English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ C ] / Cı

translate Spanish

913,536 parallel translation
Ebola'nın başlangıcını hatırlıyorum. İki Amerikalı doktor Afrika'da yakalanmıştı.
Recuerdo que cuando surgió el ébola, dos médicos estadounidenses se contagiaron en África.
Sinir bozucudan ziyade kafa karıştırıcıydı.
Fue más confuso que exasperante.
Yumuşacık, sıcacık ve baştan çıkarıcıyım, tıpkı gerçek bir amcık gibi.
Soy blando, cálido y maleable, como la caca.
Ona biraz su içirin yoksa evde karşınıza kupkuru bir amcık çıkacak.
Dale un poco de agua o no tendrá la concha mojada cuando lleguen a casa.
"Amcık" kırıcı bir sözcük mü?
¿ La palabra "concha" es ofensiva?
Denver'daki seyircilere "'Amcık'kırıcı bir sözcük mü? " dediğimde iki kişi hariç herkes hayır demişti.
Le pregunté lo mismo al público de Denver. Todos me dijeron que no, excepto por dos personas.
Kırıcı olduğunu söylemedi. Dedi ki, "O sözcükten hazzetmiyorum."
No dijo que se sentía ofendida, sino "Me siento incómoda con esa palabra".
"Amcık" sözcüğü sadece yaşlıysanız kırıcı.
La palabra "concha" solo ofende a los viejos.
Amcığa yapıştırdım Radyoda çıkıyor.
Destrozo esa concha
" Merhaba, ben Larry Merchant, 50 Cent'le yaptığı sarsıcı müsabaka bitiminde amcıkla ringin yanındayız.
" Soy Larry Merchant, estoy con la concha junto al cuadrilátero, luego del combate devastador con 50 Cent.
Çünkü bir kızla jakuziye girsem ve jakuzideyken amcığının sulu sulu olduğunu fark etsem... muhtemelen jakuziden çıkardım.
Si estuviera con una chica en un jaccuzi y me diera cuenta de que tiene la concha jugosa, mientras estamos allí adentro, probablemente saldría del jacuzzi.
Üzerine bir de geyliği eklerseniz acayip yıkıcı bir şey.
Si a eso le sumamos la homosexualidad, obtenemos un cóctel explosivo.
Bütün evi altüst ettim, kaset oynatıcı bulacağım diye.
Revolví toda la casa en busca de una videocasetera.
Şaşırtıcı derecede iyi.
Es increíblemente buena.
Uluslararası silah satıcısı, kaçakçı, birinin hayal edebileceği neredeyse her yasadışı ticaretin adamı.
Un traficante de armas internacional, un contrabandista, partícipe de casi cualquier trato ilícito que uno podría imaginar.
Yanına gittim, biraz konuştuk ve millet bizi birlikte görünce çıldırdı.
Me acerqué, y empezamos a hablar, y la gente se asombró de vernos juntos.
Onca izleyenin arasından tanıdık bir yüz çıkageldi.
De entre la multitud, que nos miraban boquiabiertos, surgió un rostro conocido.
Çıkar mısınız?
Salgan del auto.
Ama beyazlardan biri öne çıkıp " Bu hiç mi hiç hoşuma gitmedi.
Uno de los blancos dio un paso al frente y dijo : " Eso no me gustó nada.
Bir beyaz daha çıkıp " Evet!
Y otro blanco dijo : " ¡ Sí!
Ama bokunu çıkardı yani.
Pero hizo algo bastante jodido.
Ben eski AIDS'in hâlâ gayet güzel iş gördüğünü düşünürken... yenisini çıkarmış adamlar.
Yo que pensaba que el antiguo sida funcionaba bien y ya sacaron uno nuevo.
Durduk yerde 1980'de bir hastalığın ortaya çıkıp sadece zencileri, ibneleri ve keşleri öldürmesi garip değil mi?
¿ No es extraño que haya una enfermedad que recién apareció en 1980 y que solo mata a los negros, los maricones y los drogadictos?
Clippers'ın sahibiydi ama sonra Afro-Amerikalılar hakkında epey tatsız söylemlerde bulunduğu, gizlice alınmış bir ses kaydı ortaya çıktı.
