Bire bir translate Spanish
1,078 parallel translation
Ve birden bire bir torba domuz kanı üstüme döktü!
Y súbitamente él vierte una bolsa de plástico llena de sangre de cerdo por todas partes de mí... ¿ Justo así?
Olasılık faktörü bire bir.
Factor de Probabilidad de 1 contra 1.
Ve sonra karanlıkta parlayan iki kocaman göz görür... ve birden bire bir ses duyar... mooo!
Y ve dos ojos enormes pestañeando en la oscuridad... y de repente oye- -
Penaltı atışı yapılacak, bire bir.
Será un tiro penal, uno contra uno.
Örnekler bire bir uyuşuyor ama Walden otelde değil.
Ésta cuadra perfectamente, pero no es la del Hotel Walden.
Ha bire birini bulup bırakırlar. Bir girerler, bir çıkarlar. Böylece ev sahipleri de her 10 dakikada bir kiraya zam yapar.
Siempre estan juntándose, separándose, entrando, saliendo y los dueños pueden subir el alquiler cada 10 minutos.
Kısa süre önce Malezya'da bir kadınla ilgili bir haberi okumuştum. Büyük bir deniz yılanı tarafından boğulmuştu. Birden bire bir delikten fırlamış, onu okyanusun dibine doğru çekmişti ve dişlerini doğruca boğazına saplamıştı.
Hace poco leí en una revista sobre una mujer que fue ahogada por una enorme morena que salió de un hoyo, la arrastró al fondo del océano y la mordió en la garganta.
İncilden Tevrata kadar her konuyu tartıştık, her bölümünü, bire bir.
Hemos comentado la Biblia de cabo a rabo.
Bire bir olur.
Uno contra uno, sí.
Bire bir aynı.
Idénticas.
İki destekle bire bir çekiliyorum.
Atacaremos uno contra uno, con dos de refuerzo.
Benim talimatlarımı bire bir uygulayacaksın.
Debe seguir mis instrucciones con precisión.
Bire bir olan bu model, cesetlerde bulunan izler sayesinde yapıIdı.
Están reconstruidos a partir de las mordeduras del cuerpo de la Sra. Leeds y de la Sra. Jacobi en Birmingham el mes pasado.
Bu Scudder ise, ona onunla bire bir konuşacağımı söyler misin?
Si es ese Scudder, podría decirle que yo iré a hablar con él directamente?
- Bire bir oynayalım bence.
- Juguemos al uno-a-uno.
Bire bir.
Uno a uno.
Konuşmak istiyorlar, bire bir, ama onunla değil.
Están dispuestos a hablar con alguien, pero no con él.
8.95 dolarımı verdim ve bir şeyi uzun zamandır ilk kez gördüm. Bire bir boyutlarda inşa edilmiş Flint şehir merkezi fabrikaların kapanmadan önceki haliyle otomobil Dünyası'nın cam kubbesinin altında ziyaretçilere sunulmuştu.
Pagué mis $ 8,95 y vi algo que no había visto hacía mucho el centro de Flint, reconstruido exactamente a escala bajo la cúpula de vidrio del Mundo del Auto...
Birden bire bir kitap yaratmamı beklemiyorsun, değil mi?
¿ Esperas que escriba algo así sin más? ¿ Es eso?
İşi için bire bir.
Ese color le queda muy bien a él.
- Bire bir yok, Şuraya bir bakın...
- No soy Información. Búscala tú.
O'nun sözlerini her gün yüzlerce insana kişisel olarak bire bir yayabilecek durumdayım. - Tanrı mı?
aquí puedo diseminar Su palabra... a cientos de personas todos los días, personalmente... uno a uno.
En gizli sırlarını, en karanlık ihtiraslarını anlatan... gerçek insanlarla bire bir sohbet.
Escuché conversaciones secretas de gente real... contar sus mayores secretos, los deseos más obscuros.
Birden bire bir hayal olmaktan çıkmıştı.
Y de repente no era ya una fantasía.
Ağrıyan kaslar için bire bir.
Podemos hacer un fantástico trato. Oh, tal vez.
- Bire bir oynamak ister misin?
¿ Quieres jugar contra mí? No empieces con esas idioteces.
Size çok uyduğunu düşündüğüm bir meslek. Katilin Amerikalı rolündeki şu gizemli suç ortağını oynamak için bire bir.
Usted es, según creo, actor, una profesión que le capacitaría muy bien para representar al misterioso americano, que parece haber sido cómplice del asesino.
Artık 65 yaşındayım. 65. Birden bire, bir günde belimde romatizma oluştu.
Tengo 65 años, y de repente, tengo reumatismo en la espalda, de un día a otro.
