Konuşma translate Spanish
22,491 parallel translation
Ayrıca kız kardeşinle konuşma başardı.
Tambien me las arregle para hablar con tu hermana
Ayrıca senin bazı diğer konuşma yazarlarını da dışladığını söyledi.
Ella también dice que has marginado a algunos escritores de discursos.
Konuşma nasıl gidiyor?
¿ Cómo está quedando el discurso?
Ama eğer haklıysam tüm konuşmaları bitirecek bir konuşma yapması gerek.
Pero si tengo razón ella necesitará un discurso que calle todos los discursos.
Başkanla özel bir konuşma yapıyor.
Habla con el presidente en privado.
Sadece eğer aramızdaki konuşma harekete de geçecekse.
Solo si esto lleva a la acción, no solo a hablar.
"Hakiki konuşma, hakiki eylem."
"Charla real, acción real".
Başkan ve ben harika bir konuşma yaptık.
El presidente y yo tuvimos una gran charla.
Oh, o çeşit bir konuşma.
Esa clase de charla.
Siz çocuklar bu kez konuşma fırsatı buldunuz mu?
¿ Esta vez tuvieron oportunidad de hablar?
Bu kadar konuşma yeter.
Basta de charla.
- Evet, kariyer günü. Okulda konuşma yapmıştım.
Di una charla en una escuela el día de las profesiones.
Konuşma metinlerimiz.
Discursos.
Konuşma metni yazarlığı mı?
¿ Un escritor de discursos?
Askeriyenin basına konuşma izni yok.
Los militares activos no pueden hablar con la prensa.
Öncesinde konuşma yapmak için geleceğim.
Volaré para hablar justo antes.
Konuşma için hazırlık yapmalıyım.
Debo prepararme para el discurso.
- Konuşma yazarımız olarak değil.
- No como tu redactor de discursos.
Yani tabii, dışarıdan bakanlar için konuşma yazarımız olabilir.
Para el resto del mundo, puede ser tu redactor de discursos.
... ve konuşma kalıpları.
... y los patrones del discurso.
Geçen gece Vali Conway'le uzun bir konuşma yaptım.
Anoche hablé largo y tendido con el gobernador Conway.
Birleşik Devletler Başkanı'yla bir kez de değil, iki kez telefonda konuşma fırsatı edindiniz.
Ya lograron hablar con el presidente de EE. UU. dos veces.
Kızı ve anneyi bırakıyorsunuz yoksa benden bir daha haber alamazsınız ve liderinizle konuşma şansını kaybedersiniz.
Liberen a la madre y a la hija o no volverán a escucharme y perderán la oportunidad de hablar con su líder.
Konuşma şeklinizi?
¿ Cómo hablan?
Umarım hepiniz konuşma fırsatı yakalamışsınızdır.
Espero que todos hayan tenido oportunidad de hablar con el.
Daha önce Konuşma'yı izlediniz mi?
¿ Alguna vez han visto "La Conversación"?
Burada hoş bir konuşma yapacağımızı düşünmüştüm.
Y yo que pensaba que íbamos a tener una conversación agradable.
Sana konuşma şansı vermedim hiç.
No te di ninguna oportunidad de hablar o de escucharme.
Sadece sus ve konuşma!
¡ Cállate y deja de hablar!
- Saçma sapan konuşma, donarsın.
No seas idiota, te congelarás.
Teyze lütfen bilmeden konuşma.
Tía, por favor no piense así.
Filozof gibi konuşma, Ranjit.
Hoy el Superintendente está feliz.
Her konuşma yaptığımda insanlar alkışladı... Daha fazla konuşmamda daha fazla alkış aldım.
Estos periódicos, estas noticias, son inútiles.
Bu konuşma biraz daha devam ediyor.
"Este monólogo fue un poco largo".
Uyum sağlaman gerek o yüzden konuşma.
tienes que encajar, así que no hables.
Benimle sanki senmişim gibi konuşma!
Oye, no me hables como si te soy.
Orada odaya konuşma yaparken bunun için doğmuşum gibi hissettim.
Allí, de pie frente a todos, me sentí como si hubiera nacido para eso.
Pek bir şey söylemeden uzun ve dokunaklı konuşma yaptı sadece.
Habló largo y tendido y elocuentemente, sin decir mucho.
Yersiz konuşma yüzünden başın ne kadar belada?
¿ Va a tener muchos problemas con su jefa por no seguir las normas?
Senatör birkaç blok ötede konuşma yapıyor.
El senador dará un discurso a unas pocas cuadras.
En iyi konuşma mevzularımı açtım.
Saqué mi mejor material.
Lütfen konuşma.
Por favor, deja de hablar.
Brian, beni yarışın önüne fırlatacak bir konuşma yapmak üzereyim.
Brian, estoy a punto de dar un discurso que me capultará hasta el frente de la competencia.
Ne konuşma ama.
Qué buen discurso.
Bu, Alison da bizimleyken yapabileceğimiz bir konuşma.
Sí, bueno, supongo que esa es la conversación que tú, Alison y yo podríamos tener.
Şimdi açık konuşma sırası bende.
Ahora es el momento para mí que sea franco.
Dylan ve ben bir konuşma yapacağız.
Dylan y yo vamos a tener una charla.
Neden bu adam bu konuşma içerisinda?
¿ Por qué está este tío en la conversación?
Mutlu değilsin ve bence bunun nedenini konuşma zamanımız geldi.
Usted es, uh... usted no es feliz, Y creo que es hora de que hablemos acerca de por qué.
İyi konuşma yaptın gerçekten.
Lo haces.
Öyle konuşma.
No hables así.
konuşmak 63
konuşmalıyız 270
konuşmak istemiyor musun 16
konuşmak ister misin 79
konuşmak istemiyorum 89
konuşmadım 21
konuşmayın 43
konuşmak istiyorum 121
konuşmak mı 60
konuşmak yok 56
konuşmalıyız 270
konuşmak istemiyor musun 16
konuşmak ister misin 79
konuşmak istemiyorum 89
konuşmadım 21
konuşmayın 43
konuşmak istiyorum 121
konuşmak mı 60
konuşmak yok 56