Her şeye rağmen translate English
1,533 parallel translation
Hastanın her şeye rağmen yaşamaya karar verdiği o an.
That moment when a patient decides, despite everything, to live.
Her şeye rağmen bu da bir aşk değil midir?
But can't that still be love all the same?
Bir ruh, Tanrı sevgisiyle dolduğu ve her şeye rağmen iyi şeyler arzuladığı zaman dayanıklı, yeni bir varlığın mülkü haline gelir.
When a soul becomes filled with the love of God, with a desire for all that is good, it's become possessed of a new hold on existence.
Her şeye rağmen, Danimarka'ya gitmek zorunda kalmak, bir ızdıraptı.
Having to go to Denmark was a pain, though.
Her şeye rağmen gerçekten iyiler.
In spite of all, these people are okay.
Heyecan verici bir yermiş çünkü orada her şeye rağmen mücadele eden bir ayakkabı fabrikası varmış.
Exciting, because it contains a shoe factory struggling to survive against all the odds.
Her şeye rağmen, varlığını yitirmiş bu vahametin vahdetiyle vücudunda neşenin vuku bulduğu ve veznenin velveleleriyle beslenen, velfecirliğe tenezzül eden, vechleri doyurulamaz bir vahşet arzusuyla kaplı bu vegar dolu vazilerin şimdilerdeki vezirinin vefatını vadetmiş bir vekil.
However, this valorous visitation of a bygone vexation stands vivified and has vowed to vanquish these venal and virulent vermin vanguarding vice and vouchsafing the violently vicious and voracious violation of volition.
Her şeye rağmen seni seviyorum.
After all, I love you.
Her şeye rağmen Pooja senin arkadaşın.
After all Pooja is your friend.
Çeşitli başarı oranları olduğu gözönüne alınırsa her şeye rağmen onları göremeyebiliriz, öyle mi?
Given there are different success rates we might not get to see them after all, right?
Ama sevgim azalmadı, her şeye rağmen seni çok seviyorum.
But my love never lessened. I don't love you inspite of all this, I stared loving you because of this.
Her şeye rağmen üretim devam etsin isterdim ; ama onlar kadar güçlü değiliz.
Though we've built a nuke, we're no match for them.
Her şeye rağmen, normal bir yaşam sürebilirsin.
Your therapy is over.
Her şeye rağmen, domuz başı 50 $ çok az.
Nonetheless, $ 50 per pop is too less.
Her şeye rağmen... gülebiliyorsun...
Even though... you smile at me...
Her şeye rağmen....... çok sevimlisin.
Regardless... She's adorable.
Çünkü eğer haklıysam, bütün bu kiloları vermemi sağlayan sensen aynı şey karıma olacaktır. Ki, her şeye rağmen onu çok seviyorum, gerçekten. 10 kilo kadar zayıflamasını sağlayabilir.
Because if I'm right, you made me lose all this weight, and then the same thing should happen to my wife, who... though I love very much, I do... could stand to lose maybe 20 pounds.
Her şeye rağmen, beni seçtiğine gerçekten inandım.
Despite everything, I really believed that he chose me.
Her şeye rağmen o seni baştan çıkarmaya çalışıyor olabilir.
For all you know he could be trying to seduce you.
Çünkü her şeye rağmen bütün bunlara rağmen sana hâlâ kurtuluşu bahşetmek istiyor.
Because despite everything, despite all of it, he still wants to offer you salvation.
Her şeye rağmen, yangın yok.
There's no fire, though.
Her şeye rağmen, beni niye istettiğini bilmiyorum.
I don't know why you requested me, though.
Her şeye rağmen, ben... hâlâ işimi seviyorum.
In spite of everything, I... I still love my job.
Şansımız vardı.. her şeye rağmen.
There was a time though.
Pekala, birlikte takılacağız sanmıştım ama görülüyor ki senin anlamsız sekse duyduğun nevrotik ihtiyaç, her şeye rağmen seni sevmeye devam eden ve bu arada seni hayatta tutacak bir böbrek bağışı için tek ümidin olan kardeşinle vakit geçirmekten önemli.
I thought we were gonna hang out together but obviously your neurotic need for sex is more important than spending time with your only brother who despite everything continues to love you and is, by the way your best hope for a viable kidney transplant.
Ooo! Göründüğü kadarıyla amcan her şeye rağmen fırtına konusunda haklıymış.
Looks like your uncle was right about the storm after all.
