Neredeyse vardık translate English
419 parallel translation
Neredeyse vardık.
We have almost arrived.
Crespo Adası'na neredeyse vardık.
Ah. We're almost at the island of Crespo.
Neredeyse vardık, biraz inansan.
We're almost there. Have faith.
Neredeyse vardık.
We are almost there.
Hedefe neredeyse vardık.
We're on the IP.
Neredeyse vardık.
We're nearly there.
- Neredeyse vardık sayılır.
- We're almost there now.
Neredeyse vardık.
We're almost there.
Neredeyse vardık.
We're almost home.
Eve neredeyse vardık sayılır.
We're almost home now.
Neredeyse vardık.
And we are nearly there.
Umarım Wilby mesajımı almıştır çünkü neredeyse vardık.
I hope Wilby got my message, because we are almost home.
sonunda neredeyse vardık
Finally we're almost there.
Dostum sorunlarla kaybedecek vakit yok, neredeyse vardık.
Man, this is no time to be having problems. We're almost there.
- Neredeyse vardık.
- We're almost there.
Neredeyse vardık.
Now, we're almost there.
Neredeyse vardık.
Almost there.
Neredeyse vardık.
Nearly there now.
MacGyver, neredeyse vardık!
MacGyver, we are just about there.
Leydim, neredeyse vardık.
My lady, we're almost there.
Komutan neredeyse vardık diyor.
Hotshot says we're almost there.
Hasan, neredeyse vardık.
Hassan, we have almost arrived.
Neredeyse vardık.
Almost home, baby!
Neredeyse vardık.
Were almost there.
Neredeyse vardık!
Almost there!
Duydun mu? Neredeyse vardık!
We're almost there!
Neredeyse vardık?
We're almost there.
- Neredeyse vardık.
Raise muskets!
Neredeyse vardık!
We're almost there!
Oraya neredeyse vardık sayılır.
We're almost there. Almost.
Haydi, neredeyse vardık.
Come on, almost there.
Neredeyse vardık.
We almost there.
Neredeyse vardık dostum.
We're almost there, my friend.
Neredeyse vardık, baba.
We're almost home, Dad.
Neredeyse Inoda'ya varmıştık, ama sonra her yerde polis vardı.
We almost made it to Inoda, but then there were police all overthe place.
Adamın Doutanuki kılıcı vardı bu yüzden iyi eğitimli olduğunu düşünmüştüm ama eski sake kasesi hilesini neredeyse yuttuğunu görünce...
The guy had a Doutanuki Sword so I figured he'd be highly trained but seeing as how he nearly fell for the old sake-cup trick... Ha!
48 kağıt, seni odana hapsediyor ve sen bir onluyu kımıldattığında ya da bir papaz sana tehdit oluşturmadığında neredeyse seviniyor ve sabırla yaptığın tüm o hesaplar o kötü sona vardığında, neredeyse üzülüyorsun.
forty-eight cards keep you chained to your room, and you feel almost happy when a ten happens to fall into place or when a king is unable to thwart you, and you feel almost unhappy when all your patient calculations lead to the impossible outcome.
Kırmızı şarap ve Fransız ekmek ve peyniriyle ilgili eski bir hikaye vardır, düşündüğümde, neredeyse duygulu bir hikaye.
It's an old story with the red wine and the French bread and cheese almost a bit sentimental when I think about it.
Neredeyse hedefe vardık.
We're almost over the target.
Samuel, neredeyse ormana vardık. Ayağa kalk!
Samuel, we're almost at the woods.
Neredeyse şehir meydanına vardık.
I'm here! We're almost to Town Square.
Evet, bir keresinde amigo lideri bir kızla randevusu vardı, öksürmekten neredeyse dalağını çıkarıyordu.
Yeah, he had a date with a cheerleader once, Nearly coughed up his spleen.
- Her zaman, neredeyse bir ömür boyu sadece ikimiz vardık.
It used to be you and me. Practically all our lives, you and me.
Onun hakkındaki kayıtlardaki verilere dayanarak hazırlanmıştı. Tamam, biraz hata payı vardı, ama bu hata, neredeyse bir ışık yılı boyutunda.
It was based on every piece of information on record about Leah Brahms... okay, with an admitted margin for error but this is an error that's about a light-year wide.
neredeyse vardık!
We'll go out
- Neredeyse eve vardık.
- We`re almost home.
Evvel zaman içinde New York yakınındaki Long Island'ın kuzey kıyılarında, neredeyse bir şato kadar büyük bir köşk vardı ve orada Larrabee ailesi yaşıyordu.
Once upon a time, on the north shore of Long Island, not far from New York, there was a very, very large mansion, almost a castle, where there lived a family by the name of Larrabee.
Evvel zaman içinde, New York yakınındaki Long Island'ın kuzey kıyılarında, neredeyse bir şato kadar büyük bir köşk vardı.
Once upon a time, on the north shore of Long Island, not far from New York, there was a very, very large mansion, almost a castle.
Ama ortalarda kimselerin olmamasında bir tuhaflık, neredeyse ürkütücü bir yan vardı.
But there was something strange, something almost eerie about the fact that no one was there.
Bir kadına benziyordu ama kollarında ve ellerinde her tarafında kıllar vardı kopkoyu, neredeyse siyah kıllar.
It was like a woman, only on her arms and on her hands and everything it was like hair. Like a real dark, almost black, hair.
Güvenlik sisteminde açık vardır diyeceğim ama bunun olması neredeyse yüzde sıfır.
Maybe there's a hole in the security system but that possibility is almost zero.
vardık 38
nerede yaşıyorsun 103
neredesin 2085
nerede yaşıyorsunuz 33
nerede oturuyorsun 94
neredesin sen 33
nerede 4371
neredeyiz biz 73
nereden 256
neredeydin 834
nerede yaşıyorsun 103
neredesin 2085
nerede yaşıyorsunuz 33
nerede oturuyorsun 94
neredesin sen 33
nerede 4371
neredeyiz biz 73
nereden 256
neredeydin 834
nerede kalmıştık 239
neredesiniz 293
nereden biliyorsun 934
nereden geliyorsun 129
nerede o 1480
nerede kaldın 193
neredeyim 174
nereden buldun 91
neredeyse bitti 135
neredeyse 363
neredesiniz 293
nereden biliyorsun 934
nereden geliyorsun 129
nerede o 1480
nerede kaldın 193
neredeyim 174
nereden buldun 91
neredeyse bitti 135
neredeyse 363