Aynı değil translate Spanish
7,256 parallel translation
Buradaki melekler gerçeklerle aynı değil ki.
No se puede parar a los ángeles. Terrible.
Asansörün düşmesi tekrar gazetecilerle aynı odada olmaktan iyidir, değil mi?
Bueno, si esto se estrella no podría ser peor que estar en otra habitación con la prensa, ¿ no créeis?
Aynı şey değil...
No es lo mismo...
Aynı şey değil.
No es lo mismo.
Herkes ikinci bir şansı hak eder. Ama aynı hatalar için değil.
Todos merecen segundas oportunidades Pero no por los mismos errores.
Peki ya tarif ettiğin iki olay, Openshaw'a yardım etmek ve öldürmek aynı planın parçası değil de aynı etkiyi yaratmak için yapılan iki farklı plansa?
¿ Y si los dos eventos que estabas describiendo, ayudar a Openshaw y matarlo, no eran parte del mismo plan sino más bien dos intentos independientes para lograr el mismo efecto?
Aynı fikirde değil misin? Bilmiyorum.
¿ No concuerdas?
Kazmilerle aynı anda başvurmuştuk, değil mi?
Nos anotamos al mismo tiempo que los Kazmis, ¿ No?
Bana bak. Aynı insan değil.
No se trata de la misma gente.
aynı zamanda bu kutuyu açmak değil sadece kutuyu kontrol etmek.
Además, no es abrir una caja. Es solo marcar una casilla.
Bu aynı ayna değil.
Este no es el mismo espejo.
Bugün sadece iş olarak nerede olduğunuzu öğrenmek için değil aynı zamanda kim olduğunuzu da öğrenmek için buradasınız.
Están todos hoy aquí... no solo para descubrir qué son como negocio... sino también para descubrir quiénes son.
Evet ama Toby aslında aynı takımda değildi, değil mi Blair?
Sí, pero Toby no estaba en el mismo equipo, ¿ verdad, Blair?
Hepimiz aynı anda bin bir türlü şey hissediyoruz, değil mi?
Quiero decir, todos sentimos un montón de cosas al mismo tiempo, ¿ no es así? Sin importar...
Silva İçişleri'nden ise sadece numaramız değil, aynı zamanda gizli kimliğin için bir tehlike.
Si Silva es de asuntos internos, no es solo nuestro número. Es una amenaza para su tapadera.
Şu anda da aynısını yapıyorum, değil mi?
Dios, la estoy haciendo ahora, ¿ no?
Sanırım baban seninle aynı fikirde değil. Birleşik Devletler Başkanı'ndan bahsetmiyorum bile.
Tu padre no estaría de acuerdo contigo sin mencionar al Presidente de EUA.
Garrett'in yaptıklarıyla aynı, değil mi?
Son las mismas que estaba haciendo Garret, ¿ verdad?
"Altın Yaprak" ödülü sadece en çok satan değil aynı zamanda mutluluk ve cesaret örneği olmalıdır. Hep bunu hedeflemelidir.
El ganador del oro en hoja no sólo ser un éxito de ventas, pero también ejemplifican la gracia y la arena, y debe estar dispuesto a hacer
Aynı gece Jack Westbrook'un kaybolması tesadüf değil.
No es coincidencia que más tarde esa noche Jack Westbrook desapareciera.
Hepimizin aynı çizgide olduğunu ve sadece oğlunuz için değil, tüm aileniz için sonuçlarının ne olacağını anladığınızı duyduğuma sevindim.
Me alegra oír que estamos en la misma página. Y que entienden las consecuencias no solo para su hijo, sino para su familia entera, somos conscientes de los intereses aquí, señora Pope.
Yani Sasuke-kun'un Susano'o'sunun da aynı şekilde Jugo'nun çakrasını kendine uyarlamış olması şaşılacak bir şey değil.
no tiene nada de raro que el Susanoo de Sasuke pueda adaptarse al chakra de Juugo de la misma manera.
Aynı sevdiğin gibi değil mi?
Así es como le gustan, ¿ no?
Anlaşılan evren seninle aynı fikirde değil.
Bueno, suena a que el universo no está de acuerdo.
- Aynı şey değil mi?
¿ No es lo mismo?
Sadece şeyini değil, aynı zamanda elini de tutmamı istiyorsun.
En realidad, tú solo quieres que te coja la mano y no la...
