Belli ki translate Spanish
9,252 parallel translation
Hala cevap yok yani bunun kadar çirkin değilmiş belli ki.
todavía no me contestó así que no tan horrible como esto.
- Belli ki.
- Obviamente.
Belli ki şüphelerin var. Söyle bana.
Está claro que tienes remordimientos.
Belli ki ; ağrınız tedaviye direniyor.
Su dolor ha probado ser muy resistente al tratamiento.
- Belli ki benim söz hakkım yok. - Ben seviyorum.
- Si, bueno, aparentemente no tengo voto.
Belli ki ; karı koca sorunlarınız var...
Ustedes dos están obviamente, en medio de algo...
Belli ki Sid gittiği yeri kimsenin bilmesini istemiyormuş.
Bueno... donde quiera que fuera Sid, no quería que nadie lo supiera.
- Belli ki her yerden.
- De todos lados, obviamente.
Belli ki çok soru soracaksın.
Obviamente harás un montón de preguntas.
Belli ki aileyi tanımıyor.
Está claro que no conoce a la familia.
Belli ki yakalanmasına çok az kalmış.
Obviamente él está muy cerca de ser pillado.
Belli ki "Tehlike" Canavarlar arasında geleneksel bir lakap, kontluk gibi bir şey.
Al parecer, en los Monstruos se hereda "Hazard" como el título de conde o algo.
Bekle, masada istediğim şeyi yapmışlar mı? Mm-hmm. Belli ki yönünde bir sorun var...
Espera, ¿ han hecho esa cosa en el escritorio con el...? Obviamente el resorte tiene una trayectoria...
Belli ki bir şeyler oluyor ve birine haber vermeye korkuyor.
Está claro que algo está pasando y ella tiene miedo de contactar con alguien.
Ve belli ki gizlice bir yerlere girmeliyim?
Y ocasionalmente entrar a sitios sin permiso aparentemente.
- Belli ki bu varsayımsal senaryoda uçak bozulmuş.
En la hipótesis que planteo, obviamente está averiado.
Belli ki bedava yemek yiyebilmek için erkeklerle çıkan kızlardan.
Claramente, es de esas chicas que lo hace para comer gratis.
Bilmiyorum ama belli ki Julian onu New Delphi'de bulmuş.
No lo sé, pero, es evidente, que Julian debe haberla encontrado en Nueva Delphi.
Sana bunu niye söylüyorsam sanki? ! Kent, belli ki ona benden daha çok değer veriyorsun.
Kent, está claro que te preocupas más por ella que por mí.
Belli ki Andy, Haley'nin evlenme teklifine engel olmak istediğini öğrendikten sonra tıka basa yemeye başlamış. - Ne?
Claramente, Andy está atiborrándose desde que se enteró... de que Haley casi detiene su proposición de matrimonio.
Francine yetiştirseydi Iris yanlış yolu seçebilirdi belki diye korkmuşsun belli ki.
Y obviamente, te preocupaba que Iris fuera por el mal camino si Francine la criaba.
Belli ki bir haftadır içmiyoruz.
Creo que ya no bebemos en la semana.
Belli ki mutlak bir şey.
Y es absoluta, aparentemente.
Belli ki bir mesaj veriyor ve tahminimce ağızla alakalı bir şey, şuna bir bak.
Obviamente es un mensaje y mi suposición es que tiene algo que ver con la boca porque mira esto.
Dünya belli ki bir canavar gezegeni ancak evrenin en güçlü tehditlerine direnebilmişler.
La Tierra es claramente un planeta de monstruos, pero capaz de resistir la amenazas más poderosas del cosmos.
Belli ki bana hücresel seviyelerden cevap veriyorsun.
Así que claramente me respondisteis a un nivel celular.
- Belli ki başı dertte.
- Está metido en un lío.
Bir şey bildiği yok çünkü belli ki bu sınavın bir parçası değil!
No sabe nada porque esto está claro que no forma parte del examen.
- Belli ki bu da sınavın bir parçası.
Obviamente es parte del examen.
Belli ki trajik bir durum ama iş önce gelir.
Realmente esto es trágico, pero el trabajo sigue, desafortunadamente.
Belli ki amatör.
Malditos aficionados.
Onu her gün gördüğünü söyledin. Belli ki bugün geç kaldı.
Dijiste que la veias todos los dias, obviamente llega tarde.
Ayrıca belli ki kadının işi başından aşkın.
Y parece que ahora mismo está bastante ocupada.
Belli ki artık bana ihtiyaçları yok.
Así que al parecer ellos no me necesitan más.
Senin için ideal ya da vasat var ve belli ki ben senin için vasatım.
Digo, conoces lo óptimo y conoces lo sub-óptimo. Y claramente, para ti estoy en la segunda categoría.
Belli ki cinayet nedeni soygun değilmiş.
No parece que fue un robo.
Belli ki aklı bambaşka bir yerdeydi.
Su mente estaba claramente en otro lugar.
Kızın adamı görmüşse belli ki adam da kızını görmüş.
Si tu hija lo ha visto... por supuesto, él pudo haberla visto.
Belli ki, annenin seninle konuşması gerekiyor.
Obviamente, su madre necesita hablar con usted.
Belli ki Kızıl El'de biliyormuş.
Al parecer, también la Mano Roja.
- Belli ki mi?
¿ Al parecer? - No... no sé... que mi esposa fue asesinada, la mujer más joven de tu padre escapó. - La noche...
Orada başka kimse olmadığını da biliyordun. Belli ki Kızıl El de biliyormuş.
También sabías que nadie más estaba allí, y al parecer también la Mano Roja.
Belli ki başarılı bir avukatsın. Şimdi ise bize kiraya veriyorsun.
Es obvio que eres una abogada de primera, y ahora me estás subalquilando.
- Gizli servis? - Belli ki öyle.
- ¿ Su destacamento de seguridad?
Yine açıkça belli ki zaman belirteci hatalı değilse, cinayet işlenirken başka bir yerdeymiş.
Y es también claramente en otro lugar cuando ocurrió el asesinato, a menos errónea de la marca de tiempo.
Şunu bilmeni isterim ki fazla belli edemiyor olabilirim ama sen benim için anlatılabilecek tüm hikâyelerden çok daha önemlisin.
Quiero estar seguro que sabes... Sé que no lo muestro mucho, pero... para mí eres mucho más importante que cualquier historia.
Aynı arabayı LA limanında, ki oraya ait olmadığı gayet belli, keyfine sürerken de yakaladık.
Tenemos al mismo coche circulando en el puerto de L.A. donde seguro de cojones que no puede estar.
Belli bölgelerde ki her hayvanı eleyebiliriz böylece.
Podemos eliminar a todos los animales de esas zonas.
Belli ki bir şey kaçırmışım.
Me encanta la capa. Está claro que me he perdido algo.
Belli ki kulak dolgunluğun var.
Francés canadiense.
Sizde istediğin kadar çocuk evlat edinebilir, bu evi isterseniz grup evine çevirebilirsiniz. Bundan tek anladığım, çünkü çok açıkca belli oluyor, ki siz beraber yalnız yaşamak istemiyorsunuz.
Y podrán adoptar todos los niños que quieran, y convertir este sitio en un hogar grupal o lo que quieran, porque es obvio que ustedes no quieren quedarse solas juntas.