Geçmişte kaldı translate Spanish
1,318 parallel translation
Hepsi geçmişte kaldı.
Es el pasado.
Geçmiş geçmişte kaldı. Hepsi Augustina'nın kardeşi yüzünden oldu.
Cosas de tu abuela, que era muy laborintera.
Mutluluk geçmişte kaldı
Que la felicidad ha pasado.
Ona benim veya onun yaptıklarının bir önemi olmadığını - yaptıklarımızın geçmişte kaldığını söylemiştim. Tek önemi olan o andan sonrasıydı.
Le dije que no importaba lo que yo hice o lo que él hizo cuando nos separamos, era el pasado lo único que importaba era lo que hiciéramos a partir de ese momento.
O iş geçmişte kaldı.
Es algo pasado.
Tamam ama Sid'le geçmişte yaşanan her şey geçmişte kaldı.
Bien. Pero lo que ha pasado entre tú y Sid, Está en el pasado.
Ama bunlar geçmişte kaldı.
Pero pertenece al pasado.
Ama bunlar geçmişte kaldı.
Pero ya quedó en el pasado.
- Geçmiş geçmişte kaldı.
- El pasado es el pasado. No se borra.
- O geçmişte kaldı.
- Es historia vieja.
Pekâlâ... James Robson'a ne kadar saygı duyduğumu hepiniz bilirsiniz... ama maalesef bu geçmişte kaldı, geçmişten başka bir şey değil.
Ahora... todos Uds. saben en qué alta estima tenía a James Robson... pero el pasado, desafortunadamente, no es más que el pasado.
Hepsi geçmişte kaldı.
Todo quedó en el pasado.
- Ama geçmişte kaldı.
- Pasado. - Uau.
Clark geçmişte kaldı.
Clark es parte de tu pasado.
Evet, Lex bunun geçmişte kaldığını söyledi. Söz verdi.
Sí, pero prometió dejarlo en el pasado.
Bu geçmişte kaldı Clark.
Eso es pasado, Clark.
- O iş geçmişte kaldı.
- Está bien, cálmate. Quedó en el pasado.
Evet ama bunların hepsi geçmişte kaldı.
Sí, eso fue en el pasado.
Ama Sondra Lomax için... diğer bir en çok satan eseri için çalışırken... bir kabusdur... ama geçmişte kaldı...
Pero para Sondra Lomax que está a punto de ejecutar otro bestseller esa pesadilla está en el pasado gracias a su propia voluntad y a un buen borrador.
Vatandaşlarım! Eski firavunun zalimlikleri artık geçmişte kaldı!
Ciudadanos míos... la crueldad del antiguo faraón es cosa del pasado.
neyse, geçmiş geçmişte kaldı şimdi ben senden özür dilerim, tamam mı?
De todos modos, olvida el pasado. Diré arrepentido a ti ahora, ¿ no?
O geçmişte kaldı.
Todo eso está en el pasado.
Ama bunlar geçmişte kaldı. Biz geleceğe bakalım.
En fin, ya pasó, el futuro nos pertenece.
- Bunlar geçmişte kaldı.
Digamos que su pasado corrió más que él.
Artık geleceğe adımını at, Mac, çorap bağları geçmişte kaldı.
Intégrate al futuro, Mac. Las ligas pasaron de moda.
Nat buna şahit olacağın için üzgünüm. Ama sana gerçekle yalanı göstermeliyim Acılar geçmişte kaldı.
Nat lamento que hayas pasado por esto pero tenía que mostrarte la verdad entre tanta hipocresía y mentiras el dolor quedó en el pasado, no en el futuro todo lo que tienes que hacer es encontrarme en medio del camino.
Sparta geçmişte kaldı, Helen.
Esparta es el pasado, Helena.
Geçmişteki hatalar geçmişte kaldı.
Los errores pasados fueron eso, errores.
Bu geçmişte kaldı, dostum. İşin kaçta bitecek?
