English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ Y ] / Yemek vakti

Yemek vakti translate English

672 parallel translation
Yemek vakti olduğu için benimle yemene izin veriyorum.
I was just offering to let you tag along since it's almost time for dinner.
Gösteriden sonra, yemek vakti.
Meal-time after the Show.
Evet, 5 yıldan 30 yıla kadar hapis bir yemek vakti değil.
Yeah, five to thirty is no lunch hour.
Baylar, yemek vakti. Buyurun sofraya.
Gentlemen, time to eat.
Onu odasına götüreyim.Ayrıca yemek vakti.
I'll take him up to the nursery. It's almost his suppertime.
Bu tür şeyler niye yemek vakti çıkar, bilmem.
I don't know why these things always got to bust at lunchtime.
Kitaplarını oraya koy, Beda, neredeyse yemek vakti.
Put your book away, Beda, it's almost dinner time.
Nadine, bu gece yemek vakti müsait olacağım.
Nadine, I'll be able to make it for dinner tonight after all.
Yemek vakti.
Suppefl
Yemek vakti.
Time for dinner.
- Tam yemek vakti.
Just in time to eat lunch.
Yemek vakti demek.
- You're having lunch!
Yemek vakti!
Time to eat!
Yemek vakti efendimiz, dokuz.
'Tis suppertime, my lord. 'Tis nine o'clock.
Yemek vakti!
Dinner!
Yemek vakti herkes kalemlerini saklasın.
Everyone must surrender his pencils by dinnertime.
Yemek vakti geldi mi?
Is it time for lunch?
O geldiyse yemek vakti olduğunu anlayabilirsin.
You might know he'd land right at mealtime.
Yemek vakti.
It's time to eat.
Yemek vakti.
Okay, it's lunchtime.
Otto'nun yemek vakti olmalı.
Must be Otto's feeding time.
Yemek vakti, büyükanne!
Time to eat, Grandmother!
Yemek vakti.
Dinner's on.
Yemek vakti geldi.
It's nearly dinnertime.
Çocuklar, yemek vakti.
Children, dinner time.
Yemek vakti.
Table over here.
Yemek vakti!
Muchachos! Lunch! Lunch!
Yemek vakti!
Lunch! Lunch!
Vay, yemek vakti gelmiş.
Whoop, chow time, fellas.
Yemek vakti gelmeden bitmesi gerek.
It should break before dinnertime.
Evet, yemek vakti geldi.
Yes, it is dinner time.
Duydunuz, yemek vakti!
You heard the man, chow time!
Yemek vakti öldürmüş.
Killed her during lunch.
- Yemek vakti, Nicole.
Time for lunch, Nicole.
Neredeyse yemek vakti geldi.
It's nearly dinnertime.
Baylar bayanlar, yemek vakti.
Ladies and gents all, hash time.
Yemek vakti değil mi?
It's not dinnertime?
Bu yolculukta yemek vakti belli olmaz.
Dinnertime'll come and go without notice on this trip.
Yemek vakti geldi.
It's time for supper.
- Yemek vakti.
- Lunch time.
Yemek vakti.
It's time for lunch.
- Yemek vakti, yemekhaneye gitmelisiniz.
- It's dinner time, you must go to the refectory.
Yemek vakti.
Well, there's dinner.
Yemek vakti.
Time to eat.
Yemek vakti geldi!
Lunch!
Düşünüyorum da yemek yemenin vakti geldi.
I'm thinking... It's time you had your dinner.
Şimdi, yemek bulma vakti.
Now, the search for food.
Yemek hazırlama vakti gelmek üzere.
It's almost time for supper.
Öğlen vakti yemek yemeliydin.
At noon, you must eat.
Yemek bitti, uyku vakti artık.
You've eaten well, now it's time to sleep.
Yemek vakti!
It's time for food.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]