Rickmansworth'da bir kafede kendi başına oturan bir kız, birden bire neyin yanlış gittiğini fark etti ve dünyayı nasıl daha güzel ve mutlu bir yer yapabileceğini keşfetti.
se dio cuenta de repente de qué era lo que no había estado funcionando todo este tiempo, y finalmente supo cómo se podría hacer del mundo un lugar bueno y feliz. Esta vez era acertado, funcionaría, y nadie tendría que ser clavado a nada.
Birden bire devasa bir yaratık belirdi, cemaate bakıyordu.
Y de repente... apareció una criatura enorme que miraba a la congregación.
Geçen kış oynadığımız bire-bir basketbol maçını düşünüyordum.
Me he acordado de la partida de baloncesto que jugamos el invierno pasado.
Bir rövanş yapalım, bire-bir.
Jugaremos la revancha, un uno contra uno.
Fakat biz bire-bir kendi tarzımızda oynuyorduk... ve ayrıca benim dünyadaki en cesur erkek olduğumu sanıyordu.
Pero tenemos nuestra propia versión de One-on-one... y ella cree soy el mejor del mundo, que lo soy.
İnsan yapısı tek bir ses yok ve birden bire Mozart.
jamás han oído un sonido humano y ahora Mozart.
Birden bire sırada bekleyen müşterinin parlak turuncu saçlı... korkunç çirkin bir kadın olduğunu fark ediyorum.
De repente observo que el siguiente cliente es una horrible... mujer repugnante con el pelo naranja intenso.
Bire on kazandırdı. Bir boyla kazandı.
10 a 1 y llegó primero..
- Bire bir efendim.
- 1 : 1, señor.
Artık sıra babaya gelmişti. Birden bire, Noel Baba suratına pis bir gülümseme ve sakalında şarap lekesi ile ortaya çıktı.
cuando repentinamente santa apareció con una mueca en su cara algo de alcohol en su barba
Bugün üçüncü yarışta Kangren Yeşili adında bir at koşuyordu. Ve bire yirmi veriyordu. İki yüz dolar kazandım.
bueno, vi este caballo verdoso, que corría en la tercera carrera hoy él estaba 20 a 1, y gané $ 200.
Senin gibi, böyle güzel bir kız bu tür tutumlarla birden bire çirkinleşebilir.
Porque una chica bonita como tú se puede meter en problemas muy rápido.
Birden bire bir adam belirdi.
No sé cómo empezó.
Birden bire... Bir akraba
De repente... un pariente.
Acayip bir yaşam tarzı vardı. Birden bire âşık oldum.
Vivió de tantas formas diferentes.
Birden bire kendimi masum bir adamı savunurken buldum.
De pronto, estoy luchando para liberar a un inocente.
Tam herşey can sıkıcı ve umutsuzken, birden bire müthiş bir şans geçiyor insanın eline!
Sólo cuando las cosas parecen corrientes o completamente imposibles a la larga aparece esa oportunidad inesperada. ¿ No es cierto?
Ya sizi denize çekerse lordum... Ya sizi şu burundaki yarların denize doğru sarkan o korkunç tepesine götürüp orada birden bire biçim değiştirerek müthiş bir şey oluverirse aklınızı kaybeder çıldırabilirsiniz?
Tal vez os lleve al turbulento golfo... o a la terrible cumbre del peñasco que se inclina hacia el mar sobre su base... y allí, tomando más horrible forma... quizá a la razón su imperio usurpe y a la demencia os lleve.
Neden birden bire bunların hepsini bir kenara atmaya hazır oluyorsun.
¿ Porqué de repente quieres tirar todo ésto?
Bir elmanın üçte ikisini dörtte bire bölmek demek..
ok, dividiendo dos tercios de una manzana por un cuarta
Bir Vulkan barış girişimine birden bire kucak açacak kadar ciddi mi?
Lo bastante como para que los líderes se unan a una iniciativa de paz vulcana.
Yani adamım için büyük bir para ödediğimi biliyorlar. Birden bire ateş olamayan yerden duman çıkmaz diye düşünmeye başladılar.
Ven que pago una fianza por mi chico empiezan a pensar con su lógica de "donde hay humo, hay fuego".
- Yani ne bileyim, bir şeyler hiç böyle yok oldu mu, ya da kayboldu mu birden bire?
¿ Se ha desmaterializado algo o han visto cosas volando?
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir tanem 228
bir şey olmaz 235
bırak beni 1950
biraz 988
birazcık 224
bırakma 58
birazdan 150
birlikte 205
bir şey yok 987
bir tanem 228
bir şey olmaz 235
bırak beni 1950
biraz 988
birazcık 224
bırakma 58
birazdan 150
birlikte 205
birisi 209
birini 32
bir gelişme var mı 30
bırakıyorum 119
bir ay sonra 33
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir dakika 5689
bir şey mi oldu 310
bir defa 29
birini 32
bir gelişme var mı 30
bırakıyorum 119
bir ay sonra 33
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir dakika 5689
bir şey mi oldu 310
bir defa 29