Era el dueño de los Clippers. Lo filmaron con una cámara oculta diciendo cosas muy desagradables sobre los afroamericanos.
Buradan çıkarabileceğimiz bir ders var.
Eso nos deja una lección.
Belki de çırılçıplak ve tek dizinin üzerine çökmüş, eliyle beni tatmin ediyor, ki bunu çok severim.
Quizás ella está desnuda, de rodillas, haciéndome una paja. Me gustan las pajas.
Mahkemede ne yaptığını tüm çıplaklığıyla anlatmış. Sırf kaset çıktı diye de mahkeme kararını değiştiremiyorlar.
Les dijo exactamente lo que había hecho, así que no pueden cambiar su fallo solo porque el video salió a la luz.
Çılgınsın, " dese. Ama sonra bunu yaparken çekilmiş videomu izleseler...
Es una locura ", pero luego, cuando vieran el video, me dijeran :
Çıkar çatışması var resmen.
Es un conflicto de intereses.
Radyoda şu şarkı çıkınca...
Suena una canción en la radio :
Engelli park yerinden çıkarken hep pasif agresif bir lafları oluyor.
Cuando me voy, siempre me dicen alguna mierda pasivo-agresiva.
Hemen çıktım evden. Arabaya atladım, bastım gittim.
Salí corriendo de la casa, me subí al auto y me fui.
Taş gibi sert bir sikle o odadan çıkmak büyük sevgi ve disiplin ister.
Se requiere mucho amor y disciplina irse de la habitación con la verga dura.
Efendim, Reven Wright davasında yeni bir tanık ortaya çıktı.
Señor, se presentó un nuevo testigo en el caso de Reven Wright.
Bir emir çıkarmadan almanıza izin veremem.
No puedo dejar que se la lleven sin una orden.
İçindeki her neyse, onu almak için kimse ortaya çıkmadı.
Lo que sea que haya adentro, nadie apareció a reclamarlo.
Bir kalem ve kağıt çıkar.
Saque papel y lápiz
Ortaya çıkmak zor.
Presentarse ante la policía es difícil.
O her ne idiyse... Onun evinden dışarı çıkarılıyordu.
Lo que sea que fuera... estaba saliendo de su casa.
İtiraf etmeliyim ki, bu fikir beni hep baştan çıkartmıştır.
Tengo que admitir que siempre he estado un poco seducido por la idea.
Gün yüzüne çıkardığım cesetlerin seni mahvedebileceğini, her birinin bir hikaye anlatacağını söylemiştim.
Te dije que los cuerpos que desenterré te destruirían, que cada uno contaría una historia.
Görüyorsun, müdahale edeceksem, ben sadece denklemden çıkarırım.
Verás, si lo decido, simplemente te borraré de la ecuación.
Onu çıkarın. Nakliye için hazır.
Está listo para transportarlo.
Ve bunun, birimizin sağ çıkamayacağı bir olay olacağını biliyordum.
Y sabía que sería un evento del que uno de nosotros no se recuperaría.
İç savaşa katılmak istemiyorsan arkadan ormana çıkmalısın.
A menos que quieran unirse a una guerra civil, tienen que salir por el bosque.
Görev gücü olmadan, Reddington tamamen açığa çıkacaktır.
Reddington estaría totalmente expuesto.
Yola çıkar çıkmaz jete doğru bir yol bulacağız.
En cuanto lleguemos a la carretera, hallaremos la manera de llegar al avión.
O zaman buradan başka bir çıkış yolu bulmamız gerekecek.
Tendremos que encontrar otra salida.
Eminim soruşturma bunu ortaya çıkaracaktır.
Estoy seguro de que la investigación confirmará eso.
Ne yaptığını, nasıl yaptığını, Agent Ressler'ın bilincine hangi anıları eklediğini hangilerini çıkardığını bilmek istiyorum.
qué hizo, cómo lo hizo, qué recuerdos implantó en la consciencia del agente Ressler y qué eliminó.
Diyelim ki, Raymond Reddington hakkındaki kesin gerçeği ortaya çıkarmıştın.
Digamos que habías descubierto cierta verdad sobre Raymond Reddington.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]