Orada değildi translate English
1,176 parallel translation
Orada değildi.
She said 6 : 30.
- Odasına baktım. Orada değildi. Yardım isteme nedenim bu.
- She wasn't in, thus my need for help.
Dairesine gittim ama orada değildi.
I've been to his apartment and he's not there.
Ken orada değildi.
Ken wasn't there.
Duydun mu? Orada değildi.
It was not there.
Değildi, çünkü sen orada değildin.
It wasn't because you weren't there.
Valentine orada değildi. Eğer o veya kız işin içinde olsalardı, kim bilir?
Valentine wasn't there, so... if he was involved, or she was, who knows?
Girdiğimde hiç biri orada değildi.
I can't remember if he was there then
- Kocam Avery o adamları çok yakından görmüştü. Ve Rubin Carter orada değildi.
My Avery got a good look at those men... and it wasn't Rubin Carter.
Arkamı dönüp baktığımda üç adam orada değildi...
I turned around and the three people were not... They landed on nothing.
Evine gittim ama orada değildi.
I went to the mansion, but he wasn't there. - And Faith?
Kyle orada değildi.
Kyle wasn't there.
- Al Caldwell orada değildi.
- Caldwell wasn't there.
Hem kim orada değildi diyebilir ki?
And who's to say he wasn't there?
Deliğe baktık orada değildi.
He's not in the hole.
Orada değildi, yine de girdim.
He wasn't there, but I went in.
Ruben üniversitenin verdiği burstan olacak. Orada değildi bile!
Ruben will lose his place at university.
örtüleri kaldırdı... ama kız orada değildi.
He pulled back the covers, but she wasn't there.
Beni çok meraklandırdığı için onu aramak istedim... ama sonra kanıtlara tekrar baktığımda, orada değildi.
I must admit that I was intrigued enough to actually go and look for it, but when I checked the evidence archives, it was gone.
Tony orada değildi.
Tony no-showed.
Babam orada değildi, hala toplama kampındaydı.
My father was not there, he was still in a concentration camp.
- Patronu orada değildi zaten.
- His boss is not even there.
Belki de başından beri orada değildi.
Or maybe it was never there to begin with.
Ama orada değildi. Spike ise oradaydı.
But Spike just happened to be there.
O orada değildi.
He wasn't there.
- Bay Herrero orada değildi.
- Mr Herrero wasn't there.
Şüphesiz doğum kontrol hapı almak için orada değildi.
Clearly not there to pick up any contraceptives.
20 : 30'da onu kontrole gittiğimde orada değildi.
I went to check on her at 8 : 30. She'd gone.
- Carlo orada değildi.
- Carlo wasn't there.
Tabiki Max orada değildi, ama orada olursa bunun için hazır olacağım.
Of course, Max wasn't there, but, when he is there, I'll be ready for him.
Ama oraya gittiğimde "orası" artık orada değildi.
But when I got there, there was no "there" there.
Evet, çantayı yanıma koymuştum ve kalktığımda orada değildi.
- Are you sure? I put it beside me. When I got up, it was gone.
Orada yaptığın hiç de profesyonelce değildi ve sınırı aştın!
That was unprofessional. It was out of line.
Orada ne işi olabilir? O Klingon değildi.
She wasn't a Klingon.
Orada birilerini tanıyormuş gibi değildi pek de, ayrıca, oradan birlikte ayrıldığınızı kimse hatırlamaz, değil mi?
Didn't seem like she knew anybody there, and nobody would remember you two leaving together, right?
O gün, orada toprağa gömülen şey şeytanın tohumundan başka bir şey değildi.
For what was planted in the ground that day was a seed of evil.
Orada olman şart değildi.
- You didn't have to be there.
- Orada bile değildi.
He wasn't even there.
Orada tanışmadık aslında, tanıştıktan sonra oraya taşındık, fena değildi...
I didn't meet them in a squat, I moved into a squat with them, which was fine...
Pekâlâ, duygular tam olarak orijinal değildi ama gerçekte orada coşkulandım.
Well, I know the sentiment isn't exactly original, but the fact is I was exhilarated.
Ama bence evlilik ziyaret edilmesi gereken bir yerdi ve orada kalmak bana göre değildi.
I tried marriage, but it's not for me.
Vidam, Juanjo orada değildi.
Juanjo wasn t there.
Orada olmamdan pek memnun değildi. Bana Hollywood deniz piyadeleri istemediğini söyledi.
He wasn't happy with having me there because, as he had told me earlier, he didn't want any Hollywood marines with him.
Ally. Billy'ye olanlar... Orada çalışırken olması bir rastlantı değildi.
Ally, wh-what happened to Billy, it wasn't coincidental that he was working there.
Orada değildi.
- I don't know.
Anladığım şey, bugün orada olmanızın nedeni, onu merak ettiğiniz için değildi.
Finding out you weren't there today because you care.
Orada bile değildi ama hâlâ nasıI bir şey olduğunu hatırlıyorum.
She wasn't there, but I can still feel what it was like.
Orada bir an, yapamayacağımı düşündüm, Bu bu o değildi.
For a minute there, I thought I wasn't gonna make it, that that was it.
Orada olmamız doğru değildi!
We had no right to be there!
Benim hatam değildi, Orada polisler vardı!
I'm telling you, it wasn't my fault! There were cops over there!
Adamın da dediği gibi ; dükkan benim değildi, sadece orada çalışıyordum.
It wasn't my establishment. Like the fella says, I only work here.
orada değildim 51
orada değildin 19
değildi 207
değildir 62
değildim 75
değildin 22
orada 2281
oradaki 168
oradaydım 213
orada mısın 598
orada değildin 19
değildi 207
değildir 62
değildim 75
değildin 22
orada 2281
oradaki 168
oradaydım 213
orada mısın 598
oradayım 18
oradaydı 145
oradasın 44
oradan 69
orada kimse yok 63
orada dur 223
orada biri var 50
orada ne var 123
oradadır 18
orada olacağım 346
oradaydı 145
oradasın 44
oradan 69
orada kimse yok 63
orada dur 223
orada biri var 50
orada ne var 123
oradadır 18
orada olacağım 346
orada neler oluyor 224
orada ne yapıyorsun 161
orada bekleyin 25
orada olurum 25
orada duruyor 22
orada biri mi var 55
orada mı 137
orada kal 348
oradan uzak dur 20
orada mısınız 104
orada ne yapıyorsun 161
orada bekleyin 25
orada olurum 25
orada duruyor 22
orada biri mi var 55
orada mı 137
orada kal 348
oradan uzak dur 20
orada mısınız 104
oradaki kim 37
orada olduğunu biliyorum 100
orada durun 51
oradan çık 18
orada değil 122
orada kalsın 17
oradakiler 66
orada olduğunu biliyorum 100
orada durun 51
oradan çık 18
orada değil 122
orada kalsın 17
oradakiler 66