Ben ve sen translate Spanish
19,044 parallel translation
Ben kazanmak üzereydim ve kavgayı sen mi durdurdun?
¿ Estaba a punto de ganar y detienes la pelea?
Sen ve ben kamyonetimize gitmeliyiz, küçük bir cebe... kazanabilirsin?
Tú y yo deberíamos ir a mi camioneta, podrías ganarte algo de dinero.
Sen ve ben, büyük yatakta yanyanayız, zenci de...
Tú y yo en la cama, uno al lado del otro, y el hombre negro...
O bize geri dönmeyecek, sadece sen ve ben varız.
Pero ella no va a volver, estamos solo tú y yo.
Ben uyanığım ve sen de anadan doğma bir halde durup İncil'in üçüncü kısmını okuyorsun.
Estoy bien despierto, pero tú estás ahí de pie desnuda, tan claro como el día, leyendo del Libro del Levítico.
Sen o tarafa bak, ben de şuradan şansımı deneyeyim.
Tú ve por allí... y yo iré por aquí.
Sen ve senin gibiler üzgün, sıradan hayatlarınızı yaşarken ben evrimin sınırlarını genişletiyordum.
Mientras tú y otros como tú vivíais vuestras vidas tristes y ordinarias, yo empujaba los límites de la evolución.
Ben kuzeye bakarım Jake sen de batıya bak.
Yo iré al norte. Jake, tú ve al oeste.
- Deh, deh. Ben merkezin basit ve anlaşılır bir videosu olsun istemiştim sen istemediğim bir şey ekledin buna : canlı ve enerjik olma.
Solo quería un simple y sencillo vídeo de presentación... y usted ha añadido el único ingrediente que no quería... chispa.
Çünkü ben amcamın serin amca ve sen teyze serin.
Porque soy el tío genial, y tú la tía genial.
Biz. Sen ve ben.
"Le reventamos".
Sen bir kedi terbiyecisisin ve ben de hâlâ bir kedi olduğuma eminim.
Eres un encantador de gatos, ¡ y yo aún soy un gato!
Sadece suçlu hissediyorsun çünkü sadece sen ve ben varız.
Te sientes culpable pues solo somos tú y yo.
Sahilde bir yerlere gitmeliyiz. Sadece sen ve ben.
Deberíamos viajar por la costa.
Sadece... sadece sen ve ben, anlıyormusun?
Solo... nosotros dos, ¿ sabes?
Sadece sen ve ben olsakta iyi olabileceğini düşünmüştüm.
Pero creí que estábamos bien siendo solo tú y yo.
Sen ona öfkeni kusuyorken ve şikayet yazıyorken ben onun zayıf noktalarını öğreniyordum. Ve doğru zaman geldiğinde onu arkasından bıçaklayacağım.
Mientras tú haces tus pataletas poniendo quejas, he descubierto sus debilidades y en el momento adecuado, le clavaré una puñalada.
Sen ve ben oraya gittiğimizde bu işi hızlıca halledebiliriz.
Aquí es donde tú y yo entramos. Vamos a arreglar ese trabajo realmente rápido.
Sen ve ben oldukça iyi bir takım olacağız.
Tú y yo vamos a hacer un buen equipo.
Ben kasabaya indim ve sen ihbar ettin.
Fui a la ciudad y los entregué.
Ben ateşi yaktım ve sen de kaçtın!
Yo la incendié y tú corriste.
Carol, bu demek oluyor ki, sen ve ben yeniden birlikte olabileceğiz.
- Por favor, papá. Oh, Carol, eso significa que tú y yo podemos estar juntos otra vez.
- Yine yalnızca sen ve ben varız öyleyse, değil mi?
Así que solo somos tú y yo otra vez, ¿ verdad?
Sen ve ben çok meşgul olacağız.
Tú y yo vamos a estar muy ocupados.
Mesele yalnızca sen ve ben değiliz.
Esto no es solo sobre tú y yo.
Belki sen ve ben son kararı birlikte aldık. Belki de almadık. Bırakalım da tahmin yürütsünler.
Puede que tú y yo hayamos hecho tratos juntos, puede que no, déjalos que adivinen.
Ama sen ve ben hala buradayız.
Pero tú y yo seguimos aquí.
Bazen hiçbir şey değişmesin istiyorum. Sen, ben ve Sonya hep böyle birlikte olalım.
A veces desearía que nada hubiera cambiado... que pudiéramos ser tú y yo y Sonia, como ahora.
Sen ve ben, Julie bazen ikimizin de bu zalim dünya için fazla duyarlı olduğumuzu düşünüyorum.
Usted y yo, Julia, a veces creo que somos demasiado sensibles para este mundo cruel.
Sen ve ben. Bu oyun için fazla yufka yürekli iki kişi.
Tú y yo, somos demasiado bondadosos para este juego.
Bu arada ben onun cömert teklifini kabul edeceğim ve sen de onu ziyarete gideceksin!
¡ Mientras tanto, aceptaremos su generosidad y tú le corresponderás con una visita!
İnsan mühendisler bu göreve uygun değildi bu yüzden ben de seni yarattım. Sen ve ben birlikte yakalanması o zor şeyi elde ettik.
