Ona bak translate English
7,695 parallel translation
Sen ona bakıyorsun.
You're lookin'at it.
Sen de ona bakıp durma be!
And, you, stop staring at him.
Ona bak.
Look at her.
Neden ona bakıyorsun?
Why are you looking at him?
Onun yüzünden herkesi uzak tutan, sürdürmekte şu çok çabaladığın duvarın arkasından gizlice ona bakıyordun.
That was real. That wall you work so hard to keep up, the one that keeps everyone away, you were - - you were peeking out from behind it because of her, because of Lexi.
- Dur, kızım, ona bak.
- Stop, girl, looking at him.
Ona bakınma.
Don't look for her.
Sadece uyku, ona bak anestezi kapalı.
Look at him, just sleeping off the anaesthesia.
Alain. Bak. Ona bak.
Alain... regarder.
Adam burada. Şu an ona bakıyorum.
I am looking right at him.
Siz gelmeden önce biz de ona bakıyorduk. - Sonuç?
We were just looking for that before you got here.
- Ona bak.
- Look at her.
Ben de ona bakıp
So, you know, and I said, "Oh."
Ve şu anda ona bakıyorsun.
Ah, you are, you are looking at him.
Yola bakacağıma ona bakıyordum.
I was looking at her instead of the road.
- Şuan ona bakıyorsunuz.
You're looking at him.
Şu an ona bakıyorum.
I'm looking at it.
Ona bakınca " Nasıl yani?
I took one look at him and thought,
Şu anda ona bakıyorsunuz.
Sure do. You're looking at one.
Hindistan'da bir çocukken ona bakıyormuş.
His nanny, from when he was a kid in India.
- Ona bakıyorsun değil mi?
- You're looking at her, right?
Ben ona ve kızımıza bakıyorum.
I take care of her and our daughter.
İlk bakışta, katilimiz avı ile kedi fare oyunu oynadı diyebilirim, ta ki sonunda kancayı ona sapladı, Onu öldürdü.
First blush, I'd say our killer played cat and mouse with his prey, until he finally gave her the hook, finishing her.
Bak, sonradan fark etti ki bar ona ayakbağı olmuş. Daha iyi bir hayatım olsun istedi.
Look, by the end, he knew that bar was an anchor around his neck, and he wanted me to have a bigger life than that.
Ona iyi bakın.
Take care of him.
Ona iyi bak, benim için.
Take care of her, for me.
- Bak ona!
Look at him!
Herkes Rumplestiltskin'in mutlu sona kavuşamayacağını bilir. Ama ona bir bak.
Everyone knows Rumplestiltskin doesn't get a happy ending, but look at him now.
Bak, ona kızgın olduğunuzu biliyorum.
Look, I know you're upset with him.
O da böyleydi. Redmond da aynı.. ... boş bakışı atmıştı, ona bunu sorduğumda.
Redmond gave me that exact same empty stare when I asked him.
Ona iyi bak.
Look after it.
Ona iyi bakılmasını istiyorlardı ama sanrıları sevdiklerine fazla geliyordu.
They wanted him to be well taken care of, But his delusions had become too much for his loved ones.
Ona iyi bak.
Treat it with proper respect.
Bak bir anda öperim sizi ha, ona göre.
Watch out, I'll plant a kiss on you.
Ben de ona dik dik bakıyorum.
I'm staring right at him.
- Ama ona yaptıklarıma bakın.
But look what I did to him.
Yani ona iyi bak, çünkü o bu hapishaneden ayrıldığında, onun güzel yüzünü bir daha asla göremeyeceksin.
So take a good look at him,'cause when he leaves this prison, you will never see his pretty face again.
Bak, ona güzel gözlerinin olduğunu söylemiş.
Look, he said she said he has nice eyes.
Bak, ona ihtiyacımız var.
Look, we need him.
Çavuş, bak, hepimiz bu davayı çözmek istiyoruz ama bu konuda bize yardım etmesi için ona ihtiyacımız var.
Sergeant, look... we all want to solve this case, but we need her help to do it.
Ona göre bakır ya da bant kullanmaya karar vereceğim.
It'll decide if I use copper or duct tape down here.
Bakın, Brian büyük ihtimalle nasıl göründüğünün farkında, yani haydin ona destek vermeye çalışalım.
Now, remember, Brian's probably very self-conscious about how he looks, so let's try to be supportive. Brian!
Ona yanlış tarafından bakıyorsun.
You're looking at it the wrong way.
Yani, o yolculukları etrafına bakıyor, nasıl ona çok şey öğretir onun pantolon takım elbise seviyor, ve onu çeker sıkıca böyle kokluyor.
So, she cruises in, he looks around, tells her how much he likes her pant suit, and pulls her in tight like that, and he's smelling.
Ona bir de şimdi bak.
Take a look at him now.
Ona bir bak.
Look at him.
Benim için ona iyi bak.
Take care of him for me.
Ona iyi bak, yoksa seni öldürürüm.
Take good care of her, or I'll kill you.
Eğlencesine davadaki "Şu anda neredeler?" bölümüne bakıyordum sanırım kundakçı suçlandığı yangınlardan 3 tanesi ona ait değil.
I was doing follow-up research on the case for a fun "where are they now?" section, and I don't think the broiler set three of the fires he was charged with.
- Evet, biz e ona bakıyoruz.
- Yeah, we're looking at it.
Git bak ona.
Oh, go check on him.
ona baksana 29
ona bakma 38
ona baktım 27
ona bakın 48
bakın 5588
bakin 38
baker 135
bakalım 1238
bakersfield 28
bakar mısınız 174
ona bakma 38
ona baktım 27
ona bakın 48
bakın 5588
bakin 38
baker 135
bakalım 1238
bakersfield 28
bakar mısınız 174
bakıyorum 163
bakire 33
bakarım 81
bakma 203
baktım 85
bakire misin 19
bak sen 266
baksana 1623
bakarız 131
bakacağım 88
bakire 33
bakarım 81
bakma 203
baktım 85
bakire misin 19
bak sen 266
baksana 1623
bakarız 131
bakacağım 88
bakan 73
bak ne diyeceğim 537
bakar mısın 103
bakmadım 27
bakalım neler olacak 16
bakın kim gelmiş 88
bak ne buldum 97
bakalım ne olacak 31
bakayım 533
bak baba 73
bak ne diyeceğim 537
bakar mısın 103
bakmadım 27
bakalım neler olacak 16
bakın kim gelmiş 88
bak ne buldum 97
bakalım ne olacak 31
bakayım 533
bak baba 73