Eso ya pasó, hombre. ¿ Cuánto tiempo te falta en el trabajo?
Olanlar geçmişte kaldı. Bence bu işi barış ve dostluk içinde tamamlayalım.
Lo que ha ocurrido en el pasado lo resolveremos pacífica y amistosamente.
Ne olduysa geçmişte kaldı. Bizim sana karşı bir tutumumuz yok.
Lo que ha sucedido ya ha pasado No tenemos nada contra ti.
O çok geçmişte kaldı Sam.
Eso es la vieja Vegas, Sam.
Bunun geçmişte kaldığını sanıyordum.
Creí que se solía hace eso en los viejos tiempos.
O geçmişte kaldı. Beni terk etmeye karar verdiğinde yıkılmadığım için üzgünüm. Ne yapabilirdim?
Cada uno siguió su camino y lamento no haberme desmoronado cuando rompiste conmigo pero la vida continúa al margen de lo que tu ego masculino pueda sentir.
Derler ya, geçmiş geçmişte kaldı.
Pero, como dicen, el pasado quedó atrás.
Her neyse, o da geçmişte kaldı.
Eso es pasado.
Aramızda yaşananlar geçmişte kaldı. Sence ona çok mu kötü davrandım?
En fin, lo que pasó entre nosotros, fue hace mucho tiempo.
İkincisi, olanlarla gerçekten ilgilenmiyorum çünkü geçmişte kaldı.
Segundo. De hecho, no me interesa lo que ha ocurrido, es cosa del pasado.
- Oh evet o tamamen geçmişte kaldı.
- Oh, no, eso ya está superado.
Bu tamamen geçmişte kaldı.
Eso está todo en el pasado.
- Hepsi geçmişte kaldı.
Gracias. Todo quedó en el pasado.
Geçmişte kaldıklarını say.
Considéralo en el pasado.
Lise, hepsi geçmişte kaldı.
Lise, todo eso quedó atrás.
Lex geçmişte kaldı geleceğin benim.
Lex es el pasado. Yo soy el futuro.
Lex geçmişte kaldı, burası da öyle. Bundan emin olabilirsin.
Lex es historia, como este lugar, cuenta con ello.
- Geçmişte kaldı, Burke.
Todo eso es historia, Burke.
Geçmişte kaldı.
Pertenece al pasado.
Bütün olaylar geçmişte kaldı.
Todo eso pertenece al pasado.
Sevgili Sally, inanamayacaksın ama sana geçen hafta geçmişte kala kaldığımı söylemiştim ya?
Querida Sally. Bien, no vas a creer esto. ... ¿ Recuerdas que te conté la semana pasada que estaba atrapada en el pasado?
Sevgili Sally, inanamayacaksın ama sana geçen hafta geçmişte kala kaldığımı söylemiştim ya?
Querida Sally. Bien, no vas a creer esto ¿ pero recuerdas que la semana pasada te dije que me atrapada en el pasado?
- Geçmişte kaldı.
- Esta en todas las revistas.
kaldı 28
kaldır 299
kaldırın 181
kaldır beni 31
kaldıralım 18
kaldı ki 31
kaldır kıçını 88
kaldır onu 77
kaldır ellerini 57
kaldır şunu 110
kaldır 299
kaldırın 181
kaldır beni 31
kaldıralım 18
kaldı ki 31
kaldır kıçını 88
kaldır onu 77
kaldır ellerini 57
kaldır şunu 110
kaldırın şunu 28
kaldırın kıçınızı 34
kaldırın onu 46
geçmiş olsun 71
geçmiş 44
geçmişte 40
geçmişi 24
geçmiyorum 21
geçmişi unutalım 16
geçmişteki lider 19
kaldırın kıçınızı 34
kaldırın onu 46
geçmiş olsun 71
geçmiş 44
geçmişte 40
geçmişi 24
geçmiyorum 21
geçmişi unutalım 16
geçmişteki lider 19