Bir şeyler yap translate English
4,180 parallel translation
Yani, belki de O ve Hank ek iş olarak bir şeyler yapıyorlardı.
Yeah, I saw that they were uncomfortable. I mean, maybe she and Hank were having something on the side.
Ama bizim hanımlar yılbaşı gecesi için bir şeyler yapıyorlar.
But I think our wives are cooking something up for New Year's.
Lütfen benimle alay, etme, bu daha ilk. Benzersiz bir şeyler yap, aşkım. Kalbin dönüm noktasında utangaçlığı bir kenara at.
Don't tease me like this first please me by doing something unique, my love
Lütfen benimle alay etme, bu daha ilk. Benzersiz bir şeyler yap, aşkım.
Don't tease me like this first please me by doing something unique, my love
- Bir şeyler yap.
- Mm. - Do it.
Ya da Max garip bir şeyler yapıyordur elbet.
Or Max is always doing something weird.
Ama bazen istemeden bir şeyler yapıyorum...
But sometimes I do things...
Burada bir şeyler yapıyoruz ama sen lezbiyen değilsin.
We're in something here, but you're, like... not a lesbian.
Bir şeyler yap!
Do something!
Lütfen, Bir şeyler yap.
Please, do something.
Bir şeyler yap, Chelsea.
Do something, luv.
Bir şeyler yap.
Do something.
Kendine gel Albert Chung hatasını telafi edecek bir şeyler yap.
So you better clean yourself up and figure out a way to make up for Albert Chung.
Herkes için bir şeyler yapıyorsun.
You do things for everybody else.
- Buraya bir şeyler yapışmış.
Oh, there is something sticky over here. Robby!
Bu gece Stryder'ın açılışı için küçük bir şeyler yapıyorum.
Hey, so tonight I'm having a bunch of people over for Stryder's opening.
Fakat eğer bir şeyler yapmak istiyorsan yap.
But only if you're willing to do something about it.
Evet, öyle bir şeyler yapıyorum.
Yeah, that is kinda what I do.
Bir şeyler yap, Toto.
Do something, Toto.
Finansal yönden bakıldığında bir şeyler yapılması gerekiyordu.
Look, from a financial point of view, something had to be done.
Winnie, bir şeyler yap!
Winnie, do something!
- Winnie, derhal bir şeyler yap!
Winnie, do something now!
Lütfen bir şeyler yapın.
Please do something.
Eve git, bir duş al kendini rahatlatacak bir şeyler yap.
Go home, take a bath, do something to take care of yourself.
Daha çok özel geceler ya da o çeşit bir şeyler yapıyor.
Um no, he mainly does private events and things like that.
Çünkü bence Krieger, Ray'in bacaklarına biyonik bir şeyler yapıyor.
Because I think Krieger's doing some kind of bionic shit to Ray's legs.
Ödül veya cezalandırma şartıyla bir şeyler yapıyorsanız ahlaktan yoksunsunuz demektir.
If you are doing something for reward or punishment, you do not have morality.
En azından benim patronun bir şeyler yapıyor!
At least my boss isn't sitting on his ass.
Şehir merkezine git, kendini mutlu edecek bir şeyler yap.
Just, um, go down And treat yourself to something special.
Belki iyi Musevi çocuğumuz çılgınca bir şeyler yapıyordu.
So maybe our good little Jewish boy was taking a walk on the wild side.
Bir şeyler yap.
Do something to it.
Bir şeyler yapılmalıydı.
Something had to be done.
- Bir şeyler yapılmalı.
Something has to be done.
Ortalıkta görünüp bir şeyler yapıyor gibi gözükmek içindir.
Yeah, they do that for appearances, to make it look like they're trying.
O yüzden sinirlen, bir şeyler kır, ne yapıyorsan yap!
Sο, get angry, break eνerything, dο what yου want!
# Önemli şeyler yapılan bir ülkeden
* Over from the country where they do things big
İhtiyar hakkında bir şeyler öğrenmek için beni sıkıştıracaksan hiç olmazsa ilgileniyormuş gibi yap.
If you wanted to pump me for info about the old bag, you could at least pretend you care.
- Hiç. El yapımı içki ile ilgili bir şeyler sordu.
Uh, nothing, she just asked me about the home brewing stuff.
Bu da bizi yapılacak bir şeyler olduğu düşüncesine itti.
Which got us thinking there has to be something more to it.
Bir şeyler yap.
Do something about it.
Peki Birgitte Nyborg neler yapıyor? Hâlâ bir yerlerde bir şeyler mi planlıyor?
Then there's the return of Nyborg, what is she doing now?
Yapıyorum bir şeyler.
Yeah, it's coming.
Bir şeyler yapıyoruz.
But we're doing things.
- Ama gerçekte bir viski alırım. - Bazen böyle şeyler yapıyor.
- He does that sometimes.
Bir grup iyi arkadaş eğleniyor birbirleri için hoş şeyler yapıyor.
A group of good friends having fun, doing nice things for each other.
Sadece basitçe seks yapıyor olmamız gerekiyordu ama kız bir şeyler hissediyormuş ve benim de hissetmemi istiyor.
We were just supposed to be having simple sex, but she has feelings and she wants me to have feelings.
Gerçek bir kaybeden olmayı, 30 yaşından sonra yapılamayacak şeyler olduğunu herkes bilir.
Everybody knows there are things you cannot do after 30 without being a real loser.
Tam ortada bir sunucunun bulunduğu BBC tarzı tartışma programlarından usandım masada 5 kişi var diyelim A ile B arasında ilginç bir konuşma olurken sunucu bir anda'C hakkında ne düşünüyorsunuz'diye sorunca akış tamamen kopuyor ve tartışma berbat oluyor dengeyi sağlamak için yapılan bu tür şeyler hep başıma geldi. RICHARD :
Richard :
Lütfen bir seyler yap. Sana yalvariyorum!
I beg of you..
Bir şeyler yapın.
! Do something.
"Dünya dışı yaşam formları" kokmayan bir şeyler yayımlamam için üniversite bana çok fazla baskı yapıyor.
I'm under a lot of pressure at the university to publish something that doesn't smell of "extraterrestrial life-forms."
bir şeyler yapın 69
bir şeyler yapalım 16
bir şeyler yapsana 20
bir şeyler yapmalıyız 131
bir şeyler yapmamız lazım 17
bir şeyler yapmalısınız 16
bir şeyler yapmalıyım 35
bir şeyler yapmalısın 55
bir şeyler içelim mi 27
bir şeyler içelim 56
bir şeyler yapalım 16
bir şeyler yapsana 20
bir şeyler yapmalıyız 131
bir şeyler yapmamız lazım 17
bir şeyler yapmalısınız 16
bir şeyler yapmalıyım 35
bir şeyler yapmalısın 55
bir şeyler içelim mi 27
bir şeyler içelim 56