Tamamen translate English
58,553 parallel translation
Adam ucubenin teki, tamamen alakasız.
He's a freak show, completely irrelevant.
Kesinlikle kolay değildi ve o zamanlar kendimi tamamen bir kadından çok şişko bir patates gibi hissediyordum.
It definitely was not easy, and I definitely feel like I'm more of like a dumpling - than a woman at this point in my life.
Şu an bir boşanmanın ortasındayım bu seninle ilgili değil tamamen benimle ilgili.
I am in the middle of a divorce right now, so this is not about you, this is all about me.
"Çok iyi anlaşırız ve alışkanlıklarımız tamamen birbirine uyuyor."
It's fine. We get along so well and our routines are totally NSYNC. "
- Tamamen içine etmişler.
- Oh, my God. - Straight-up shit-show.
Bu tamamen farklı bir pulsatil kanama.
It's a different pulsatile bleed altogether.
- Tamamen unutmuşum.
- I'd completely forgotten.
Bunun seni nasıl tamamen delirtmediğini anlamıyorum.
Wait, Gruffnut? Gruffnut's coming here? - Today?
Çünkü karımı ve kardeşimi kurtaracağım, ve bunu tamamen sona erdireceğim.
Because I'm gonna free my wife and my brother, and we're gonna end this once and for all.
Gördüğünüz gibi, sizlere tamamen ücretsiz olarak bu taş yığınını sağlıyorum, müesseseden.
As you can see, I have provided, at no cost to you, this complimentary pile of rocks.
Onu geri alıp dönmeden önce, Bu istila tamamen boşaltılacaktı.
Before we could retrieve her and return, that invasion would be fully unleashed.
Birkaç saat içinde rejiminin kalan diğer üyeleri Kale, Adayı tamamen bizim kontrolümüz altında bırakıyoruz.
In a few hours, the last remaining members of his regime will be surrendering the fort, leaving the island completely under our control.
Senaryo tamamen boktandı.
The screenplay : total shit.
Senaryo tamamen boktandı.
total shit.
Cennetten inen dikey hatlar, Tanrı'nın tüm gücüyle tek bir noktaya saldırıp onu tamamen ve geri dönülemez şekilde ezdiği.
Vertical lines descend from heaven, with all the might of the Lord bearing down on a single point until it is utterly and irrevocably crushed.
Hadi cömert davranalım ve tamamen kendime değil, başka bir sürü şeye odaklandım diyelim.
I've been... let's be generous and say not entirely myself and focused on many other things.
Kendilerinden tamamen farklı bir türe ne yaparlar kim bilir?
What wouldn't they do to a totally different species?
Her ne kadar kocamın işi yürütme şekli hakkında bana tamamen açık sözlü davranmadığının net olarak farkında olsam da, ben de ona karşı dürüst olmadığımı bal gibi biliyorum.
While I am keenly aware that my husband has not been completely forthcoming with me in regards to his business practices, I also know that I have not been as honest as I could have been.
Bu tamamen abartıdır.
That's an exaggeration.
Ama sonra bir anda fark ettim ki bu benim yaklaşım tarzımı tamamen değiştirmek için bir şanstı.
But then in an instant, I saw... this was the chance to re-frame my entire approach.
Bay Rhoades ilk görüşmelerimin üzerinden geçiyordum da tamamen temiz olmasa da en azından kabul edilebilir aralıkta.
Mr. Rhoades. So, I'm going through my initial round of interviews and all seems, uh, if not kosher, then at least within a reasonable bandwidth.
Onu tamamen beyin yıkamadın değil mi, huh?
You haven't totally brainwashed her, yet, huh?
- Evet, bu tamamen ne yapıyor.
- Yeah, that's totally what he's doing.
Seks yapmak ne kadar önemli Bir şekilde mi Hep düşündüm Tamamen overrated.
What's the big deal with sex, any way? I've always thought it's totally overrated.
Ve tabiki, hamam "Tamamen Hijyenik" olmalıdır
It's, er, it's standard procedure.
- Tamam anladık. Bu "Tamamen Hijyenik" olayı nedir? Açmadan önce bunu yapacaktım..
I was gonna do it before we opened up, only he said we weren't to open up.
Ama bu tamamen mantığa ve taktiğe dayalı bir hareket.
But this... this is a purely practical, tactical move.
Yani yaratık bir bütün olarak inanılmaz derecede farklı. Tamamen kas. Tamamen beyin.
So the creature as a whole... is, in a very real sense, all muscle all brain, all eye.
Tamamen göz. Öyle ki Calvin daha şimdiden çevresiyle etkileşime girecek araçlara sahip. Bunlara ikincil vücut uzantıları da dahil.
