Eğer o translate Spanish
27,492 parallel translation
Eğer o kaza olmasaydı da sen muhtemelen şu an hapiste olurdun.
Y si no hubiera tenido... un accidente... las probabilidades son que estarías en la cárcel ahora.
Eğer o değilse, kim olabilir?
Sí, pero si no fuera así. ¿ Quién más podría ser?
Eğer o görüntülere bakmamış olsaydın...
Si no hubieras, revisado esas imágenes...
Eğer o belgeler birilerinin eline geçerse...
Si estos documentos caen en otras manos
Eğer oraya gelirsem lanet yüzünü o şeye sürterim.
¡ Dios! Como baje ahí, te voy a dejar la cara bonita, viejo.
Eğer o suç ortağıysa, sende öylesin.
Si él es un cómplice no acusado, tú también lo eres.
Evet, o Hello Kitty cep telefonu kılıfı gerçekten beni Marge'dan kurtarmıştı ve düşünüyorum da eğer onları ihtiyaçlarımız için feda etmeyeceksek neden çocuk sahibi oluruz?
Sí, esa carcasa de móvil de Hello Kitty me ha salvado realmente el culo con Marge, y cuando pienso en ello, ¿ para qué tenemos niños si no es para sacrificarlos por nuestras necesidades?
Eğer o ihbar etmediyse neden görmeye gittin o zaman?
Si no fue él, ¿ para qué fuiste a verlo?
Çünkü eğer o kadın duruşmaya hazırsa Louis'in kız arkadaşından gelen emailden çok daha fazlasına sahiptir.
Porque si esa mujer está lista para irse a juicio, tiene más que un correo electrónico de la novia de Louis.
- Eğer o toplantı bedelsiz dava saçmalığı ile ilgiliyse iptal et.
Si esa cita es para tu tontería esa de pro bono, - cancélala.
Çünkü eğer o çocuk kendi savunmasını yaparsa duruşmaya çıkacak sonraki kişiler biz oluruz.
Porque si ese niño se ocupa de su propia defensa, usted y yo vamos a ser los proximos en juicio.
Eğer o jüride ben olsaydım, öyle düşünmezdim.
Y si yo estaba en ese jurado, yo no tengo.
İtiraf etse de etmese de bunu kurbanı olmayan bir suç olarak düşünmeniz için uğraşıyor. Eğer onu beraat ettirirseniz herkese şöyle deme hakkını vereceksiniz :
Y lo diga o no, está contando con el hecho de que pensarán que este es un crimen sin víctimas, pero si lo absuelven, estarán dándole permiso a todos para decir...
Harvey, eğer orada Mike'tan başka biri o konuşmayı yapsaydı sence jüri suçlu bulur muydu?
Harvey, si fuera otra persona que no fuera Mike en el juicio y hubieras visto su cierre, ¿ crees que el jurado lo condenaría?
Eğer Senatör Morra dozlar arasında biraz beklerse sadece kanı test etmeye yetecek kadar o temiz kanı kullanıp, aynı ceketin yenisine koyabiliriz.
Estoy escuchando. Si el senador Morra espera solo un poco entre sus dosis, solo lo suficiente para nosotros extraer sangre, podríamos usar esa sangre limpia, ponerla en un abrigo nuevo e idéntico.
Şimdi, eğer gerçek nöbetçi öğretmen grip olduğu için falan yoksa rastlantı olduğunu düşünebilirdim ama bir araba kazası geçirmiş ve tedavi sürecindeymiş.
Ahora, si la monitora escolar habitual hubiera tenido un resfrío o algo así, podría pensar que fue una coincidencia, pero se está recuperando de un accidente de auto.
Eğer geri dönersem o dosyaya ne olduğunu kim söyleyecek?
Si me sacan, ¿ quién sabe qué le pasaría a ese expediente?
Brian, eğer benim de önemsemediğimi düşünüyorsan o zaman dikkatini vermiyorsun demektir.
Brian, si usted piensa que no me importa, entonces usted no ha estado prestando atención.
Ve eğer gerçeği istiyorsan, o haplara bağımlı olabilirim.
