Değildin translate Spanish
5,538 parallel translation
1986'da öldü ama öldüğünde yanında değildin.
Ella murió en 1986, pero usted no estuvo allí.
Bütün bunları yapmak zorunda değildin.
No tenías que hacer todo esto.
Belki yalnız sen değildin.
Tal vez usted no era el único.
Bir şey beni endişelendiriyordu ve sen burada değildin.
Alguien me estaba preocupando y no estabas aquí.
Sen babası değildin!
Tu no eres su padre.
Bu adil olmadı, hazır değildin.
Es culpa mía. No debí haberte puesto en ese brete.
Sen böyle değildin Maria.
Me extraña de ti, María.
O gün orada değildin, ama bu sabah ilk derste beraberdiniz.
No, pero estuviste en su primera clase esta mañana.
Phoenix'te lanet olasıca bir Scubbus değildin, değil mi?
Bueno, en Phoenix no eras un jodido súcubo, ¿ no?
- Ofisinde değildin.
- No estaba en su oficina
Belki de istediği kriterlere uygun değildin.
Tal vez no diste el ancho, sabes a qué me refiero.
- O sen değildin.
- No eras tú.
En son baktığımda sen de vejeteryan değildin.
No eras vegetariana la última vez que lo comprobé.
Sen değildin.
No fuiste tú.
Kurtarmak istediğim sen değildin.
No era a ti a quien quería salvar.
Doğduğunda ikisi de değildin, hatırlatırım.
Recuerda que no naciste ni una ni otra.
Sen de hiç çalışmayı bırakıp eline bunu alacak biri değildin.
Nunca fuiste de los que dejan el trabajo y van por un...
Fakat sen ona yardım edebilmek için orada değildin.
Pero no estabas ahí para ayudarla.
Tamamıyla yanılmış değildin.
Usted no estaba del todo errado.
Sen de pek fena değildin.
El tuyo no fue tan terrible, tampoco.
Aslında çok da yavaş değildin. Dostoyevsky ve "Ulysses" yardımcı oluyor gibiydi.
Estás a segundos de mí... con tu Dostoyevsku y "Ulises"... o como se llame el libro que leíste.
Yeteri kadar kırıcı değildin bence.
No creo que hayas sido suficientemente duro.
Bu sabah orada değildin.
Tú ibas allí esta mañana.
Bunu yapmak zorunda değildin.
No tenías por qué hacer esto.
Henry'yle birlikte değildin de bütün gün ne yaptın peki?
Si no estás con Henry, ¿ qué has estado haciendo todo el día?
Bahse varım bu özelliğinin farkında değildin.
Pero tú no sabías que tenía esa capacidad.
Onu hasta eden sen değildin, Sook.
No lo tienes, Sook.
Beni kurtarmak zorunda değildin.
No se suponía que me salvaras.
- Orada değildin.
Tú no estabas ahí.
- Hayır, tüm söylediklerinde haksız değildin.
Sabes... no te equivocaste en todo.
Ya, gelmek zorunda değildin.
Sí, bueno, no hacía falta que vinieras
Hey, o gece sen orada bile değildin,
Usted ni siquiera estaba allí aquella noche...
Yapmak zorunda değildin.
No tenía por qué hacerlo.
Sen de gelip benimle buluşmak zorunda değildin.
No tenías por qué venir a verme, así que...
Ama bunu yapmaya hazır değildin.
Pero no estabas lista para hacerlo.
Şişman bir çocuk değildin ki.
Nunca fuiste gordo.
Kendini iyi hisseder misin bilmem ama sen de internette tanıştığım en garip insan değildin.
Y si te hace sentir mejor no eres el tipo más raro que conocí por internet.
Kör falan değildin.
No estabas cegada.
Onu derken ciddi değildin.
No quieres decir eso.
Demek sen de mi boş değildin?
¿ Eso significa que también sentías algo por él?
Muhtemelen iyi bir anında değildin.
No debe estar pasando un buen momento.
Ve suikastlarını benden gizlemek konusunda çok da iyi değildin, yani günün sonunda pişman olan ben olmam.
Y no te preocupaste mucho de mantener tus aventuras fuera de mi vista, así que no lo puedo sentir tanto, al fin y al cabo.
Sabah Fancie'ye geldiğinde, her zamanki gibi değildin.
Cuando llegaste a Fancie antes, no eras tú misma.
Coşkun yoktu, tadın tuzun kaçmış gibiydi. Neşeli değildin, o yüzden pasta getirdim.
Estabas perdiendo tu energía, tu entusiasmo, tu alegría de vivir, así que te traje una tarta.
Bana zarar veren yalnızca sen değildin, Ryan.
No fuiste el único que me lastimó, Ryan.
Bana yardım etmek zorunda değildin.
No tenías por qué ayudarme.
Beni beklemek zorunda değildin.
No tenías que esperarme levantado, ya lo sabes.
Laboratuvardan Larry'ye gülümsemek zorunda değildin.
No tenías que sonreír a Larry, el chico del laboratorio.
- Bizimle değildin. Asıl konu şu ;
- Usted no estaba con nosotros.
Senin hasta olduğunu sandı ama değildin. Hastaneden bu yüzden çıktık.
Ves, creyó que estabas enfermo, pero no lo estabas.
- Onun sebebi sen değildin.
Bueno. Eso no fue culpa tuya.
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25
değil mi efendim 66
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25
değil mi efendim 66