As such, Calvin now possesses the means to interact with its environment, including the use of what appears to be proto-appendages.
Haftalar süren hayret verici büyüme ve aktiflik sonrası Calvin şu anda tamamen hareketsiz.
After weeks of stunning growth and activity, Calvin is completely inactive.
Elimi tamamen kavradı.
He's got hold of my hand.
Tamamen masumca.
It's perfectly innocent.
Bu muziplik ve çocukluk tamamen benim tarzım.
"This mischief and childish fun.." "This is how I live my life."
Bu kız tamamen haklı, tıpkı bir dinamit gibi.
"The girl is absolutely right, she is like a dynamite."
Ceset tamamen yanmış efendim.
The body is charred, sir.
Onun ve annesinin ifadesi tamamen uydurmadır ve yanıltıcıdır.
Her testimony and her mother's is completely fabricated and misleading.
Tamamen doluyuz.
We're full.
Dengeyi sağlamak mümkün olmadığında kutu boyutlardan birini tamamen devre dışı bırakacaktı.
When restoring balance is impossible... the box disables one side altogether.
Sevmek nefesini tamamen verebilmektir, bunun son nefesin olduğunu bilsen bile, tamamlanmışsındır çünkü var oluşunun esas sebebini bulmuşsundur.
To love is to exhale fully, knowing that even if it were your last breath, you're complete because you had found the very reason for your existence.
Burada bir dükkana girip tüfek, tabanca alabileceğini biliyor musun? Ve bu tamamen yasal.
You know you can walk into a shop here and purchase a rifle or a revolver, and it's perfectly legal?
Tamamen oturtamadım daha.
I haven't quite figured it out yet.
Tamamen yalnız geldim.
I came completely alone.
Bu Norma'yla senin aranda ve sana olacaklar tamamen Norma'ya bağlı.
This is between you and norma, And what happens to you now, it's up to norma,
Bu tamamen özgürlükle ilgili.
Now, this is all about freedom.
Geçen yılki kazayı tamamen atlattın mı?
Are you fully recovered from last year's crash?
Zack'in yaptığı tamamen mantık dışı, biliyorum ama yine de...
What Zack did is completely illogical, I know, but I still...
Tamamen bedava.
Absolutely free.
Mantar kafası yaşamamış birine tamamen güvenmem.
Like, I don't fully trust someone who's never tripped.
Eğer Costley'nin savunmasını kabul ederlerse, ki bu garanti değil cinayetten ötürü senin peşini bırakmazlar çünkü savunmalarınız tamamen ayrı.
No. If they accept Costley's plea, and that's by no means guaranteed, they still can come after you for murder because your defences are entirely separate.
Ani tepki verebilir, kontrolü tamamen kaybedebilirler.
They might lash out, lose control completely.
Hayır sen tamamen haklısın.
No, you're all right.
tamamen mi 20
tamamen katılıyorum 18
tamamen değil 44
tamamen unutmuşum 42
tamamen saçmalık 40
tamamen haklısın 30
tamamen öyle 19
tamamen doğru 20
tamamen duralım 18
tamam 65623
tamamen katılıyorum 18
tamamen değil 44
tamamen unutmuşum 42
tamamen saçmalık 40
tamamen haklısın 30
tamamen öyle 19
tamamen doğru 20
tamamen duralım 18
tamam 65623
tamam mı 13610
tamam mi 103
tamamdır 2135
tamam canım 67
tamam o zaman 544
tamam olur 25
tamam anladım 45
tamam tatlım 105
tamam efendim 298
tamam anne 127
tamam mi 103
tamamdır 2135
tamam canım 67
tamam o zaman 544
tamam olur 25
tamam anladım 45
tamam tatlım 105
tamam efendim 298
tamam anne 127
tamamlandı 26
tamamıyla 47
tamamı 16
tamam oldu 33
tamamiyle 25
tamam öyle olsun 18
tamam baba 89
tamam hayatım 43
tamam dostum 85
tamam tamam 209
tamamıyla 47
tamamı 16
tamam oldu 33
tamamiyle 25
tamam öyle olsun 18
tamam baba 89
tamam hayatım 43
tamam dostum 85
tamam tamam 209
tamam patron 67
tamam mıyız 25
tamam o halde 42
tamam da 58
tamam evlat 70
tamam millet 88
tamam işte 104
tamam değil 44
tamam öyleyse 133
tamam mıyız 25
tamam o halde 42
tamam da 58
tamam evlat 70
tamam millet 88
tamam işte 104
tamam değil 44
tamam öyleyse 133