Y si quieres la verdad, Puedo ser adictos a estas drogas.
Eğer bu o değilse, ne?
Si no es él, ¿ qué es?
Eğer Morra senin hâlâ hayatta olduğunu farkederse o zaman benim için anlam ifade eden her şey gider.
Si Morra descubre alguna vez que aún estás viva, entonces todo lo que me importa se irá.
Beyler,... eğer gizli bilgileri satıyorsa senatöre ya da başka birine bunun önüne geçmek bize düşüyor.
Chicos, si está vendiendo información confidencial, al senador o a alguien más, nos debemos a nosotros mismos enfrentarlo.
Eğer huzurlu bir uyku için reçete varsa o da dolu bir mide, iki uyku hapı ve Enya'nın sakinleştirici sesi.
Si alguna vez hubo una receta para un sueño tranquilo, es un estómago lleno, dos pastillas para dormir, y los relajantes sonidos de Enya.
Eğer hakkımda bir şey biliyorsan, o halde dosdoğru anlat.
Si sabe algo de mí, ¡ adelante!
O zaman bende şöyle düşündüm : Eğer annemi resmi göndermeme konusunda uyaracak bir uygulama olsaydı, babam kovulur muydu? "
Entonces pensé, "¿ y si hubiera una aplicación que pudiera haber avisado a mi madre a no publicar el comentario que hizo que despedieran a mi padre?".
Eğer benim romantik olamayacağımı öne sürüyorum, o zaman aklını kaçırmışşın.
Si estás sugiriendo que no puedo ser romántico, entonces es que estás loca.
Eğer ciddi bir şeyler arıyorsan.ünkü vücudun öyle söylüyor ve böyle işte... O halde o kişi, ben değilim. Bunun bir parçası olmak istemem.
Si estás buscando algo más serio porque reloj biológico está sonando, entonces no soy yo, no quiero ninguna parte de eso.
Benim için çok şey yaptığını biliyorum, o yüzden... Eğer beni hâlâ istiyorsan...
Sé que sientes como que has comprometido mucho por mí, así que... si aún me quieres...
Her sabah kalktığımızda aklımızdan şöyle geçirmemiz gerektiğini düşünüyorlar eğer bugün o günse olmak istediğim kişi miyim?
No, ellos piensan que debe despertar cada día y pensar, "Si este es el día" "Soy yo ser la persona que quiero ser?"
Eğer buradan ayrılırsa kesin O'Malley'de sabaha kadar içer. Biliyorsun.
Si se va, vamos a encontrarlo celebrando el amanecer en O'Malley's, ya sabes.
Biliyor musun, eğer elimizde 6 K sınıfı denizaltılarımız 15 Petre modeli füzelerimiz ve 5 R modeli yok edicilerimiz olsaydı o zaman bölgenin yenilmez gücü haline gelebilirdik.
Sabes si tenemos 6 submarinos clase Kilo 15 misiles clase Petre barcos y 5 destructores clase R Seremos inmejorables en esta región, déjame decirte eso
Eğer mahkemede suçlu bulunursanız o zaman tutabileceğiniz hiç bir avukat bulamazsınız.
Si lo declaran culpable en esta corte Entonces usted no puede hacer ninguna apelación al no designar a ningún abogado
Eğer bir kadın durmadan işaret gönderirse o zaman doğal olarak...
Y si una mujer repetidamente da señales a un hombre, entonces naturalmente el...
Çünkü eğer bu işin içine Tümgeneral Kamath bile girdiyse o zaman Savunma Bakanı sekreteri Bakshi ile görüşmem gerekiyordu.
Por que el contra-almirante Kamath estaba involucrado en esta estafa Así que fui a conocer al secretario de Defensa Bakshi, estaba en Londres en ese momento
Eğer Ivy Moxam ise, o zaman herhangi bir emsal yok.
Si es Ivy Moxam, bueno... no existe un precedente a seguir.
O yüzden en azında bir hafta izin almam gerekiyor eğer sorun olmazsa.
Necesitaré tomarme al menos una semana libre si está bien. Por supuesto.
