Diye düşündü translate Spanish
345 parallel translation
Bay Leeson belki senin payını satın alabilir diye düşündü.
El Sr. Leeson pensó que quizás podía comprar tu parte.
Belki kendi şartlarını bir daha duymak istersiniz diye düşündü.
Ha dicho que quizá quiera usted oír las de él de nuevo.
Graham dayını kasabadan götürebilirsin diye düşündü. Böylesi daha iyi.
Graham pensó que quizás pueda hacer que su tío se vaya del pueblo ahora.
... diye düşündü Alice.
- se dijo Alicia. -
... diye düşündü Alice.
- pensó Alicia para sí misma. -
... diye düşündü Alice.
- Alicia pensó para sí. -
... diye düşündü Alice aynı zamanda.
- pensó Alice para si misma. -
... diye düşündü Alice.
- se dijo Alicia si misma. -
... diye düşündü Alice kendi kendine...
- pensó Alicia para sí. -
Adam çok güzeldi. "Krishna dünyaya inmiş olmalı" diye düşündü.
Era tan hermoso que ella creyó que el dios Krishna había descendido a la tierra.
Kasabada çok kadın yok... Calamity, birlikte yaşarsak... birbirimize eşlik ederiz diye düşündü.
No hay muchas mujeres en el pueblo..... y Calamity tiene la idea que vivamos juntas y hacer de chaperonas mutuamente.
Max Collodi, harika bir isim diye düşündü, şiir dolu bir isim.
Max Collodi, un nombre encantador, lleno de poesía,
Delikanlı dışarı çıktığında yaşlı adam, "Yaşlılar neden çok erken kalkarlar?" diye düşündü.
El chico salió y el viejo pensó'¿ Por qué los viejos se despertaran tan temprano? '
"Deniz de tıpkı bir kadın gibi aydan etkilenir." diye düşündü.
La luna, pensaba, le afectaba lo mismo que a una mujer.
"Yemi güzel hazırlıyorum." diye düşündü. Sadece, artık şansım yok.
"Yo los mantengo con precisión", pensó, "lo que pasa es que ya no tengo suerte".
"Başkaları beni duysalardı deli olduğumu sanırlardı." diye düşündü.
" Si los otros me oyeran hablar en voz alta creerían que estoy loco.
"Nasıl bir balık böyle çekebilir!" diye düşündü.
"Qué pez debe ser para tirar así", pensó.
"Bu bir şeyi değiştirmez." diye düşündü.
Eso no importa ", pensó.
Misinayı sabitleyebilirim. "diye düşündü ; " Fakat o zaman ipi koparabilir.
"Podría darle sedal", pensó, "pero entonces podría romperlo".
"Gün batarken yüzeye çıkmadı." diye düşündü.
"No subió durante la puesta del sol", pensó.
"Onlar iyiler." diye düşündü.
"Son buenos", pensó.
"Şahane bir balık ama tuhaf da." diye düşündü. "Kim bilir kaç yaşındadır?"
Es maravilloso y extraño ", pensó, "quién sabe que edad tendrá."
"200 kulaç kadar yeni halat ve kancalarım gitti." diye düşündü.
"He perdido 200 brazas de buena lienza y los anzuelos y alambres", pensó.
"Bu sendelemeyi niye yaptığını merak ediyorum." diye düşündü.
Me pregunto por qué habrá dado esa sacudida.
"Atmacalar", diye düşündü, "Onları yakalamak için denize gelmişler."
Los halcones ", pensó " que salen al mar a esperarlos.
Yaşlı adam : "Nasıl oldu da balığın bir çekişiyle elimi kesmesine izin verdim?" diye düşündü.
"¿ Cómo me habré dejado cortar por un rápido tirón del pez?" I pensó el viejo.
Eğer zıplarsa... "diye düşündü,"... onu öldürebilirim. "
"Si brinca", pensó, "podré matarlo."
"Meryem'e sesleniş duası, Ulu Tanrı'mız duasından daha kolay." diye düşündü.
