Biliyorsun ya translate Spanish
14,327 parallel translation
Biliyorsun yani.
Ya sabes.
- Hayır, biliyorsun ya...
- No, sabes...
Biliyorsun ya benim belimde ağrı var.
Tengo un problema de lumbago, viejo.
Clary Fairchild'ın sevgili dostu için geleceğini sen de biliyorsun ya da her kimse artık.
Lo sabes tan bien como yo que Clary Fairchild vendrá a por su queridísimo amigo... o lo que quiera que sea.
Biliyorsun, kendisi çok fiyakalı.
Ya sabes que es bonito.
Çünkü biliyorsun ki yaşadığımız bu dünya aslında mutluluklarla dolu.
Porque ya sabes... este mundo en el que vivimos, en realidad está lleno de felicidad.
Biliyorsun işte...
Ya sabes...
- Hindli adamı biliyorsun.
- Ya sabes, el tipo indio.
Korkuyorsan bize söyleyebilirsin, biliyorsun.
Si tienes miedo, ya sabes, puedes decirlo.
Kaburga, patates kızartması. Tabakların nerede olduğunu biliyorsun.
Ya sabes dónde están los platos.
- Gerçeği biliyorsun.
- Ya tienes la verdad.
Bence neyle karşı karşıya olduğumuzu biliyorsun. - Ama bana anlatmıyorsun. - Dedektif Fusco, sizi temin ederim...
Creo que sabes perfectamente a qué nos enfrentamos, pero te niegas de plano a decirme.
Yani, Steve muhtemelen bir katil, Jesse'nin hayatla ilgisi yok, Bayan Broderick-Allen da garip ve hüzünlü biri, ben ise, işte biliyorsun.
Steve debe ser un asesino, Jesse está ajeno a la vida, la Sra. Broderick-Allen es rara y triste, y yo, ya sabes.
Biliyorsun.
Ya lo sabes.
Karım Evelyn'i biliyorsun.
Ya conoces a mi mujer, Evelyn.
Sebebini biliyorsun.
Ya sabes por qué.
Ricky, diğer seçeneğini biliyorsun, değil mi?
Ricky, ya sabes cuál es la alternativa, ¿ a que sí? - ¿ Te vas a saber adaptar?
Söylesene, noel baba havalı mı? Var olmadığını biliyorsun, değil mi?
Oye, Papá Noel, ¿ ya sabes que no existe?
Lanet olsun, ne demek istediğimi biliyorsun!
Bueno, mierda, ya me entiendes.
O zaten evli biliyorsun değil mi?
Ya está casado. Lo sabes, ¿ verdad?
Bunu neden istediğimi biliyorsun.
Ya sabes por qué te lo estoy pidiendo.
Hepimiz için bir tane var, biliyorsun.
Todos tenemos uno, ya sabes.
June bu mesele bizi de ne kadar üzdü biliyorsun.
June, ya sabes cuánto lo siento.
Elçiler. - Sen bunu zaten biliyorsun, değil mi?
Pero tú ya lo sabías, ¿ no?
Biliyorsun değil mi hangisi olduğunu?
Ya sabes, ¿ qué es?
Biliyorsun, bu adam biraz daha farklı gibi.
Ya sabes, ¿ el tipo con el que quizá más o menos tuviste algo?
Biliyorsun işte.
Ya sabes.
Biliyorsun işte, deneyemem.
Yo... ya sabes que no puedo.
Kantin nerde biliyorsun. git kendine de yap.
Bueno, ya sabes donde la cafetería es. Ir hacerse uno.
Mektubun içine koyarsan, sahibine gideceklerini biliyorsun değil mi.
[Scoffs] Ya sabes, si se le cae aquellos en el correo, consiguen devueltos.
Samar'ı izlemek için, Hırvatistandan bir ateşe ile çalışıyor, Biliyorsun ki onun da yapacaklarının bir sınırı var.
Ah, que está trabajando con una agregado legal en Croacia, tratando de localizar a Samar, pero, ya sabes, su favorece sólo se extienden hasta el momento.
kız arkadaşım değil o benim biliyorsun sen de.
Ya no es mi novia, y lo sabes.
Neyi kastettiğimi biliyorsun.
Ya sabes lo que quiero decir.
Cevabı biliyorsun.
Ya sabes la respuesta.
Bunu biliyorsun. Ama ben de onları tanıyorum.
Ya lo sabes, pero los conozco.
Neden burada olduğumu biliyorsun.
Ya sabes porqué estoy aquí.
Biliyorsun.
Ya sabes.
Yani artık neden çabucak olduğumu biliyorsun.
Así que ya sabes por qué soy "Rápido-Rápido"
Biliyorsun değil mi?
Ya lo sabes, ¿ verdad?
Ne yaptığımı biliyorsun.
Ya sabes lo que hice.
Bak, Axelrod, biliyorsun, telefonlarını değiştiriyor güvenliği için koruma tutuyor.
Mira, Axelrod, ya sabes, barre sus teléfonos, contrata de seguridad para defenderse.
Onunla konuşmak için kendimi çok zorluyorum fakat biliyorsun işte. O hala çok kızgın.
He tratado de hablar con él... pero, ya sabes... sigue muy enojado.
Artık nasıl hissettirdiğini biliyorsun Coulson. Sevdiğin birinin gözlerinin önünde kanlar içinde ölmesini.
Ahora ya sabes cómo se siente, Coulson... ver desangrarse justo delante de ti a alguien que te importa.
O zaman zaten biliyorsun.
- Entonces ya lo sabes.
Artık biliyorsun.
Pues ya lo sabes.
- Ne olduğunu biliyorsun.
Ya sabes lo que es. ¿ Pike?
Biliyorsun, başlıyor.
Ya sabes, continúa.
Fikrini değiştirdiğinde numaramı biliyorsun.
Bueno, cuando... cambie de opinión... ya tiene mi número.
- Neden sorduğumuzu biliyorsun.
- Ya sabes por qué preguntamos.
Ve biliyorsun...
Y ya sabe...
Bölge polisi çoktan olay yerine vardı. - Federallerin de şu an yolda olduğunu biliyorsun.
La policía local ya está en la escena, y ya sabes que los federales están en un avión.