Bunu yaptım çünkü fişi çekmek kararını vermek zorunda kalmanı istemedim eğer iş o raddeye gelirse tabii.
Hice eso porque no quiero que tengas que tomar la decisión de desconectarme... si llega a tocar.
Ama eğer sen zaten masumsan, .. bu odada o adamla yalnız kalmaktan, korkacak bir şeyin yoktur.
Pero si es inocente de los cargos, estoy segura que no tiene miedo de quedarse solo en este cuarto... con este hombre.
Eğer görmeme izin vermezsen, O kapıyı kırıp geçeceğim.
Si no me dejas verlo, derrumbaré esa puerta.
Eğer içerideysen ne dediğin ve yaptığın önemli değil.
No importa lo que digas o hagas cuando estás adentro.
Onu çıkarmaya çalıştım, ama o rüyalarda yaşıyor, eğer bu çocuğun senin hayatını mahvetmeye devam etmeyeceğini düşünüyorsan, sen de öylesin.
Traté de sacarlo, pero está viviendo en un mundo de fantasía y tú también si crees que este chico ya terminó de arruinarte la vida.
Eğer içeride Fortsman için çalışan biri yoksa.. farkedip farketmemesi önemli olmaz.
No importa si Forstman se entera o no si no tiene a nadie adentro trabajando para él.
Ama Harvey yarın işe gelecek... ve eğer sen o telefonu Charles Forstman'ı aramak için kaldırırsan, o zaman bende telefonu kaldırırım ve davacıya bizden bahsederim.
Pero Harvey regresará mañana en la mañana y si llamas a Charles Forstman, entonces yo llamaré y le diré a la fiscal todo sobre nosotros.
Sen de öylesin ve eğer utanacak hiçbir şeyimiz yok gibi davranacaksak o zaman öyle davranalım.
Tú también y se supone que actuemos como que no hay nada de qué avergonzarnos, entonces actuemos como tal.
Eğer sen bir şey yapmazsan, o yapacak.
Si tú no haces algo, él lo hará.
Ama eğer senin hakkında o sebeplerden herhangi bir şey söylerse seni sahtekar olarak görecekler.
Y si ella se confunde para los segundos una de esas malditas,
İkimiz de biliyoruz ki eğer ben suçlu bulunursam o karar düşecek.
Usted y yo sabemos que si me condenado, va a conseguir que la solucion vuelva a abrir.
Eğer Gibbs herhangi birinin yanlışını kanıtlayacaksa, o benim.
Ahora bien, si Gibbs puede demostrar a nadie hizo nada, que soy yo.
Eğer bu o mah-jong oyunuyla alakalıysa -
Y si se trata de ese juego de mah-jongg...
Eğer Harvey kaybedeceğini düşünüyorsa hepimiz kaybederiz, o zaman Gibbs'in kimin peşinden geleceğini biliyorsun.
Si Harvey cree que vamos a perder, entonces perderemos, y si eso sucede, sabes contra quién irá Gibbs después.
Rachel, gidersem eğer tek düşüneceğim şey o jüri odasında neler yaşandığı olacak.
Rachel, si me voy, en lo único que estaré pensando es en lo que está pasando en esa sala de deliberación.
eğer öyleyse 172
eğer öyle olsaydı 20
eğer ölürsem 16
eğer olursa 24
eğer o olmasaydı 23
eğer olmazsa 16
eğer olsaydı 17
eğer öyle diyorsan 21
eğer ölürsen 18
eğer ölürse 18
eğer öyle olsaydı 20
eğer ölürsem 16
eğer olursa 24
eğer o olmasaydı 23
eğer olmazsa 16
eğer olsaydı 17
eğer öyle diyorsan 21
eğer ölürsen 18
eğer ölürse 18
oldu 1287
öldü 1127
oliver 252
olive 40
ohhh 77
ohio 157
omar 42
özür dilerim 10391
ozur dilerim 18
oğlum 2974
öldü 1127
oliver 252
olive 40
ohhh 77
ohio 157
omar 42
özür dilerim 10391
ozur dilerim 18
oğlum 2974