Olacak şey değil translate Spanish
400 parallel translation
Olacak şey değil.
Eso es inconcebible.
Olacak şey değil. Adamın dediğinden hiçbir şey anlamadım. Yalnızca anlarmış gibi kafa salladım.
Es un sitio tan pequeño que cuando Sylvia escribe en la mesa yo estoy de rodillas junto al cajón.
Sezar! Olacak şey değil bunlar, korkuyorum gerçekten.
César, estas cosas no son normales... y tengo miedo.
- Olacak şey değil!
Usted no tiene ninguna posibilidad, Lou. No se puede ir por ahí.
Ha deyince olacak şey değil bu!
- Creo que no está bien, ¿ y el señor?
Olacak şey değil!
Eso es imposible!
Olacak şey değil!
¡ Maldita sea!
Bu, olacak şey değil. Bu durumu, Bakanın kendisine ileteceğim.
Elevaré una queja al propio secretario de estado.
Olacak şey değil!
Yo no...
Olacak şey değil.
¡ No es posible!
Olacak şey değil.
No puede ser.
Olacak şey değil!
Es una tontería, ¿ no?
- Söz etmeye değmez. Bir teknenin böyle çiçeklerle yola çıkması olacak şey değil.
Dudo que haya un barco a flote con flores como éstas.
Antarktika'da aslan, olacak şey değil.
¡ Olvidaos del león!
Senin gibi pis bir hamam böceğinin krallar gibi kasılarak yürümesi olacak şey değil.
Un guarro como tú no pinta nada paseándose por aquí como si fuera el rey
Olacak şey değil.
No puedo creerlo.
Oh, olacak şey değil.
¡ Será posible!
Sen delisin olacak şey değil.
Estás loca, es muy peligroso. Necesitamos un especialista.
Tanrı ve İsa adına, olacak şey değil bu.
Santo Cielo, esto es algo imposible.
Olacak şey değil.
¿ Habéis visto alguna vez algo así?
Olacak şey değil.
Dios mío.
Olacak şey değil!
Maldición.
Olacak şey değil!
Bueno, soy un desgraciado.
Bu olacak şey değil, Profesör Stanley.
Está exagerando, Profesor Stanley.
Olacak şey değil, çöpçatanlığı duymuştum ama bu çok saçma.
Jesús, sabía lo de la celestina pero esto es ridículo.
Glenn'in Statwiler'ı getirmesi olacak şey değil.
No puedo creer que Glenn haya aparecido con Statwiler.
Milyon yılda bir bile olacak şey değil.
Ni en un millon de años.
- İngiltere'ye döndüğümüzde ne olacak? - Fazla şey değil.
¿ Qué pasará cuando regresemos a Inglaterra?
Olacak şey değil, nasıl olur da hayatta kalırlar?
¿ Por qué estan vivos?
Olacak bir şey değil demiştim.
Sabía que era demasiado bueno para ser cierto.
Bulacağınız şey aşk olacak, mahremiyet değil.
Es amor lo que fotografiará, no "relaciones íntimas".
Şu kardeşim olacak adamın ömründe çalıştığı görülmüş şey değil.
Si no ha trabajado en su vida.
Dışarıda ne yaptığınız umurunda değil ama içerideyken her şey yasal olacak ki sonradan bir şikayet gelmesin.
Fuera, no es asunto suyo... pero aquí todo será legal y no quiero ni una queja después.
Her şey iyi olacak, öyle değil mi?
Todo va a salir muy bien.
Şey, değil Henry. Sevgilim, net olacak.
Bueno, querida lo estará, lo estará.
O annesine bir şey olacak diye korktu, kendi için değil.
Teme que hieran a su madre, pero no que lo hieran a él.
Eğer hedefi ilk 5 kurşunumla vuramazsam, bana lazım olacak şey 6. kurşun değil, tahtadan bir tabuttur.
Si después de apretar el gatillo cinco veces no he acertado, Necesitaré una caja de pino y no otra bala.
Şey, bu bir ön değerlendirme olacak, değil mi?
Bueno, hay que tener consideracion, no es cierto?
Kesinlikle olacak bir şey değil mi?
Es algo seguro, ¿ no?
Bu, kesin olacak bir şey değil.
Bueno, quizá no sea así.
Seçimler ne olacak? - Bu arada bir şey eksik değil mi?
Por cierto, ¿ viste que no te falte nada?
Silahlı bin adam ne olacak? Cakadan başka bir şey değil, lanet olsun.
- Me llevaré a los mil hombres y tú te irás al diablo.
Öbürleriyle aynı tarzda istiyorum, sıradan bir şey değil. Otantik olacak.
- Atención, los quiero todos iguales y bien hechos.
Basit bir şey olacak ama iyi bir şarap mahzenim var. Ve burası som balıkçılığıyla ünlüdür. Öyle değil mi?
La cena será muy sencilla, pero tengo una gran bodega, y un excelente salmón.
Hissedeceğin şey elim değil ayağım olacak.
No es mi mano lo que vas a sentir, sino mi pie.
Şey, sanırım hapiste dinlenmek için çok zaman olacak, öyle değil mi?
Supongo que tendré tiempo de descansar en la cárcel, ¿ verdad?
Her şey güzel olacak, değil mi?
saldremos adelante solos, ¿ verdad?
Başlangıçta zor gelebilir. Ama, eminim hep beraber denersek her şey iyi olacak. Değil mi Maite?
Al principio puede que resulte un poco difícil, pero estoy segura de que si todas nos esforzamos acabaremos por llevarnos bien.
- Bak, şey yapabilir misin... Çelik çivi çakabilir misin? Ama siyah olandan değil de deri topuk tarzında olacak.
Mire, cree que puede arreglar unos... con puntas de acero, suela de cuero con la...
Olacak şey değil.
- Si fuera Dios... - ¡ Me estoy muriendo!
Anlaşılan zararı kabullenip yoluma gitsem iyi olacak. Yeni kocanın yasını böyle bir şey için bölmeye hiç gerek yok... öyle değil mi?
Lo tomaré solo como experiencia, no procede meter el dedo en la llaga del nuevo esposo y todo eso.
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25
değil mi efendim 66
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi çocuklar 56
değil mi ya 25
değil mi efendim 66