Demek ki translate Spanish
14,864 parallel translation
Demek ki birimiz kurtulacak!
Que aún queda un accidente.
Steven'ı sevdiğini sanırdık, ama sevmiyormuş demek ki.
Siempre pensamos que le agradaba Steven, pero no parece.
Eğer bir noktada o numarayı arayanlar'mesaj kutusu dolu'uyarısı alıyorduysa demek ki o mesaj kutusundaki bazı mesajlar gitmiş.
Si en algún momento la gente llamaba y encontraba su buzón lleno, entonces algunos de los mensajes que estaban en el buzón han desaparecido.
Demek ki nerede öldürüldüyse oradan arabanın arkasına atılmış ve yakılmak üzere başka bir yere götürülmüş.
Que fue... donde sea que fue asesinada, la pusieron en el baúl de la RAV4 y la llevaron a algún sitio para calcinarla.
Orada öyle dikiliyorsun, demek ki aklında bir şey var.
Bueno, te has quedado ahí como un pasmarote, así que tienes algo en mente.
Ama işte... Ben buyum demek ki.
Pero es solo que... soy quien soy, supongo.
Demek ki.
Supongo.
Bu da demek ki ilaca gerek yok.
Eso significa que tú... ya no puedes tomar ningún medicamento en lo absoluto.
Demek ki çocuklarınız size anlam ifade etmiyor.
Que no le haría falta a sus hijos.
Demek ki bu konu ikinizin arasında.
Bueno, parece que es entre tú y él.
Ama değilmişiz demek ki.
Pero supongo que no.
Demek ki, gerçek.
Así que es real.
Demek ki, önümüzdeki bir buçuk saatlik süre boyunca, o ev, bize ait.
eso significa que por la próxima hora y media... esa casa es nuestra.
Demek ki, zavallı bir ihtiyara, işkence edeceksin, öyle mi? İkinci adım dediğin, bu mu?
Así que vas a torturar a un pobre viejo, ¿ ese es el próximo paso?
Pekala, demek ki, bu gece, işleri bir gıdım azaltıyoruz.
Muy bien, entonces esta noche, vamos a hacerle una muesca a esto.
Pekala, demek ki...
Está bien, entonces eso es...
Demek ki saklanmaya çalışıyordum.
O sea estaba tratando de esconderme.
Demek ki aklına koyduğun her şeyi yapabilirsin Dory.
Significa que puedes lograr cualquier cosa en la que tu mente se enfoque, Dory.
Demek ki bilgisayar oyunlarını seviyorlar.
Les gustan los videojuegos. ¡ Vámonos!
Aynı gün, aynı hastanede doğduysak demek ki bebeklerin olduğu odada yan yana duruyorduk.
Como nacimos en el mismo hospital en el mismo día debemos haber estado juntos en el lugar de los bebes, no?
Grill'de çaldığına göre iyisin demek ki.
Tienes que ser bueno para tocar en el Grill.
Bu demek oluyor ki, eğer katil Avery ise, eldiven takmış olmalıydı.
Eso significaría que si Avery fuera el asesino, habría usado guantes.
Bu da demek oluyor ki, kandan veya başka bir kaynaktan geliyor olabilir.
Lo que podría significar sangre u otra fuente.
Bu demek oluyor ki, avukatlarınızı dinleyip onlardan tavsiye alabilirsiniz ancak nihayetinde karar size kalmış. Anlıyor musunuz?
Eso significa que puede escuchar el consejo de sus abogados, pero en última instancia, es su decisión. ¿ Comprende?
Bu da demek oluyor ki bugün bir karar çıkmasını beklemiyorlar.
Eso significa que no creen que vayan a terminar hoy.
Dudakların kuru gözüküyor bu demek oluyor ki susuzsun.
Tienes los labios muy secos. Estás deshidratada.
Demek istedim ki...
Quiero decir...
Bu da demek oluyor ki tüm bunların ardındaki kişi...
Significa que la persona que planeó todo esto es...
Demek istediğim, kim ayakkabısı olmadan o çorapları giyer ki?
¿ Quién usa calcetines sin zapatos?
Demek oluyor ki, hâlâ Trol yememişler.
¡ Lo que significa que aún no se comen a ningún troll!
Yani demek oluyor ki, mutlu olma şansım var!
¡ Eso significa que quizá pueda ser feliz!
O ne demek öyle, tabii ki iyi olacaksın.
¿ Qué? ¡ Por supuesto que lo estarás!
Bunlardan biri öyle bir ücret istiyor ki ağzım açık kaldı, ama başkan yardımcılığı için ilk görüşmesine gidecek bu da demek oluyor ki kesin seneye kalır, kaldı 4.
De ellas, uno paga una cuota que me volaría fuera del agua, pero es una primera entrevista para una posición de nivel Vicepresidente, lo que significa que estará rodando el próximo año. Quedan cuatro posibilidades.
Bu da demek oluyor ki, eğer cesaretim varsa bütün dünyaya sahip olabilirim.
Significa que si soy vivo aquí y tengo agallas, puedo ser dueño del mundo.
Bu ne demek oluyor ki?
¿ Qué quiere decir eso?
Bundan demek ki.
Ahí está.
- Ne demek yani? Demek oluyor ki son kullanma tarihin neredeyse geldi.
Eso significa que ya casi es tu fecha de caducidad.
- Evet ama bu demek değil ki... - Sen miydin?
- Sí, pero no veo como eso lo hace... - ¿ Fuiste tú?
Demek oluyor ki Dima'yı Birleşik Krallık'a ulaştırdığımız zaman ailesi için bir ayarlama yapabilirim.
Significa que una vez que saquemos a Dima al UK, podremos hacer un caso para la familia.
Carl demek istiyor ki Landry olayıyla ilgili değil bu.
Lo que Carl está tratando de decir... Esto no es sobre el Landry. Por supuesto.
Demek oluyor ki, hayalimizi yaşamak istiyorsak Charlie'nin parası lazım şekerim.
Que necesitamos los billetes de Charlie si queremos vivir el sueño.
Demek istiyorum ki hayatın epey sıra dışıymış.
Es decir, tu vida es... muy particular. No es particular.
Yedi saat. Demek istediğim, o bodrumda ne sikim bir iş karıştırıyor olabilir ki... Gecenin köründe, tam yedi saat.
Digo, ¿ qué demonios estaría haciendo en el sótano, en medio de la noche, durante 7 horas?
Bu da demek oluyor ki onları bir daha asla göremeyebilirim.
Significa que no... ¡ eh! No los volveré a ver.
Bu da demek oluyor ki kimsenin sana ihtiyacı yok siktiğimin aptalı.
Lo que significa que nadie te necesita, imbécil.
Austin bir zamanlar bunu sert bir şekilde savunurdu, ve öyle görünüyor ki artık bu kenara atılacak bir yükmüş demek!
Austin fue una vez un feroz defensor de la misma. Y ahora parece un impedimento que fácilmente puede dejarse de lado!
- Bu ne demek ki şimdi?
Realmente sabes que decirle a una chica.
- Sanırım "bana tweet at" demek istedi. - Duymadım ki. - Ah Henry ah!
Odio es una palabra fuerte.
- Bu demek oluyor ki, para alıyorsunuz.
Y eso significa que les pagarán.
Demek istiyorum ki bir şeyleri yanlış anlamamak için buna ihtiyacım var, aksi halde bu 10 kat daha uzun sürecek.
Así que necesito hacer esto. Si no, va a tomar diez veces más tiempo.
Demek istiyorum ki söylediği şeyi yorumlamanın pek çok yolu var.
Bueno hay muchas maneras de interpretar eso.