Bir buçuk translate English
3,661 parallel translation
Bir buçuk kilo mu?
Three pints.
Bir buçuk yıldır tanıkları bulmaya çalışıyorlardı.
For a year and a half, they were tracking down witnesses.
Ama onun yerine, üzgün, yaşlı ve ne dediğini üç saniye sonra unutan bir kadınla bir buçuk saat oturdum.
But instead, I sat with a sad, old woman for 1 1 / 2 hours who forgot I existed three seconds after she left.
Ben seni, bir ya da bir buçuk yıllığına iş için başka bir yere götürürüm.
It'll take you at least l-IAV ; years to look for a job somewhere else.
Yaklaşık bir buçuk saat falan onu aradım ve...
I looked for like a half hour or so and...
Yani onuncu buluşmamızın üzerinden bir, bir buçuk yıl zaman geçti.
I mean, our tenth isn't for another year and a half.
Aa yenge bence sen ilaçlara ara ver çünkü senin kafa bir buçuk milyon olmuş.
Look, I think you should stop taking drugs sister cause your head's off this planet.
Bir buçuk milyon dolar.
Half a million dollars.
Zaten bir buçuk senedir beklediğim düşünülürse acelem yok.
I already gone a year a half, so I'm in no rush.
Bir buçuk sene mi?
A year and a half?
Forrester eski bir arkadaşımdır ve sadece bir buçuk saatlik uzaklıkta.
Forrester's an old, old friend of mine, and it's only an hour and a half away.
Bir, bir buçuk saattir.
Hour, hour and a half.
- Bir buçuk dakika kaldı.
- A minute and a half.
Bir buçuk saat önce burada olmalıydın.
You were supposed to be here half an hour ago.
- Dersim bir buçuk saat sürüyor.
My class is an hour and a half. - Seriously?
Bir buçuk saat öncesine kadar aile üyeleri ve bizim ajanlarımız hariç Strauss'un iş birliği yaptığını bilen hiç kimse yok derdim.
Till half an hour ago, I would've absolutely said that no one outside the family and our agents knew Strauss was cooperating.
Bir buçuk yıl sonra Yomiyama'ya geri dönmek nasıl bir his?
how does it feel to be back after a year and a half away from Yomiyama?
Bir buçuk yıl mı?
A year and a half?
Hatta bir buçuk...
A tonne and a half.
Tanrı aşkına, bir buçuk saatlik yol.
For God's sake, it's an hour and a half.
Kafamın arkasını taramaya bile gücüm yetmiyor... -... yaklaşık bir buçuk yıldır.
I haven't been able to brush the back of my head in, like, a year and a half.
Britanya adalarının bir buçuk katı büyüklüğünde bir alan.
An area one and a half times the size of the British Isles.
Her yıl, dünyadaki en büyük resifi görmeye gelen bir buçuk milyon ziyaretçi çekiyor.
It attracts one and a half million visitors each year who come to see the largest coral reef on earth.
Ayrıca, bir, bir buçuk saat ara, bu sayede ayak işlerini yapabilirim.
Also, I want an hour-and-a-half lunch so I can run errands.
Bir buçuk yıl... artı 4 yıl, açık ve kapalı.
Well, like, year and a half plus like four years on and off.
Babamın bir buçuk saat sonra randevusu var ve ben...
Daddy's got an appointment in an hour and a half, and I - -
- Bir buçuk dakika bekle.
You wait one half minutes.
Bir buçuk kilometrelik kanyonda devriye geziyor. Dökülen ırmakla oluşan hava akımları üzerinde kayıyor.
He patrols the mile-long canyon, surfing on air pushed up by the falling water.
Aşağıda yaklaşık bir buçuk milyon Afrika Antilobu yıllık yolculuklarını yapıyor.
Below, around one and a half million wildebeest perform their yearly journey.
Pastamı bir buçuk blok taşıttın. Yetmezmiş gibi yol boyunca yarış atı almaya ikna etmeye çalıştı.
Made me lug my cake a block and a half, the whole time trying to talk me into buying a racehorse.
Neredeyse bir buçuk yıldır bekliyordun.
You've already waited a year and a half.
İlk el izi yaklaşık bir buçuk metredeydi.
The first set is at approximately five feet.
Bir buçuk yılda fazla bir ilerleme kaydedemedim.
There was more moved forward a year and a half ago.
Bir buçuk blok kuzeyde bir mazgaldaydı.
It was in a storm drain a block and a half north.
