English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ S ] / Sizi uyarmalıyım

Sizi uyarmalıyım translate English

279 parallel translation
İspanyol elçinin ziyaretinin yaklaştığı hususunda sizi uyarmalıyım.
I must warn you about the impending visit of the Spanish envoy.
Sizi uyarmalıyım, bu gemi majestelerinin.
I must remind you this is one of His Majesty's ships.
Sizi uyarmalıyım.
I have to warn you.
Sizi uyarmalıyım, Dr. Petersen eski bir sporcudur.
Let me warn you that Dr. Petersen is a frustrated gymnast.
Sizi uyarmalıyım.
I must warn you about something.
Korkarım sizi uyarmalıyım bay Marlowe bayan Adrienne olayları romantikleştirmeyi sever.
I'm afraid I must warn you, Mr. Marlowe, Miss Adrienne likes to romanticize.
Sizi uyarmalıyım.
I must warn you.
- Sizi uyarmalıyım bay Greenwald.
- A word of caution, Mr Greenwald.
Fakat sizi uyarmalıyım, bu gece Verona sokakları hanımefendi için güvenli olmayacak.
But I must warn you, tonight the streets of Verona won't be safe for a lady.
Sizi uyarmalıyım ki çalışmayı hemen bitirmek zorundasınız.
I warn you that the painting must be done very quickly.
Sizi uyarmalıyım, Tam sessizlik içinde olmalıyız.
I must caution you, we must have absolute quiet.
Ve sizi uyarmalıyım ki, söyleyeceğiniz her şey yazıya geçirilecek ve kanıt olarak kullanılacak.
And I must warn you that anything you do say will be taken down in writing and maybe used in evidence.
Ancak sizi uyarmalıyım ki, söyleyeceğin her şey yazıya geçirilecek ve size karşı kanıt olarak kullanılabilecektir.
Though I must warn you that anything you say will be taken down in writing and may be used in evidence against you.
Bayan Manning, sizi uyarmalıyım, kundaklama ceza gerektiren bir suçtur.
Mrs. Manning, I must warn you that arson is a criminal offense.
Sizi uyarmalıyım, kahvemiz yok.
I must warn you too, there's no coffee.
Bu küçük insanlara çok değer veriyorsunuz, ama sizi uyarmalıyım.
I know how highly you value these little people, but I must warn you.
Bay Bell, bu salonda küfür konusunda sizi uyarmalıyım.
Mr. Bell, I must caution you about profanity in this courtroom.
- Bayan Millett, sizi uyarmalıyım.
- Mrs. Millett, I must warn you.
Dr. Philips'in notlarına çalışmayı bitirdik ve tehlikeli bir durumda olduğumuza dair sizi uyarmalıyım.
We've completed going over Dr. Philips'notes and I must warn you that we're in a dangerous situation.
Menzil dışındayız. Sizi uyarmalıyım...
I've got to warn...
Sizi uyarmalıyım, Bond, talimatlarım Le Chiffre ile oynadıktan sonra derhal gitmeniz yönünde.
I have to warn you, Bond, my instructions are that you play your game with Le Chiffre and leave immediately.
Sizi uyarmalıyım, bu binalar hiç güvenli değildir.
I must warn you, these buildings aren't safe.
Dr Zira, sizi uyarmalıyım.
- According to my experiments... - Dr. Zira, I must caution you.
Fakat sizi uyarmalıyım. Siz kölelerin herhangi bir itaatsizliği ölümle cezalandırılacak.
But I must warn you, any further disobedience now that you are full-fledged thralls will be punishable by death.
Bayan Anderson... Psikanalistiniz olarak... sizi uyarmalıyım.
Mrs. Anderson, as your analyst I must warn you.
Ama... sizi uyarmalıyım... O kördür.
However, I must warn you that she is blind.
Ve sizi uyarmalıyım, Sabırlı olma niyetinde değilim.
