Düşünmüştüm ki translate Spanish
753 parallel translation
Ben düşünmüştüm ki...
Bueno, yo...
Düşünmüştüm ki eski bir arkadaşın dara düştüğünde...
- Sólo pensé... un viejo amigo en un momento difícil...
Tanrım, düşünmüştüm ki....
Dios mío, pensé...
Düşünmüştüm ki, belki 60 adamın horultusunu dinlemektense bir akşam bir kızla beraber olmak istersin.
Creí que te gustaría pasar una noche con una mujer... en lugar de escuchar a 60 convictos roncando en la barraca.
Bu kadar çok vaktin olduğuna göre düşünmüştüm ki...
Sólo pensé, que dado que tienes mucho tiempo libre en tus manos...
Düşünmüştüm ki ben...
Creí ver...
- Beni öptüğünde düşünmüştüm ki...
- Pensaba que al besarme...
Hiç anlayamıyorum, düşünmüştüm ki...
No lo entiendo.
- Düşünmüştüm ki...
Creí...
O yüzden ben de düşünmüştüm ki...
He pensado que podíamos...
- Sadece düşünmüştüm ki...
- Es sólo que pensaba que...
Düşünmüştüm ki...
Pensé que...
Hayır efendim, fakat düşünmüştüm ki...
No, pero pensé que...
Ben düşünmüştüm ki...
Pensé que usted...
Ben düşünmüştüm ki...
Creía que...
Bunu ummuyordum. Sadece düşünmüştüm ki -
- Yo creía que podíamos...
- Ben düşünmüştüm ki...
- Oh, pensé que...
Sadece düşünmüştüm ki -
Pensaba...
Sadece düşünmüştüm ki, belki patronuna sorarsan...
Aunque... tal vez podrías pedírseIo a Ia dueña del...
Küçük bir çocuğa ait, ve yetişkinleri çocukluklarındaki gibi gösteriyor. Düşünmüştüm ki, sen...
Empieza con los niños y observa cómo van creciendo, hasta convertirse en...
Ben de düşünmüştüm ki...
Es que estabas tan solo.
Düşünmüştüm ki, anma töreni yaptığımız böyle bir günde...
Hubiera pensado que el día del servicio -
Ve düşünmüştüm ki sen bir şeyler olacaktın.
- Yo que creí que llegarías más alto.
Düşünmüştüm ki...
Pensaba que usted...
Daha erken ama ben düşünmüştüm ki belki de...
Es temprano, pero pensé que estaría...
Düşünmüştüm ki...
Es que pensé...
Sadece düşünmüştüm ki...
Sólo pensé...
Şey, düşünmüştüm ki...
Es que...
Ben düşünmüştüm ki... askerlik hakkında neler hissettiğini bildiğimden ve Po-Han'ı eğittiğin...
Sabiendo lo que piensas del ejército, y que le habías enseñado a Po-han...
Başka bir şey için zamanım yok, bu yüzden düşünmüştüm ki...
No tengo tiempo para nada más, así que pensé...
Ben sadece düşünmüştüm ki, bir kayık, bir şeyler okumak için harika bir yer.
Nada más pensé que un bote es un buen lugar para leer.
Düşünmüştüm ki bu mahkeme adaleti istiyor...
¡ Pensaba que a esta Corte le interesaba la justicia!
- Düşünmüştüm ki siz... - Şimdi, Sophie.
- Pensé que había venido a...
- Özür dilerim, düşünmüştüm ki...
- Lo siento. Pensé...
Düşünmüştüm ki, açtıklarında ben...
Tenia la cara vendada y al quitarme las vendas...
Düşünmüştüm ki...
Entendí...
Düşünmüştüm ki biz ikimiz ya da üçümüz
Tenía esperanzas de que las dos... o los tres... - ¿ Dónde está Stefan?
Ben de düşünmüştüm ki, eğer iki insan birbirini seviyorsa...
Yo pensaba que si dos personas se quieren...
Sadece düşünmüştüm ki...
Es que pensé...
Düşünmüştüm ki...
- He pensado que Ud...
Sonunda biraz olsun rahatlamak için biraz vakit bulduğumu düşünmüştüm ki Rauch'un gönderdiği şu meşhur mektup saplantıdan da daha beter bir hal aldı.
Creo que podemos tener tiempo para relajarnos... ahora que se ha demostrado que la famosa carta de Rauch es falsa.
- Üzgünüm, düşünmüştüm ki...
- Lo siento, cre ¡ a que...
Bir zamanlar babanla tekrar bir araya gelebileceğimizi düşünmüştüm fakat görüyorum ki bu hiçbir zaman gerçekleşmeyecek.
Antes pensaba que tu padre y yo podríamos volver a estar juntos, pero veo que será imposible.
Ama düşünmüştüm ki...
- Pensé que tu nunca, jamás.
Market o kadar kalabalıktı ki, sıranın bana gelmeyeceğini düşünmüştüm.
Estaba tan lleno el mercado que pensé que nunca iba a poder salir de alli.
- Düşünmüştüm ki...
- Creí que hablaríamos de los viejos tiempos.
Bilmem ki... Onu benim için saklarsın diye düşünmüştüm.
No sé, pensé que te gustaría guardarlo.
Üniversiteden Profesör Brinati'yi düşünmüştüm, ama ne yazık ki, Brinati'nin sabah dersi var.
Consultaría al Profesor Brinati de la Universidad... pero creo que por la mañana tiene clase.
Yani, demek istiyorum ki... Belki başka bir şey diye düşünmüştüm...
Es que creí que era algo...
Ben düşünmüştüm ki...
Estaba pensando...
Bu sabah, koşuya çıkarken... oldukça ılık olacak diye düşünmüştüm. Ama tabii ki... oldukça serin... oldu gerçekten. Hava durumu tahmininin tersine... öğleden sonra bulutlar çıktı, doğal olarak.
Cuando salí a dar mi paseo pensé que haría calor, pero resultó ser un día bastante frío, incluso empezó a nublarse, muy al contrario de la predicción meteorológica.