Günde bir buçuk ile beş bin dolar. Bir tek muhasebecileri eksik.
They need a booker.
Bir buçuk gündür sokaklardaydık zaten.
We been out there for a day and a half.
- Bir buçuk.
- One and a half.
Hayatımın bir buçuk yılı, geri gelmeyecek.
Well, there's a year and a half of my life I'm not getting back.
Uzaydan Dünya'ya baktığınızda ve bildiğimiz her şey, yaşam aşağıdaki bu gezegende, bu güzel gezegen şu anda her bir buçuk saatte etrafında döndüğümüz ve bu neredeyse ezici- -... sadece Dünya'nın güzelliği.
Well, you look down at the Earth from space and everything that we know of that's life is down there on that planet, that beautiful planet that you now are going around every hour and a half, and that's almost overwhelming - - just the beauty of the Earth.
Bir buçuk yıl içinde yardım gelecek.
In a year and a half they'll have help.
Bak, dört buçuk aylık hamileyim ve hiçbir giysimin üstüme olmamasına bir hafta kaldı.
Look, I'm four and a half months pregnant and a week from not being able to wear anything I own.
İstanbul Emniyeti'nin iki buçuk yıldır titizlikle sürdürdüğü sahte para operasyonu bir gecede faciaya dönüştü.
The counterfeit money operation pursued for 2.5 years by the Istanbul Police Department became a disaster overnight.
Bu, en az üç buçuk metre uzunlukta ve iki yüz kiloluk ergen bir erkeğe ait.
This is of an adolescent male at least seven feet tall weight, hm, 400 pounds.
İşte olmaz ama, eğer bir gömüt yapmak isterseniz neden iki buçuk milyon taş blok kullanırsınız?
You know, if you want to build a tomb, fair enough why use two and a half million blocks of stones?
İşte, eğer bir mezar inşa etmek isterseniz neden toplamda altı milyon ton ağırlığı olan iki buçuk milyon taş blok kullanıp 146 metre yükseklikte olur?
You know, if you want to build a tomb, fair enough, but why go 146 meters high, why use two and a half million blocks of stones with a mass of six million tons?
Bir-bir bucuk metre?
Four feet?
Bayanlar ve baylar! İki buçuk saatimiz var ve bir son dakika düzeltmemiz var.
Ladies and gentlemen, two and a half hours to go and we've had a last-minute reshuffle.
Seni iki buçuk saattir telefonda tuttuğum için üzgünüm ama tam garaj yolumun ortasına bir itfaiye musluğu var.
Well, I'm sorry I've had you on the phone for two an a half hours, but there's a fire hydrant right in the middle of my driveway.
8 buçuk yıl önce bir DNA testi yaklaşık 1,000 dolar tutuyordu.
8 1 / 2 years ago, it cost about $ 1,000 per DNA test.
Hanımefendi, kocanızın son 8 buçuk yılda nerede olduğuna dair bir fikriniz var mı?
I don't know. Ma'am, do you have any idea where your husband has been the last 8 1 / 2 years?
Bir odada oturup, hiç konuşmadan öylece durma rekorumuz 6 buçuk saat.
Our record for sitting in a room together and not speaking to each other is six-and-a half hours.
bir bira 56
bir bak 140
bir bilsen 22
bir bardak su 34
bir bardak su alabilir miyim 42
bir bakıma 183
bir bebek 44
bir bardak 18
bir bakar mısın 19
bir baksana 40
bir bak 140
bir bilsen 22
bir bardak su 34
bir bardak su alabilir miyim 42
bir bakıma 183
bir bebek 44
bir bardak 18
bir bakar mısın 19
bir baksana 40
bir bakabilir miyim 22
bir bu eksikti 116
bir beyefendi 18
bir baba 17
bir bakalım 968
bir bayan 21
bir bakacağım 28
bir bak bakalım 22
bir bakıma evet 17
bir bira ister misin 16
bir bu eksikti 116
bir beyefendi 18
bir baba 17
bir bakalım 968
bir bayan 21
bir bakacağım 28
bir bak bakalım 22
bir bakıma evet 17
bir bira ister misin 16
bir bakın 70
bir bakıma öyle 27
bir bakarım 16
bir b 23
bir bakayım 536
bir bira daha 17
bir balık 18
bir bomba 28
bir bana 21
bir biraya ne dersin 20
bir bakıma öyle 27
bir bakarım 16
bir b 23
bir bakayım 536
bir bira daha 17
bir balık 18
bir bomba 28
bir bana 21
bir biraya ne dersin 20