"Her şeye rağmen çaldılar, iyi vakit geçirdiler..." "Orada değildiler, silah arkadaşlarının öldürüldüğü Rusya'ya gitmediler..." "....
They did steal despite everything, they had a good time, they weren`t, they didn`t go to the Russia where their comrades were killed in the in the Russia, ah, in the Russian Front under StaIingrad, they killed innocent babies,
Her şeye rağmen, Nazilerin Nihai Çözüm planı Hitler ve Himmler'in umduğu gibi ilerlemiyordu.
But the Nazis` "final solution" was not progressing as hitler and HimmIer would have wished.
Her şeye rağmen ben ilkim.
So I am still the first one.
Her şeye rağmen, doğru bir şey söyledin.
You gotthis one right, after all.
Neden böyle konuşuyorsun, her şeye rağmen sen de... onların bundan hoşlanmadığını biliyorsun.
Why do you talk like that, even though you know they don't like it?
Belki de Edgar, her şeye rağmen amacına ulaşmış oldu.
perhaps Edgar got what he wanted after all.
Sizin neden terk edildiğinizin açık bir örneği oluyorum ve böylece, her şeye rağmen sizin çokta kötü olmadığınızı ispatlıyorum.
I become the epitome of why you were dumped, to prove that you really weren't that bad after all.
Bu yaşlı herifler, her şeye rağmen işe yaramaz değiller.
That us old folks ain't got useless after all.
Tabi ki arkadaşların... ki beni, aslında senin de her şeye rağmen âşık olabileceğini, sana ispatlamam, için kiraladılar.
Also of course your friends who hired me to prove to you that you really are capable of love after all.
Normal yolcu kısmı her şeye rağmen o kadar kötü görünmüyor.
Coach ain't looking so bad after all.
Her şeye rağmen, kız arkadaşını demiyorum.
Not like your girlfriend, though.
Her şeye rağmen sen benim işimi yapıyorsun, kardeşim.
After all you are going for my work, brother.
Her şeye rağmen o da böyle olsun isterdi. Üzgünüm, Jonas.
I'm sorry Jonas
Her şeye rağmen düşmanlarımızın elinden kaçmayı başarıyor.
He keeps slipping out of the hands of our enemies against all odds.
- Her şeye rağmen bu gece geliyor musun?
- You still coming over tonight?
Bazen, her şeye rağmen gece yatakta yatarken hissedebilirsin...
Sometimes, though, when you're lying in bed at night, you can feel it...
Her şeye rağmen itiraf etmeliyim...
I got to admit, though,
Her şeye rağmen ona çok büyük bir iyilik yaptın.
So, it looks like you were doing her a favour after all.
Henüz, her şeye rağmen. Gözlerini Leydi Isabelle'e çevirdiğinde
Yet, for all that, he had turned his eye upon Lady Isabelle.
Her şeye rağmen, babam daha iyi görünüyor.
Dad's much better looking though...
Her şeye rağmen, neden o isimlerin listesini alamıyorum?
But, nonetheless... Why can't I have that list of those names?
Her seye ragmen biz kardesiz
We're brothers, after all
Her şeye rağmen haklıydı.
She was right, after all.
Her şeye rağmen sen buradasın ve Nick ise ortalarda yok yani...
Notwithstanding, here you are, and Nick's nowhere to be found, so...
Her şeye rağmen.
All the way.
her şeye 39
her şey yolunda 1390
her şey yolunda mı 840
her şeyin bir zamanı var 23
her şey bitti 278
her şey için teşekkürler 136
her şey iyi olacak 102
her şey için teşekkür ederim 55
her şeyin 49
her şeyim 18
her şey yolunda 1390
her şey yolunda mı 840
her şeyin bir zamanı var 23
her şey bitti 278
her şey için teşekkürler 136
her şey iyi olacak 102
her şey için teşekkür ederim 55
her şeyin 49
her şeyim 18
her şeyin bir ilki vardır 44
her şeyi yaparım 77
her şey 525
her şey olabilir 82
her şey yoluna girecek 538
her şey tamam 134
her şey için 64
her şeyi mahvettin 39
her şeyi aldın mı 25
her şeyden önce 180
her şeyi yaparım 77
her şey 525
her şey olabilir 82
her şey yoluna girecek 538
her şey tamam 134
her şey için 64
her şeyi mahvettin 39
her şeyi aldın mı 25
her şeyden önce 180