to insult me too?
Benim de mi şerefimi iki paralık edeceksin?
If you were a man, you would not let this big creep insult me.
Biraz erkek olsaydın bu aptalın beni aşağılamasına izin vermezdin.
You let that big creep insult me without saying a word.
O şişko sersem beni aşağılıyor sen tek kelime etmiyorsun!
This tendency you've been showing lately towards flagrant emotionalism... I see no reason to insult me. I believe I've been logical about the whole affair.
Son zamanlarda göstermiş olduğun bu bariz duygusallığa meyil... Hakaret etmenize gerek yok. Olaya mantıklı yaklaştığıma inanıyorum.
You not only humiliate me in front of people... but you insult my intelligence by introducing that woman as Mrs Harvey Crothers... and then again as Mrs Hudson when she's sleeping here in your cabin.
Beni yalnızca insanların önünde küçük düşürmekle kalmadın. O kadın senin kamaranda yatarken, onu bana önce Bayan Harvey Crothers, sonra da Bayan Hudson olarak tanıtmakla, benim zekama da hakaret etmiş oldun.
If you came here to insult me, you can leave right now.
Buraya beni aşağılamaya geldiysen, hemen gidebilirsin.
Don't make me insult you.
Sana hakaret etmek istemem.
- You will not insult me!
- Bana hakaret etme!
- If you've just come to insult me -...
- Eğer beni aşağılamak için...
You should forbid me to leave the house as well. People insult me in the street.
Çıkmama izin vermemeleri için emir vermelisin.
When that young man went out of his way to insult me with never a word of reproof from you.
O delikanlı bana hakaret edip münasebetsizce davrandığında senden tek bir azar işitmemişti.
Will you allow him to insult me?
Beni aşağılamasına izin mi vereceksin?
You didn't insult me.
Beni küçük düşürmedin.
I praise you for having chosen me... to correct this insult.
Bu hakareti yoketmeye beni seçtiğin için yüzün kara çıkmayacak.