Laurence Gilliard da siyahi değil, yüzün aynısı.
Laurence Gilliard no es negro, tienes la misma cara.
Bu da aynı şey değil mi? Bak, ben şimdi oraya doğru geliyorum- -
- Es lo mismo, ¿ no?
1970'ler yaklaştıkça topluluklar hayat kazandı ve perakende mağazalar ülkenin her yerinde türemeye başladı. Sadece yeni çizgi roman sayıları değil aynı zamanda eski ve koleksiyon sayıları da satıyorlardı.
A medida que los años 70 ´ s llegaban a su fin, las convenciones cobraron vida y las tiendas minoristas se diseminaron por todo el país, vendiendo no solo números nuevos de historietas sino también atrasados y coleccionables.
Cinayetler aynı katille bağlantılı değil.
Los crímenes no están conectados por el mismo asesino.
Bu resim sadece çirkin değil aynı zamanda uyumsuz.
Este mural... no solo es feo, es incongruente.
Silgiler aynı hizada değil, demek oluyor ki bir kalemin ucunu kırmışsınız.
Estos borradores no están nivelados, lo que significa que tú rompiste la punta de un lápiz.
Yapacak başka bir şey de olmadığından kilise sadece ruhani bir yer değil aynı zamanda bir vakit geçirme yeriydi.
No había mucho para hacer, entonces la Iglesia no era solo la piedra fundacional, sino también recreación.
Bay Russell, her ne kadar da olsa karımın anısını, güzelliğini yaşatmak istesemde asla aynı anıyı yaşatmak isteyen birisine,... zarar vermem mümkün değil.
Sr. Russell por mucho que aprecie... la memoria de mi esposa, su belleza... y quiera poseer todo eso... nunca haría daño a nadie... que quisiera poseer lo mismo.
İdeal biri değil ama, en azından sağlam bir Katolik, ve kaybettiği oğlunun yasını tutarken, aynı zamanda diğer çocuğunu tahta geçirmek için debelenecektir.
No es lo ideal, pero es una católica acérrima, y estará de duelo por la pérdida de su hijo, luchando para preparar un niño para el trono.
Aynı şey, değil mi?
- Es lo mismo. - ¡ Si es lo mismo!
Yalnız bencil değil aynı zamanda paranoyak da...
No solo es egoísta, es paranoi...
Elbisemin annesinin elbisesiyle aynı olması umrumda değil.
Y utiliza la primera entrevista. No me importa que mi vestido sea igual que el de su madre.
Crane, bu aynı şey değil.
No es la mismo, Crane.
- Çekicilikle aşk aynı şey değil.
Atracción y amor no es lo mismo.
Gerçek ve sansürsüz aynı şeyler demek değil.
Real y sin censura no son exactamente lo mismo.
Anladığım kadarıyla Philip aynı fikirde değil.
Phillip, por lo que puedo decir, no está de acuerdo.
- Evet, ama fagot ve klarnet aynı şey değil.
El fagot y el carinete son muy diferentes.
Onu öldürmekle aynı değil ama güneşe karşı durduğumdan beri...
No es lo mismo que matarlo, pero...
Basınçlı kabinde, yüksek irtifadaki şartların aynı oluşturuluyor değil mi?
Una cámara hipobárica replica las condiciones en gran altitud, ¿ verdad?
Bu aynı ceset değil.
No son los mismos restos.
Aynı zamanda Algonkin Oyun Komisyonu'nun başkanısınız, değil mi?
También es el Presidente de la Comisión Algonquina de Juego, ¿ no?
Yanlış hatırlamıyorsam aynı zamanda senin doğum günün de değil miydi?
Y, si recuerdo bien, ¿ pronto no es tu cumpleaños también?
- Bu, aynı şey değil.
No es lo mismo.
Ayrıca dünyanın farklı yerlerinde aynı anda kıyma cinayetleri işlemek imkansız. Bu yüzden fail bir kişi değil de fanatik bir tarikat falan olmalı.
Además, una sola persona no puede despedazar a varias a la vez en diferentes lugares de todo el mundo, apuesto a que no es un solo asesino, sino un culto fanático o algo así.
Muhteşem değil mi? Aynısından Google genel merkezinde de var.
¡ Tienen uno igual en la sede central de Google!
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi efendim 66
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi efendim 66
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25