Benden hoşlanmıyorsun translate English
200 parallel translation
Benden hoşlanmıyorsun.
You don't like me.
Artık benden hoşlanmıyorsun değil mi?
You don't like me no more, do you?
Böyle olduğumda benden hoşlanmıyorsun, değil mi?
You disapprove of me when I'm like this, don't you?
Bir ayağı yere demirli, hayal kırıklığına uğramış bir dansçı... ve kalbi de... Fakat anlamak zorunda değilsin. Benden hoşlanmıyorsun bile.
The frustrated dancer, clumping along with a leg anchored to the ground, and a heart anchored to... but you don't have to understand me or even like me.
Benden hoşlanmıyorsun, değil mi?
You don't like me, do you?
Benden hoşlanmıyorsun.
You don ´ t like me.
Basitçe söylersek fiziksel olarak benden hoşlanmıyorsun.
It may simply be that... you don't like me physically.
Benden hoşlanmıyorsun, demek ki benzemiyoruz.
You don't like what I'm like, so I know we're not alike.
Sen benden hoşlanmıyorsun.
You don't like me.
Benden hoşlanmıyorsun, değil mi?
You don't like me, Herr Doctor, do you?
Benden hoşlanmıyorsun öyleyse?
I do not like you, is it?
Ve sen? Her halükârda benden hoşlanmıyorsun.
And you don't like me anyway.
- Benden hoşlanmıyorsun.
- You don't like me, do you?
Sen neden benden hoşlanmıyorsun?
How come you don't like me?
- Benden hoşlanmıyorsun.
- You don't like me.
Ne de olsa benden hoşlanmıyorsun
You don't like me, anyway
Sen benden hoşlanmıyorsun.
You only dislike me.
Benden hoşlanmıyorsun.
He don't like me.
Pekala beynim, sen benden hoşlanmıyorsun ben de senden ama şimdi şu testi yap ve ben de seni birayla öldürmeye devam edebileyim.
All right, brain. You don't like me, and I don't like you... but let's just do this and I can get back to killing you with beer.
Benden hoşlanmıyorsun, çünkü sen bir ırkçısın! Ne?
Your problem is you don't like me cos you're a racist.
Benden hoşlanmıyorsun, çünkü ben bir beyazım!
- You don't like me cos I'm white.
Benden hoşlanmıyorsun.
You don't like me, Bond.
- Neden benden hoşlanmıyorsun?
- Why don't you like me?
- Benden hoşlanmıyorsun bile.
- You don't even like me.
- Galiba benden hoşlanmıyorsun.
- Maybe you just don't like me.
Benden hoşlanmıyorsun, bunun farkındayım, ve ben de her zaman senden nefret ettim.
You dislike me. I am quite aware of that. And I have always detested you.
Benden hoşlanmıyorsun, ama kapını ısrarla çalarsam benimle konuşursun.
You don't like me, but you'll talk to me if I knock on your door long enough.
Buraya geldiğim andan beri benden hoşlanmıyorsun.
Jack, you didn't like me from the second I walked in here!
Hayır, benden hoşlanmıyorsun.
No, you don't like me.
Neden benden hoşlanmıyorsun?
Why don't you like me?
Sandım ki... benden hoşlanmıyorsun sandım.
I thought... I thought you weren't into me.
Benden hoşlanmıyorsun bile.
You don't even like me.
- Benden hoşlanmıyorsun, değil mi Valerie?
- You don't like me, do you?
Benden hoşlanmıyorsun
You just don't like me. - You're right.
Benden hoşlanmıyorsun çünkü Horizon'u yıldız filosu için terk ettim.
You don't like me because I left the Horizon to join Starfleet.
Benden hoşlanmıyorsun. Bana saygı duymuyorsun. Kötü birisiymişim gibi konuşuyorsun.
You don't like me... you don't respect me... you talk to me like I'm a piece of shit.
Bak, sarışınları mı sevmiyorsun, yoksa benden mi hoşlanmıyorsun?
I don't like blondes. Look, you don't like blondes or you don't like me?
- Benden pek hoşlanmıyorsun, değil mi?
- You don't much fancy me, do you?
Benden niçin hoşlanmıyorsun?
What don't you like about me?
Benden pek hoşlanmıyorsun, değil mi?
You don't like me very much, do you?
Benden mi hoşlanmıyorsun? Nedir mesele?
Don't you like me or something?
Benden pek hoşlanmıyorsun değil mi patron?
You don't like me much, do you, boss?
Benden pek hoşlanmıyorsun, değil mi Audrey?
You don't like me very much, do you, Audrey?
Biliyorum benden pek hoşlanmıyorsun.
Look, I know you don't like me much.
Sara niye artık benden hoşlanmıyorsun? Yanlış bir şey mi yaptım yoksa?
Why don't you like me anymore?
- Benden hoşlanmıyorsun, değil mi?
You don't like me all that much, do you?
Benden çok hoşlanmıyorsun intibası edindim.
You know, I get the feeling... you don't like me anymore.
- Benden pek fazla hoşlanmıyorsun, değil mi?
You don't like me very much, do you?
Şu anda benden çok hoşlanmıyorsun değil mi? Fazla değil, hayır.
And maybe a change of scenery would serve to inspire you to try new things, meet new people.
Benden pek hoşlanmıyorsun değil mi?
You don't like me very much, do you?
Benden neden hoşlanmıyorsun?
WHY DON'T YOU LIKE ME?
bender 52
bende seni seviyorum 38
bende 490
benden 238
bende de var 25
benden bu kadar 130
benden uzak dur 398
bende seni 17
bende yok 35
bende var 92
bende seni seviyorum 38
bende 490
benden 238
bende de var 25
benden bu kadar 130
benden uzak dur 398
bende seni 17
bende yok 35
bende var 92