Bir şeyler yapın translate English
838 parallel translation
- Bir şeyler yapın o zaman!
Then do something about it!
Şimdi siz bir şeyler yapın bay Bradley.
Now you do something, Mr. Bradley.
Öylece durmayın. Bir şeyler yapın.
Don't just stand there.
Ama bir şeyler yapın Mösyö Cornillon!
But do something, Monsieur Cornillon!
Lütfen doktor, ne yapacağınız önemli değil ama bir şeyler yapın.
Please, doctor, I don't care what you do, but please do something.
Bir şeyler yapın!
Run! Do something!
Yalapşap bir şeyler yapın.
- Slap it together. - What?
Yalapşap bir şeyler yapın, dediniz.
You said slap it together.
Tanrı aşkına, bir şeyler yapın!
For heaven's sake, do something!
Burada öyle dikilip durmayın, bir şeyler yapın.
Well, don't just stand there.
Bir şeyler yapın sizi köpekler!
Do something, you dogs!
Bir şeyler yapın!
Don't just stand here, do something!
Gidip bir şeyler yapın öyleyse!
- Then go and do something!
Şoför bey, bu acımasız hayvanı durdurmak için bir şeyler yapın.
DRIVER, I INSIST THAT YOU DO SOMETHING TO STOP THIS VICIOUS BRUTE.
İşe yarar bir şeyler yapın.
Do something useful.
Bir şeyler yapın.
Do something.
Bir şeyler yapın, tamam mı?
Do something, will you?
- Lütfen bir şeyler yapın.
- Yes, please do something.
O zaman bu konu hakkında bir şeyler yapın Usta Kadokura.
Then do something about him, Master Kadokura.
- Bir şeyler yapın.
- For God's sake, do something.
Tavuk gibi gıdaklayacağınıza bir şeyler yapın!
You cackle like hens. Do something!
İyi. O zaman bir şeyler yapın.
Let's have a beer.
Mimar bey! 265 01 : 28 : 26,375 - - 01 : 28 : 29,970 Bir şeyler yapın lütfen. Havaya ihtiyacımız var.
Architect!
Bir şeyler yapın komiser!
Do something Lieutenant!
Bir şeyler yapın dostlarım!
Do something, my friend!
Bir şeyler yapın, çabuk!
Such bad luck. Fire.
Yanacaklar, ölecekler! Çabuk bir şeyler yapın.
Gendarme, call the fire brigade.
Lütfen bir şeyler yapın!
Please do something!
Bir şeyler yapın doktor.
Do something, Doctor.
Gidip bir şeyler yapın.
Go out there and do something about it.
İyi bir şey yaptığın için fazla bir şey söylemeyeceğim ama Bang Shil geldiğinden beri normalde yapmayacağın şeyler yapıyorsun.
I don't have much to say since I heard you did a good deed... but ever since Bang Shil came into the picture, you're doing things that you never used to do.
Bir şeyler yapın.
Hey, do something to help me!
Bir şeyler yapın!
Do something!
Bir şeyler hakkında bir açıklama yapıldığında ve herkes buna inansa da belki bunu kabul etmeyen içgüdüsel olarak, bu açıklamanın başarısından emin değilim diyen birileri olabilir.
When an explanation is given of something and every one believes it there may be one person somewhere who can't quite accept it, who instinctively says I'm not sure that this is sufficient explanation.
- Bir şeyler yapılmasını istiyoruz!
- We want action! - That's what you'll get.
Bir değişiklik yapıp, sana bir şeyler borçlu olduklarını düşünürdüm.
I should think they'd owe you something for a change.
Bir şeyler yap, Doo-doo. Evet, haklısın.
Do something.
Bir süre sonra sen de bir şeyler yapıp elindekilerle yetinirsin, durmadan sahip olmadıklarını elde etmek yerine.
After a while, you'll settle down and be content with what you've got, instead of working yourself up over things.
Bir şeyler yanlış gittiği zaman kıçlarını onlar için yapıştırman gerekiyor.
If anything goes wrong, you paste their bottoms for them.
İlla bir şeyler yüceltilecekse, o parkın yapılması tamamen rastlantıydı. - Ama aslında...
No, if you've got to credit something, it was coincidence that made that park.
Ama mektupları taşıyanın gerçekliğini araştırmak için bir şeyler yapılabilir.
But we can do something... to check the genuineness of the bearer.
Tam bu noktada durmuştunuz... ve bir adam ve bir kadını bir şeyler yapıp konuşurken gördünüz.
You stood on this very spot. And heard and saw what that man and woman said and did.
Al işte, 1000 mil ötede, olağan şeyler yapıyor, küçük bir ayrıntının onu ölümden ayırdığını hiç düşünmüyor.
There he is, 1,000 miles away, doing all the normal things, never dreaming that just one small detail separates him from death.
Paranızı bu terbiyesizliklere harcayacağınıza daha akıllıca şeyler yapın! Evinize dönün! Çok eğlenceli bir deli!
Go home, spend your money in a better way instead of seeing this filth!
Müşterimin imajını nasıl iyileştireceğimi, onun nasıl iyi bir şeyler yapıp başkalarına da kendisine de nasıl fayda sağlayacağını göstermeli.
How to make the good that my client does known and how to help him find ways to do good and benefit others as well as himself.
6 Numara'nın çok ciddi şekilde yardıma ihtiyacı var, 42 numara ile ilgili de bir şeyler yapılmalı.
'Number Six needs help, and we want to do something for 42.
Yani sapıyla ve aşağı tarafının yapısı da kesinlikle kadınsıdır. Ya da anaç bir şeyler...
I mean with the grasp and the lowest structural forms certainly a feminine, if anything motherly.
Her neyse, bu sadece çok fazla güçlük çekmeden yaşamanın tek bir yolu. Yani başka şeyler de yapıyorum.
Anyway, it's just a way to make a living without too much trouble so I can do other things.
- Milner! Dinle, yukarı gider ve kaşlarını cımbızla alır mısın, sadece geri git veya bir şeyler yap.
Will you go upstairs and tweeze your eyebrows?
Şimdi savaşın çok önemli bir alanında çok saçma şeyler yapıyorlar.
And now they're doing very silly things In one of the most vital areas of the war.
Bir şeyler yapılmasını istiyorum!
And I want something done!
bir şeyler içelim mi 27
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şeyler yanlış 26
bir şeyler yiyelim 46
bir şeyler söyle 85
bir şeyler yedin mi 17
bir şeyler yemek ister misin 35
bir şeyler oluyor 92
bir şeyler yap 245
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şeyler yanlış 26
bir şeyler yiyelim 46
bir şeyler söyle 85
bir şeyler yedin mi 17
bir şeyler yemek ister misin 35
bir şeyler oluyor 92
bir şeyler yap 245