Bir hatıra translate English
1,119 parallel translation
Sizin gezegenden küçük bir hatıra.
A little souvenir from your hometown.
Bu, sende herhangi bir hatıra uyandırıyor mu?
Does that stir any memories in you?
Liu Hanımdan bir hatıra Kendisine sorabilirsin
A bracelet from Miss Liu, you can ask her yourself.
Bana izin verirseniz, ben de size bir hatıra vermek isterim.
If you will permit me, I should be delighted to give you a "token" myself.
Benden bir hatıra sadece.
A token, nothing more.
Siz ve karınız için harika bir hatıra olacak.
It'll be a great memento for you and your wife.
Müşteriler için burayı anımsatan muhteşem bir hatıra olur.
It would be a wonderful memento of our customers'visits here.
Bunu bir hatıra olarak saklamayı çok isterdim.
I'd love to keep it as a souvenir.
Tarihe geçişimden sonra bir hatıra ister miydin?
Would you like a souvenir after I get written in history?
Bunu bir hatıra olarak saklamanı isterim.
I'd like to keep it as a souvenir.
Bir hatıra olarak leşten bunu kestiğimde, bu bir pençeydi şimdiye kadar gördüğüm en büyük kurdun pençesi.
When I cut it off the carcass for a trophy, it was the forepaw... the forepaw of the biggest wolf I ever saw.
- Bir hatıra.
A souvenir.
Gitmeden önce ufak bir hatıra. Çocukları çektim bile.
A little memento before we go away, I just got the kids.
Detayları dahi sanki 1933, 1935, 1939 ve ötesine otomatik olarak yayılmış bir hatıra gibidir.
as if they were a memory which automatically extended to the period of 1933 and 1935 and 1939 and beyond.
# Değerli ve sıcacık bir hatıra olarak kalacak #
♪ Whoa-whoa-whoa ♪ Precious and warm a memory
... bir hatıra olsun.
... for the American people!
Baltimore Tren Garı'ndaki bagaj bölümünde, sana bir hatıra bıraktım.
" Mementoes for you at Baltimore Central Left Luggage.
Olayı tekrar yaşayabilmek için, bir hatıra götürmüyor.
There's no souvenirs taken from the houses. He needs souvenirs or trophies to re-live the event.
O halde Bunu Hollanda'dan, küçük bir hatıra olarak kabul edin.
Well, then only as a souvenir from Holland.
Bir hatıra alın. "
Take a memento. "
Bir hatıra.
Souvenir.
- Bu nedir? - Geçmişimizden tatlı bir hatıra. Geleceğimiz için yeniden yaratıldı.
- A sweet indulgence from our past, resurrected for our future.
Uzaydan huzursuz edici bir hatıra.
A troublesome souvenir from space.
Sana bir hatıra kartı atarım.
Send you a postcard.
Gelecek sene seni yendiğimde iyi bir hatıra olur.
It will be a nice souvenir when I beat you next.
Denizin dibine gidersin... suyun artık mavi olmadığı ve artık gökyüzünün sadece bir hatıra olduğu yere. Sessizlikte yüzer... ve orada kalırsın.
You go down to the bottom of the sea... where the water isn't even blue anymore... where the sky is only a memory... and you float there in the silence.
Bir hatıra.
It's a souvenir.
çocuklar bu bir hatıra buluşması, kaldığınız yerden devam etmenize hiç gerek yok.
Peggy Wanker Bundy! [CHEERS, APPLAUSE]
Yanımızda bir hatıra da getirdik.
We've brought back a souvenir.
Büyükbabandan bir hatıra.
This is from Grandpa, as a souvenir
- Bir hatıra.
It's a souvenir.
St. Pancras istasyonundan bir hatıra.
It's a souvenir of St Pancras station, that is.
Çok acı bir hatıra.
It's a painful memory.
O sana çok özel bir hatıra verdi.
He gave you a very special memory.
Onu şöminenin üstünde bir kutuda, hatıra olarak saklayacağım.
I'll keep it as a souvenir in a glass box, on the mantel.
Ara sıra ona hatırlatmak zorunda kalsam da lanet vergi indiriminden başka bir şeyi unutmuyor.
Even if I have to remind him every now and then he ain't nothin'but a damn tax deduction.
Şimdi ondan bana kalan tek hatıra bu kırık saat ve bir tuzakçı lisansı.
Now, all that's left to remember him by is this broken watch and a trapper's license.
Gülümseyen Buddha'mın bir kısmını sana hatıra bırakıyorum.
I leave you a memento - one side of my smiling Buddha.
" Sana gülümseyen Buddha'mın bir kısmını hatıra bırakıyorum.
I leave you a memento - one side of my smiling Buddha.
Sophie'nin ki ise şehevi bir suya dalmak... hatıra ve kahırlardan uçmak gibiydi.
Sophie's lust was both a plunge into carnal oblivion and a flight from memory and grief.
Kardeşini sergilerken... hatıra eşyaları satmak Ruth Zelig ve Martin Geist için... sadece bir başlangıçtır.
Selling mementos while her brother... is allowed to be on exhibition... is only the beginning for Ruth Zelig and Martin Geist.
Hatıra eşyalarımızı değiş tokuş yaparken asla bunun ona 30 yıl için söylenmiş bir veda olduğunu düşünmemiştim.
As we exchanged mementos, I never thought that I was saying goodbye to her for 30 years.
Hatıra eşya dükkanında bir kaç çapa falan bulunmasını sağlayın.
Better make sure there's a few anchors and things on the souvenir stall.
Bununla birlikte, hatıra olması için bir kaç şey kurtarabildik.
However, we did manage to save something of him as a memento.
Bir fotoğrafçıya gidip birlikte hatıra fotoğrafı çektirmeye karar vermişler.
The decided to see a photographer and have a keepsake photo taken.
Hatıra olarak bir arkadaşına verecekmiş.
She intended to give it to a friend.
- Bir hatıra arıyorum.
- Looking for memorabilia.
Ben hatıra olarak bir dal alabilir miyim?
May I take a branch as a memento?
Babamın anlattığına göre Dillinger kısa bir süre içinde öldürüldüğünde insanlar hatıra olsun diye kanına mendillerini batırıyorlarmış.
My father would tell me that when Dillinger was killed... within a matter of two minutes... people were dipping their handkerchiefs in the blood... to get souvenirs.
her geçmiş ve bugün karşılaştırmalarında hafızanın derinliklerindeki hatıra çizgisini geçer ve... geçmiş günleri bir bir hatırlarsın.
Did you really give up a chance to play for the Bears for your wife? I figured if I'm gonna take a kick to the groin, might as well be for love. Yeah.
Güzel bir hatıra.
- Nice trophy.
hatıra 18
bir hafta sonra 49
bir hafta önce 34
bir hata 32
bir hafta 109
bir hediye 84
bir hafta oldu 20
bir hayalet 36
bir hafta mı 41
bir hata oldu 23
bir hafta sonra 49
bir hafta önce 34
bir hata 32
bir hafta 109
bir hediye 84
bir hafta oldu 20
bir hayalet 36
bir hafta mı 41
bir hata oldu 23