Yeni bir şey yok translate English
346 parallel translation
Geçen aydan beri yeni bir şey yok.
- Nothing newer than last month.
Yeni bir şey yok.
Nothing doing yet.
- Yeni bir şey yok.
- Nothing new.
Yeni bir şey yok.
Nothing new.
Xochimilco'da yeni bir şey yok.
Nothing new in Xochimilco.
Yeni bir şey yok, neyi?
Nothing new. Why?
Yeni bir şey yok, peki işin sırrı nedir?
Nothing new, perhaps, but then, what is?
- Yeni bir şey yok.
- Nothing.
Yeni bir şey yok efendim.
Nothing fresh, sir.
Günaydın, yeni bir şey yok, eh?
Good morning. Nothing new, eh?
Yeni bir şey yok.
No, nothing new.
Dolabında yeni bir şey yok.
There's nothing new in your wardrobe.
- Yeni bir şey yok.
- Nothing doing.
Bu benim kişisel görüşüm ama duyduklarımız içinde Viyanalı hekimler için yeni bir şey yok.
It is my personal opinion, however that there's nothing in what we've heard that is new to Viennese physicians.
Bunda yeni bir şey yok.
There is little new in this.
Güneşin altında yeni bir şey yok, dostum.
There's nothing new under the sun, my friend.
- Yeni bir şey yok aslında.
- Oh, nothing special.
Hiç yeni bir şey yok mu yani?
Not even a few new details?
- Bunda yeni bir şey yok ki!
- What's news about that?
Söyledim ya, yeni bir şey yok.
I said there's nothing new.
Rapor edecek yeni bir şey yok, efendim.
Nothing new to report, sir.
Yeni bir şey yok.
Nothing's new this morning.
- Yeni bir şey yok mu, yane?
- What else is new?
Senin için yeni bir şey yok, değil mi?
That's nothing new for you, surely?
Yeni bir şey yok. Evinin önünde iki komiser nöbet tutuyor.
No news, but two inspectors are watching his place'round the clock.
Yeni bir şey yok mu?
What else is new?
Yeni bir şey yok, yine eski şeyler.
Nothing new, just the same old nonsense.
Yeni bir şey yok. 1-2 polis işte.
Nothing, just a couple of cops.
Burada taşla ilgili yeni bir şey yok.
We have nothing new here on the monolith.
- Hayır, yeni bir şey yok.
- No, nothing new.
Yeni bir şey yok, sanırım...
Nothing new, I guess...
Yeni bir şey yok, ama hala, içiyor, kendi kendime söyleniyor, dürtüsel olarak temizliyorum.
THERE'S NOTHING NEW IN THAT, BUT STILL, DRINKING, MUTTERING TO MYSELF, COMPULSIVELY SCRUBBING.
- Yeni bir şey yok.
Not much new there.
Yeni bir şey yok!
It's nothin'new!
- Öğrenilecek yeni bir şey yok.
- There's nothing new to learn.
Onun dışında yeni bir şey yok.
Nothing much else to tell you, really.
Hayır yeni bir şey yok, yani onlar sadece, bilmiyorum test falan yapmaya çalışıyorlar ama o çok istikrarsızmış. Telefonda. Ne demekse artık.
No, there's no news, I mean, they just, I don't know... they tried to run a test or something but he's too unstable... whatever that means.
Yeni bir şey yok, Majesteleri.
Nothing new, Your Majesty.
- Yeni bir şey yok.
- No change. Try again.
Yeni bir haber yok, biz de her şey aynı tas aynı hamam.
Nothing new happens there, we're the same as always.
Bugün karşılarında şansımız olduğundan şüpheliyim. Bu kalabalığı kendine getirecek hiçbir şey yok. Kumandanımızla ilgili herhangi bir yeni haber alabildin mi?
I doubt if we can chance anything today.
Yeryüzünde yeni evlenmiş olmak kadar heyecanlı bir şey yok.
There's nothing on earth as exciting as being newly married.
Binlerce yeni veri ama önemli bir şey yok.
Thousands of new data but none about the main thing.
Yeni kocanın yasını böyle bir şey için bölmeye hiç gerek yok... öyle değil mi?
There's no point in intruding in the grief of the new husband and all that sort of thing.
Yeni kundaklanmış bir bebeği göğsüne bastıran bir annenin yanında olmaktan daha güzel bir şey yok.
As passionate as your argument sounds, ALF, the answer's still no. But why? Why?
Şey... bu kesinlikle yeni birşey, fakat doğru değil. Yani böyle bir şey yok.
Well... that's certainly new, but that's not true, that's not a fact,
Yeni bir şey için iznime ihtiyacın yok.
- You don't need my permission.
Benim için yeni bir şey öğrenmene gerek yok.
Well, don't learn a new skill on my account.
Yeni kafalar lazım. Çarşamba'ya kadar yapılacak bir şey yok.
I'll never finish by Wednesday.
Keşke sana yeni bir şey daha hatırladığımı söyleyebilsem, ama yok.
I wish I could tell you I remembered something new, but I can't.
Tabii ki bir açıklaması yok. Fakat bu yeni bir şey değil.
There are no explanations, of course, but that's nothing new.
yeni bir hayat 16
yeni bir 16
yeni bir haber var mı 16
yeni bir şey var mı 44
yeni bir şey 30
yeni bir şey değil 19
yeni bir çağın başlangıcıydı 19
bir şey yok 987
bir şey yok mu 17
yeni geldim 35
yeni bir 16
yeni bir haber var mı 16
yeni bir şey var mı 44
yeni bir şey 30
yeni bir şey değil 19
yeni bir çağın başlangıcıydı 19
bir şey yok 987
bir şey yok mu 17
yeni geldim 35