Las avemarías son más fáciles de decir que los padrenuestros, pensó.
"İki gündür maçların sonuçlarından haberim yok." diye düşündü.
"Éste es el segundo día en que no me entero del resultado de los juegos", pensó.
"Balık da benim dostum." diye düşündü.
"El pez también es mi amigo", pensó.
"Bir erkeğin neler yapabileceğini ve ne kadar dayanıklı olduğunu göstereceğim ona." diye düşündü.
"Le demostraré lo que un hombre puede hacer y que es capaz de aguantar", pensó.
"Delikanlı burada olsaydı bobinleri ıslatabilirdi." diye düşündü.
"Si el muchacho estuviera aquí podría mojar los rollos de sedal", pensó.
"Onu sarstım." diye düşündü.
"Lo moví", pensó.
"Bu sefer onu yanıma çekmeliyim." diye düşündü yaşlı adam.
"Esta vez tengo que acercarlo", pensó el viejo.
"Onu yakına çekmeliyim, yakına." diye düşündü.
Tengo que acercarlo, acercarlo, más cerca...
"Eller çabuk iyileşir." diye düşündü.
"Las manos curan rápidamente", pensó.
"Balığımı ısıran köpekbalığını vurdum ama ;..." diye düşündü.
Pero he matado el tiburón que atacó a mi pez ", pensó.
"Evet, var!" diye düşündü.
"Sí, si hay", pensó.
"Biley taşını yanıma almalıydım." diye düşündü.
"Ojalá hubiera traído una piedra para el cuchillo", pensó.
"Gece gelirlerse ne yapacaksın?" diye düşündü.
"¿ Qué vas a hacer ahora si vienen de noche?", pensó.
"Umarım tekrar dövüşmek zorunda kalmam." diye düşündü.
"Pero ojalá no tenga que volver a pelear", pensó.
"Ne olursa olsun rüzgâr dostumuzdur." diye düşündü.
El viento es nuestro amigo de todos modos ", pensó.
Consuelo biraz eğlence iyi gider diye düşündü.
Consuelo creyó que vendría bien algo de diversión.
Baş başa bir hafta sonu geçirmenin zamanıdır diye düşündü, yalnız ikinizin.
Cree que ya es hora de que ustedes pasen un fin de semana solos, los dos.
Bu konuyla ilgili herkes parayı geri vermesi halinde polis işe karışmaz diye düşündü.
Todos los implicados pensaron que si lo devolvía, podrían evitar involucrar a la policía.
Çocuk olabilir diye düşündü.
El chico creyó que sí.
Karışık yollarla oluyor. Ama sonuç hep aynı. " diye düşündü.
Puede que el orden no sea ese pero el resultado es el mismo ".
" Kurşun, diye düşündü
"'Una bala ", pensó.
Van Gelder, tedavi odasının söküldüğünü bilmek istersiniz diye düşündü.
Van Gelder le informa que han desmantelado la sala de tratamiento.
"Yatağında yatmama izin verirsen" diye düşündü, "sorularını yanıtlarım"
"Si me dejas echarme en tu cama"... pensó, "te responderé a todo".
Demek istediği, ikiniz tartışırsanız ve Dinah bir gece... sahneye çıkmayacak olursa diye Bert bir yedek gerektiğini düşündü.
Es decir, si ustedes dos se pelean y decides... faltar alguna noche, Dinah. Bert pensó que necesitarías una sustituta.
diye düşündüm 144
düşündüm 122
düşündüm de 330
düşündüğüm gibi 49
düşündüm ki 259
düşündün mü 35
düşündüğün bu mu 19
düşündüğün gibi değil 106
düşündüğünüz gibi değil 26
düşündük ki 25
düşündüm 122
düşündüm de 330
düşündüğüm gibi 49
düşündüm ki 259
düşündün mü 35
düşündüğün bu mu 19
düşündüğün gibi değil 106
düşündüğünüz gibi değil 26
düşündük ki 25