And I must warn you, I don't intend to be patient.
Sanıyorum sizi uyarmalıyım, üstçavuş sinirlerime dokunuyorsunuz, kaldı ki kaybedecek hiçbir şeyim yok.
I think I ought to warn you, Comrade Senior Sergeant, you're getting on my nerves and I have nothing to lose.
Yakınımda kalmanız ve yolunuzu kaybetmemeniz için... sizi uyarmalıyım.
And I must warn you to stay with me... And not lose your way.
Mr. Swan sizi uyarmalıyım.
Mr. Swan I gotta warn you.
Sizi uyarmalıyım, Bay Dudek.
I must warn you, Mr. Dudek.
Bu nedenle sizi uyarmalıyım ki, Voyager'ı durdurmak için yapılacak başka bir çaba... onun kendini yok etme mekanizmasını devreye sokacaktır.
Therefore I have to warn you that any random attempt to stop the Voyager by other means could trigger off it's own destruct mechanism.
Ama sizi uyarmalıyım, köylüler!
But I must warn you, villagers!
Tamam, ama sizi uyarmalıyım ki, geceyi burada geçirmeye cesaret... edenlerin hepsi korkudan öldü. Onlara düzlüğün terkedilmiş hayaletleri deniliyor.
Yes but I must warn you that all those who have dared to spend the night... here before you have died of fear. it is called the plane of departed spirits.
Evet, giderilmesi gereken sorunları yok etmek için elimden geleni yapacağım........ ama sizi uyarmalıyım, çalışma tarzımı ve aldığı biçimi değiştiremem.
Yes, I will do my best to eradicate the problems which should be eliminated but I must warn you that I cannot change my style of work or the form it takes
Sizi uyarmalıyım, şu an polis devamlı olarak bizim evi gözetliyor, Bay Hallet.
I should warn you that the police are watching our house... right this very minute, Mr. Hallet.
- Bayan ya da bayım, sizi uyarmalıyım.
- Madame or monsieur, I must warn you.
Ama diğer taraftan, sizi uyarmalıyım ki... siz bir katilsiniz ve her eyalette polisçe aranıyorsunuz... ve, aaa, dikkatli olmanızı tavsiye ederim.
But on the other hand, I should warn you... that you are a killer and you are wanted by the police in every state... and I recommend that you, uh, be careful.
Bayan Brisbane, sizi uyarmalıyım.
Miss Brisbane, I must warn you.
Bay Burton, bu defa görmezden geliyorum, ama sizi uyarmalıyım...
Mr. Burton, I will overlook it this time, but I must warn you...
Ama sizi uyarmalıyım.
But I must warn you to take care.
Sizi uyarmalıyım.
I got to warn you.
Sizi uyarmalıyım doktor.
I must warn you, doctor.
- Görevim icabı sizi uyarmalıyım, söyledikleriniz aleyhinize kullanılabilir.
It is my duty to warn you that it will be used against you.
Sizi uyarmalıyım Bayan Belle.
I think I should warn you, Miss Belle.
Az önceki sahnede kullanılan alev püskürten ejderha hakkında sizi uyarmalıyım.
We must caution you in the use of fire in the previous scene involving the fire-breathing dragon.
Bu arada sizi uyarmalıyım...
By the way, I should warn you,
Uyarmalıyım sizi. Sizin oğlunuz olsa bile... sizi tanımayabilir.
I should warn you that even if he is your son... he may not recognize you.
Sizi yaptığınız itirafın ciddiyetinden dolayı uyarmalıyım.
I must warn you of the gravity of the statements you are making.
Sayın başkan, sizi tekrar ve tekrar uyarmalıyım... böyle tam teçhizatlı uçaklarla...
Mr. President, we have warned you repeatedly... that this constant flying of armed aircraft...
Sizi çok dikkatli olmanız konusunda uyarmalıyım.
Please remember never to be careless.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]