Los ingenieros humanos no estaban a la altura, así que te construí, y juntos, tú y yo, capturamos esa cosa tan escurridiza...
Ben buradaydım ve sen yoktun.
Bueno, yo estaba aquí. Estaba aquí y tú no.
Sen ve ben, birlikte.
Tu y yo, juntos.
Ortak olalım, sen ve ben.
¡ Socios, tú y yo!
Bu sen, ben ve Tanrı arasında kalacak canım.
Esto, ma chère, queda entre vos, yo y Dios.
Sen ve ben, bu sefer Frank'i geri çevirmek yerine onunla iletişim kuracağız.
Tú y yo vamos a conectar con Frank esta vez, en lugar de rechazarlo
- Doğru, evet. Bu sefer sen ve ben striptizcilerle yatacağız.
Esta vez vamos a ser tú y yo los que nos tiremos a las strippers.
Sen git takıl, Frank ve ben hallederiz bunu.
¿ Por qué no recorres el lugar? Frank y yo - nos ocuparemos de esto.
Sen ve ben altta olacağız.
Muy bien, tú y yo iremos abajo. ¿ Por qué?
Sen ve ben, her şeye rağmen harika bir takımız.
Todavía hacemos un gran equipo tú y yo.
- Ben belediye başkanı olacağım ve sen bu işte liderlik rolünden fazlasını üstleneceksin. Daha güvenli bir yere ihtiyacımız olur diye düşündüm.
Voy a ser alcalde, y ocuparás un puesto de más responsabilidad en los negocios, así que he pensado que necesitábamos algo más seguro.
En azından sen ve ben burada yardım etmedikçe.
No sin que estemos tú o yo para inculcársela.
Biri onlarla savaşabilir lakin bu sen ve ben olmayacağız.
Puede que alguien luche, pero no nosotros dos.
Sen ve ben Nassau'yu ev bellediğimizde bu kumsaldaki adamlar erkek bile değildi.
Cuando consideraba Nassau mi hogar, la mayoría de estos hombres no eran hombres aún.
Ve sen olmadan ben de olmazdım.
Y sin usted, yo no existiría como tal.
Anne gelmeyecekse, kurtarma olmayacaksa, bu benim için yenilgi demekse şunu bil ki sen ve ben bu yarış nihayete erene dek kafa kafaya mücadele vereceğiz.
Si no hay Anne ni rescate, si esta es mi derrota, entiende esto. Tu y yo hemos ido a la par en esta carrera hasta el final.
Sen ve ben haklıysak, Vali'nin konvoyunda bir şeyler ters gittiyse korkarım ki daha rahatsız edici bir durumla karşı karşıya kalacağız.
Si estábamos en lo cierto y algo le ha ocurrido a la caravana me temo que estamos a punto de enfrentarnos a algo peor.
Sen ve ben hastalığa karşı dirençliyiz, yalnızca yabancı olanlara etki edecek.
Somos inmunes a esta enfermedad solo ataca a quienes vienen de afuera.
Sen ve ben Flint'i tanıyoruz ve onunla savaşabiliriz.
Nosotras conocemos a Flint y podemos luchar contra él.
Sen ve ben üstün gelemesek de İspanya'nın neler yapabileceğini biliyoruz ve gönderecekleri şeylere karşı koymak için elimizden geleni yapabiliriz.
Nosotras, a pesar de todo, al menos sabemos qué es España y podemos hacer lo posible para luchar contra lo que venga.
ben ve o 17
ben veririm 44
ben verdim 28
ben vermedim 18
ve seni seviyorum 36
ve seni 22
ve sen 727
ve senin 20
ve sen kimsin 16
ve sen de 79
ben veririm 44
ben verdim 28
ben vermedim 18
ve seni seviyorum 36
ve seni 22
ve sen 727
ve senin 20
ve sen kimsin 16
ve sen de 79
ve sen bunu biliyorsun 23
señor 97
senor 39
señorita 20
senorita 19
señora 23
seni çok seviyorum 321
seni seviyorum 4697
senatör 298
senator 30
señor 97
senor 39
señorita 20
senorita 19
señora 23
seni çok seviyorum 321
seni seviyorum 4697
senatör 298
senator 30
sense 26
seni çok özledim 187
seni 1182
senpai 28
sensei 83
seni görmek istiyorum 81
sen nasılsın 397
sentinel 21
senin adın nedir 33
seni istiyorum 270
seni çok özledim 187
seni 1182
senpai 28
sensei 83
seni görmek istiyorum 81
sen nasılsın 397
sentinel 21
senin adın nedir 33
seni istiyorum 270
senden çok hoşlanıyorum 54
senin adın ne 311
senden hoşlanıyorum 151
seni anlamıyorum 181
senin 814
seni seviyorum baba 42
seninle 184
sence 570
sen benimsin 132
seninle olmak istiyorum 35
senin adın ne 311
senden hoşlanıyorum 151
seni anlamıyorum 181
senin 814
seni seviyorum baba 42
seninle 184
sence 570
sen benimsin 132
seninle olmak istiyorum 35